Bilin bakalım tatilimizin sondan üçüncü gününe nasıl uyandım? Aslında diğer günler gibi öpülerek değildi. Üstümde hissettiğim ağırlık yüzümü ekşitmeme sebep olmuştu. E doğal olarak da uykumu bölmüştü. Gözlerimi araladığımda ise karşımda Batu'nun suratını gördüm. Hayal olduğunu düşünüp gözümü ovaladım, bu da gözlerimin tamamının açılmasına sebep oldu. Ama olmasa da olurmuş... Çünkü gördüğüm şey gerçekmiş. Gözümü tamamen açtığımda da beni Batu'nun sırıtmakta olan suratı karşıladı. Beklenmedik bir şey olduğundan çığlığı bastım tabi. Çığlığım Batu'nun kahkaha atmasına sebep olurken üstümden yatağa geçiş yaptı. Ona dönebildiğimde "Ne yapıyorsun ya?" dedim. O ise kahkahasını daha da şiddetlendirip işaret parmağıyla burnuma vurduktan sonra "Sana da günaydın sevgilim!" dedi. Benim de günaydın demeye fırsatım olmuştu sanki! Ciddiyetimi bozmadan "Korktum deli!" dedim. Batu'ysa hala kahkaha atmakla meşguldü. Kahkahalarının arasında "Hala korkuyor musun?" diye sordu. "Hala nefesim düzene girmiş sayılmaz. Sayende tabi..." diye yanıtladığımda kahkahaları yerini piç gülüşüne bırakırken "Seni sakinleştirebilirim." deyip göz kırptı. İç sesim artık uzatmamamı söylediğinde bu sefer ona uydum ve yüzüme gülümsememi yerleştirip "Nasıl olacakmış o?" diye sordum.
Batu: Göstereyim mi?
Sıla: Bir düşünelim...
Batu: Çok da düşünmemelisin.
Sıla: Neden?
Cevap vermeden önce iyice yaklaştı. Dudağı ve gözleri dudağımın üzerindeyken "Çünkü düşünürken aşırı derecede seksi gözüküyorsun." dedi. "Yaaa?" diye mızırdandığımda da "Yaa..." diyerek taklidimi yaptı ve aramızdaki mesafeyi tamamen kapattı.
Yaklaşık bir beş dakikadır öpüşüyorduk. Nasıl ayrıldık tahmin edin. Çok zor değil. Kapı! Bu sefer ayrılan ben değil, Batu'ydu. "Bugün kahvaltıya inmeyeceğiz dedik, hala geliyorlar ya!" diye söylenerek kapıya gitti. Kapıyı "Bir rahat 'şeettirmediniz' kardeşim!" diye sitem ederek açtı. Ben de yatağa kahkahalar eşliğinde geri yayıldım. Ama Batu sert bir sesle "Neden geldin?" dediğinde kötü bir şey olduğunu anladım. Zaten sonra Rüzgar'ın "Önce üstün neden çıplak onu söyler misin?" diyen sesi duyuldu.
Batu: Allah Allah, odamda nasıl dolaşacağımı sana mı soracağım? Neden geldin?
Rüzgar: Sıla içeride mi?
Batu: İçeride. Ama pek uygun değil.
Rüzgar: Sadece konuşmak istiyorum. Hem, neden uygun değilmiş?
Batu: Bunu sana oturup anlatamayacağım. Ayrıca yarım kalan bir işimiz var, izin verirsen onu tamamlayacağız.
'Bu konuşma nereye gidiyor arkadaş?' diyen iç sesim tabii ki haklıydı. Ben de bu düşünceyle yerimden kalkıp kapıya geldim ve kollarımı Batu'nun koluna doladım. Bana 'İçeri gir!' der gibi bakarken Rüzgar'dan çekinmeden yanağına bir öpücük kondurdum ve kulağına "Sakin ol." diye fısıldadım. O sırada Rüzgar da "E gayet uygunmuş işte." dedi. Tabi Batu durur mu "Toparlanmış..." diyerek oyununu devam ettirdi. Sonra bana dönüp "Aşkım ben gelecektim birazdan, sen niye toplandın?" dedi. Ona "Aşkım yapma." diye fısıldayıp tekrar Rüzgar'a döndüm ve "Sen? Hayırdır?" dedim.
Rüzgar: Ben sadece senle konuşmak için geldim.
Sıla: Neden?
Batu: Aşkım gerçekten şuan bu çocukla konuşuyor musun sen?
Sıla: Aşkım biraz sakin olur musun? (Rüzgar'a dönüp) Sen de in lobiye, ben gelirim birazdan.
Batu: Hayır olmaz! Güzelim işimiz var. Hem olmasa da, tek asla gidemezsin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...