Alarmımın sesiyle gözlerimi araladım. Zar zor yataktan kalkıp banyoya girdim ve işlerimi halledip kısa bir duş aldım. Çıktıktan sonra yatağımı topladım ve saçımı tarayıp kuruttum. Dolabımın karşısına geçtim. Bugün çarşamba olduğu için okula serbest kıyafetle gidiyorduk. Siyah taytımı ve gri salaş bluzumu giydikten sonra hafif bir makyaj yaptım ve saçımı düzleştirdim. Ayakkabı dolabımdan kırmızı konverslerimi de çıkardım ve giydim. Siyah kol saatimi takıp çantamı hazırladım. Son olarak parfümümü sıktım; kot ceketimi, siyah güneş gözlüğümü, araba anahtarımı ve telefonumu alıp aşağı indim. Annem mutfaktaydı. Çantamı, kot ceketimi, gözlüğümü ve araba anahtarımı ayakkabılığa koyup mutfağa geçtim. Annemi "Günaydın." diye selamladığımda o da yaptığı işi kısa süre bırakıp bana döndü ve "Günaydın." diye karşılık verdi. Makinenin yanına gidip kendime kahve yaptım. Hazır olduğunda onu içerken annem "Bir şey yemeyecek misin?" diye sordu. Son yudumu da kafama dikip bardağı yıkarken "Yok, aç değilim. Kantinden alırım bir şeyler." dedim ve bardağı bırakıp, masadaki telefonumu aldım. Anneme "Hadi ben çıktım." diyip ondan da "İyi dersler." karşılığını aldıktan sonra mutfaktan çıktım. Kot ceketimi giydim, güneş gözlüğümü taktım ve ev anahtarımı çantama attım. Çantamı, telefonumu ve araba anahtarımı aldıktan sonra evden çıktım ve arabama bindim. Çantayı yan koltuğa koyup Batu'ya mesaj attım ve telefonu da çantanın önüne yerleştirip park yerinden çıktım. Sonra da siteden çıkıp okula doğru yola koyuldum.
Okula geldiğimde boş bir yer bulup arabayı park ettim. Çantamı ve telefonumu aldıktan sonra arabadan indim. Kapıları kilitleyip okula doğru yürüdüm. Bahçeye, daha sonra da binaya girdim. Güneş gözlüğümü başıma takıp dolabıma ilerledim. Dolabı açıp çantamı boşalttım ve dolaba koydum. Derse bakıp kitaplarımı aldım. Telefonumu ve kulaklığımı kot ceketimin cebine koyup dolabı kapattım ve sınıfa gittim. Sınıftakilerle günaydınlaşıp eşyalarımı yerime koydum ve sınıftan çıktım. Koridorda bizimkilerden kimse yoktu. Ben de bahçeye çıkıp her zamanki yerimize oturdum. Güneş gözlüğümü başımdan gözüme indirip kulaklığımı taktım ve müzik dinleyerek bizimkileri beklemeye başladım.
Kısa süre sonra kapıda güneş gözlükleriyle ve ağır adımlarıyla cool şekilde yürüyen bir grup gördüm. Kaşlarımın çatılırken "Bunlar kim lan?" demekten de kendimi alamamıştım. Önde bir erkek, arkasında bir kız, onların arkasında bir kız bir erkek, onların arkasında iki erkek ve en arkada da iki kız vardı. Bizim gibi sekiz kişilerdi. En öndeki çocuk kafasını benim olduğum tarafa döndürdüğünde, gülümseyip binaya değil de bana doğru gelmeye başlamıştı. Tabi diğerleri de peşinden... Tam o sırada duyduğum bildirim sesiyle dikkatimi telefona çevirdim.
Gönderen: Mavi
Neredesin?
Bekletmeden cevapladım. Onun da saniyesinde cevap vermesiyle biraz konuştuk.
Sıla: Okulda.
Elif: Okulda nerede?
Sıla: Bahçedeyim.
Elif: Tamam, geliyorum.
