(Multimedya: Pamela ft. Ümit Besen-Seni Unutmaya Ömrüm Yeter Mi; Sıla'nın söylediği şarkı)
&
Sıla'dan
Batu'nun yanından koşarak uzaklaştıktan kısa süre sonra eve vardım. İçeri girip kapıyı kapatmamla olduğum yere çöküp hıçkırarak ağlamaya başlamam da bir oldu. Saatlerce orada oturup Batu'yu ve yaşadıklarımızı düşündüm. Neden onu affetmediğimi de yüzüğü neden çıkarttığımı da bilmiyordum. Her şeyimle ona bağlıyken onun olmadığımı söylememe bir anlam veremiyordum. Şimdi yanına gitsem kabul eder miydi, bilmiyordum.
Saatin fazlaca geç olduğunu fark ettiğimde düşüncelerimi bir kenara bırakıp oturduğum yerden kalktım. Yüzümü yıkayıp odama geçtim. Ama ne üstümü değiştirmeye, ne de sabah Batu'yla uyandığım o yatağa yatmaya halem vardı. Ani bir kararla evden çıkıp arabama atladım. Telefondaki uygulamadan Batu'nun kaldığı oteli bulup soluğu orada aldım. Koşar adım resepsiyona gittiğimde başta oda numarasını vermek istemediler. Kimlik ve birkaç fotoğraf gösterdikten sonra ise karısı olduğuma inanıp söylediler numarayı. Hızlıca odanın bulunduğu kata çıkıp kapıyı tıklattım. Açılmayınca tekrar tekrar çaldım. Bazen yumrukladım. Ara sıra adını seslendim. Yine olmadı. Son çare, resepsiyona geri indim ve oda kartı alıp döndüm. Kapıyı açıp içeri girdim. Yatak kısmına doğru ilerlediğimde Batu'nun yerde oturuyor olduğunu gördüm. Boş bir şekilde duvara bakarken bir eli yumruk halindeydi. Ben yavaş adımlarla ona doğru ilerlerken burnunu çekip çatallaşmış sesiyle "Neden geldin?" diye sordu. Yanına oturduğumda bana yandan bir bakış attı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. "Uyuyamadım." diye mırıldandım. Karşılığında sahte bir tebessüm edip "Ben de uyuyamıyorum." dedi. Sonra sıkmakta olduğu avucunu "Bunun yüzünden..." diyerek açtı. Sıkı sıkı tuttuğu şey alyansımdı. Bunu görünce zaten saatlerdir dolu dolu olan gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı yanaklarıma. Elimi elinin üstüne koyup "Batu..." diyerek yüzüne baktım.
"Ben... Hata yaptım. Değişmeyeceğine inanıyordum ama neden, bilmiyorum. Düşününce anladım ki ben de eski ben değilim çünkü eskiden olsa ben sadece sana inanırdım. Ama şimdi... Şimdi, seninle beraber eskiye dönmeye hazırım. Affet beni. Bak... Sana, ait olduğum yere geldim. Eğer teklifin hala geçerliyse eve de döneriz."
Sözlerimi bitirdiğimde başını iki yana sallaması kaşlarımı çatmama sebep oldu. Üstüne "Sen bana inanmıyorsun Sıla. Bu gerçeği gözlerinde gördüm ben senin. Eskisi gibi olmak istedim, kaçtın. Beni nasıl özlediğini biliyorum. Burada geçirdiğin her andan haberim vardı benim. Evet, işleri bekledim. Ama seni de bekledim. Belki yine bana güvenip kendin gelirsin diye... Olmadı. Tamam, dedim. Ben geldim sana. Sen, seni aldın benden. Nefesimi aldın. Ölmemi umursamadın. Ben eski benim ama... Artık sen bende değilsin. Her şey istediğin gibi olacak. Ben yarın dönüyorum. Birkaç güne de bana dilekçeyi gönderirsin, biter bu iş." dediğinde şaşkınlığımı koruyamayarak "Ne?" diye adeta sayıkladım. Ancak o, bu tepkimi umursamadı. Ellerimizi ters çevirip alyansımı benim elime düşürdü ve elini elimden çekti. Bakışlarını da tekrar duvara sabitlediğinde gitmem gerektiğini anlamıştım. Yanından kalkıp "Peki... Nasıl istiyorsan öyle olsun." dedim ve ağlayarak oradan ayrıldım. Arabama atlayıp eve gittim. Şimdi benim elimde sıkı sıkı tuttuğum alyansla yatağa yattım. Dinmeyen göz yaşlarımla ne zaman uyuyakaldım, bilmiyorum.
Ertesi Gün...
Bu sabaha gözlerimi araladığımda ilk önce tavanla bakıştım. Elimdeki alyansı da baş ve işaret parmaklarım arasına alıp görüş alanıma çıkardım. Bir süre daha boş boş yattıktan sonra bu kadar kolay pes etmeyi kendime yakıştıramayıp hızlıca ayağa kalktım. Tuvalete girip günlük işlerimi hallettim. Ardından üstümü değişip kendime bir kahvaltı hazırladım. Bu sırada planımla ilgili konuşmak için Melis'i aramıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...