Son mesajı okurken karşıdan gelen "Merhaba." sesiyle kafamı telefondan kaldırdım. Karşımda deminki grup duruyordu. En öndeki çocuk gözlüğünü çıkarmış eline almıştı. "Merhaba?" diye yanıtladığımda "Sen Sıla'sın değil mi?" diye sordu. Telefonumu kilitleyip masaya bıraktıktan sonra duygusuz bir şekilde ona döndüm ve "Evet." diye cevapladım. Çocuk elini uzatıp "Meriç ben de." dediğinde önce eline bakıp sonra tekrar yüzüne baktım ve "Peki... Bundan bana ne?" diye karşılık verdim. Meriç önce bozulsa da sonra toparlanıp "Oturabilir miyiz?" diye sordu. O sırada Elif yanımıza gelmişti. Şaşkınca "Gü-nay-dın." dedikten sonra yerine oturdu. Ben de "Günaydın." diye cevaplayıp tekrar karşımızdaki gruba döndüm. Meriç sorusunu yineleyip "Oturabilir miyiz?" dedi. Ben tam ağzımı açmıştım ki arkadan gelen "Meriç Gürman!" kükremesiyle yerimden sıçradım. Önümüzdekiler yavaşça arkaya döndüğünde önüm açılmıştı. Açıldığında gördüm ki Batu bize doğru geliyordu. Arkasında da çetenin erkekleri vardı. Yanımıza ulaştıklarında Meriç'in karşısına dikilip "Ne işin var burada?" diye sordu Batu. Meriç sırıtarak "Aa sen bilmiyor muydun? Biz de artık burada okuyoruz." diye onu yanıtladığında dişlerini sıktığını hissettim. Sonunda sinirli bir şekilde güldü ve "Sabrımı mı sınıyorsun?" dedi. Meriç'inse ifadesi değişmemişti. "Hiç olur mu Batucum?" diye alaylı konuşmaya devam ettiğinde Batu ona bir adım daha yaklaştı. Dişlerinin arasından "Benim mekanımda, benim sevgilimin yanında ne işin var o zaman?" diye adeta tısladı. Meriç'in gözleri bir an bana çevrildi. Biraz süzdükten sonra Batu'ya hitaben Meşhur Sıla Hanım'la bir tanışalım dedik." dedi. En sonunda "Çekil git buradan! Okul içinde de karşıma çıkma!" diye bağıran Batu son noktayı koymuştu. Çünkü Meriç, karşılık olarak "Emredersiniz (!) Hadi gençler. Görüşürüz Sılacım." dedi ve binaya doğru ilerlemeye başladı. Batu arkasından gidecekken Kuzey'in tutmasıyla durdu. Siniri içine patladığı için "Aaaaa!" diye bağırıp masaya yumruğunu vurdu. Kuzey "Abi, sakin." dediğindeyse ona dönüp "Ne sakini lan ne sakini? Adam burnumuzun dibine kadar girdi! Ne sakini?" diye bağırdı. O sırada yanımıza kızlar geldi ve "Neler oluyor ya?" diye sordular. Batu bu sefer kendini biraz olsun topladı ve "Bir şey olduğu yok." diyerek yanıma gelip oturdu. Bunun üzerine kızlar sevgililerine dönerken onlar da "Boş verin." diyerek ellerinden tuttular ve beraber binaya gittiler. Kuzey de Elif'i götürdüğünde Batu'yla yalnız kalmıştık. Hala sinirli olduğunu görmem merakımı daha da arttırırken elimi elinin üstüne koyup "Aşkım?" dedim. Dikkatini üstüme çekebilmiştim. Bana baktığında gözlerinde azıcık da olsa yumuşama oluşurken derin bir nefes alıp bana sarıldı. Ben de anında karşılık verdiğimde bir süre öyle kaldık. Ayrıldığımızda ellerimle yüzünü kavrayıp "İyi misin?" diye sordum. O da gülümseyip "Sarılınca geçti." dedi. Ellerimi indirip "Anlat o zaman. Kimdi o?" dedim. Derin bir nefes alıp "Boş ver." dese de onu dinlemedim ve elini tutup "Aşkım, anlat hadi." dedim. O da gözlerini kapıya çevirdi ve "Peki..." diyip anlatmaya başladı.
"Meriç, açılış günü bara gelen çocuk... Babasıyla babam eskiden ortaktı. Sonra Alpay Amca, yani Meriç'in babası anneme bir tuzak kurdurdu. Nerdeyse ölüyordu annem. O zamandan beri de babam ne onu ne de ailesini sevmez. Kısacası düşmanlar. Tabi, Meriç'le ben de... Şimdi burada burnumuzun dibinde olacak ya, sinir oldum ben de. Hele bir de sana bulaşacağını düşündükçe..."
Sözlerini bitiremeden bir anda sustuğunda "Şşt." diyerek tek elimi yanağına koyup bana bakmasını sağladım. "Düşünme bunları. Bak yanındayım işte. Bir şey olmayacak, tamam mı?" dediğimde hafif bir tebessüm etti. Kafasını aşağı-yukarı salladı ve bana sarılıp kulağıma "Seni seviyorum." diye fısıldadı. Ben de ona sarılıp "Ben de seni seviyorum." dedim. Çalan zille birbirimizden ayrılıp binaya ilerledik. Binaya, sonra da sınıfa girdiğimizde sıkıcı bir okul günü daha başladı.
&
Düzenlenmiştir.
Düzenlenme Tarihi: 05.05.2019
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...