-80- Huzur

136 4 1
                                    

Gözlerim yavaşça aralanırken komodindeki gece lambasının işlevsiz ışığı görüş alanıma girdi. Hava aydınlanmaya başlamıştı. Kaç saattir uyuyordum? Yattığım yerden doğrulurken bakışlarım, Elif'in gece oturduğu koltuğa kaydı ve onun odada olmadığını fark ettim. Aklıma düşen "Batu!" düşüncesiyle hızla yataktan çıktım. Koştura koştura yoğun bakım ünitesine geldim. Odanın bulunduğu koridora girer girmez nefes nefese olduğum yerde durdum. Camın önündeki koltuklarda Kuzey ve Yiğit oturuyorlardı. Yiğit kafasını arka duvara yaslamış gözlerini kapatmışken Kuzey ise öylece odanın camına bakıyordu. Yanlarına gidip camdan Batu'ya baktım. Derin bir nefes alıp verirken arkamdan Kuzey "Yenge, niye kalktın sen?" diye fısıldadı. Yanına gidip oturdum ve "Odada Elif'i de göremeyince bir şey oldu sandım." diye yanıtladım. Tekrar cama bakmaya başladığımda "Denizalp'e kızları eve bırakmasını söyledik. Elif kalmak istedi senin için, zorla gönderdim onu da. Ama merak etme, Denizalp dönmek için ısrarcı olunca kendine yol buldu seninki. Kıyafet getirme bahanesiyle dönecek." dedi. Başımı onaylar biçimde sallayıp camı izlemeye devam ettim. Biraz sonra "Sen nasılsın?" diye sordu. Bana döndüğünü fark ettiğimde omuz silkip "Kocam orda yatarken nasıl olabilirsem işte..." diye yanıtladım. Sıkıntılı bir nefes verirken bir eliyle dizimi sıktı. Ona döndüğümde "İyileşecek. Biliyorsun, değil mi?" diye mırıldandı. Ben de içimde yatan umutsuzluğa rağmen başımı aşağı-yukarı sallayıp cama döndüm tekrar.

***

Dakikalardır öylece oturuyorduk ve artık canım sıkılmıştı. "Niye uyanmıyor ya?" diye söylenerek ve derin bir nefes alarak ayağa kalktım. Ellerimi saçlarımdan geçirip koridorda sağa-sola gitmeye başladım. Ama sonra oflayarak yerime geri oturdum. O sırada Elif'le Denizalp döndüler. Yine ayaklandım. Elif bana sarılıp "Daha iyi misin?" diye sorduğunda aynı şeylerden sıkıldığım için onu kendimden uzaklaştırdım ve "Aynı şeyleri sorup durmayın Allah aşkına! Bilmiyormuş gibi..." diye söylenerek yerime döndüm. Salak bekleyişimiz yeniden başlarken bu kez ayaklanan Kuzey oldu. Bakışlarını üzerime sabitleyip "Ben sana bir doktor bulacağım." dedi. Kaşlarımı çatılırken "Bana mı? Niye?" diye sorguladım. Hafif bir tebessüm eşliğinde "Yanına girebilecek misin, bakacağız." diyip göz kırptı ve yanımızdan ayrıldı. Umutla, gerçek anlamda gülümsemeye başlamıştım. Çok geçmeden yanındaki hemşireyle döndü. Hızla ayağa kalktığımda "İki dakika girebilirmişsin." dediğinde direk boynuna atladım ve "Teşekkür ederim. Teşekkür ederim." diye sayıkladım. Buna karşılık saçlarımı karıştırarak beni kendinden ayırdı ve sıcak bir gülümsemeyle "Hadi, koş!" diyip göz kırptı. Hemşire de "Gelin, sizi hazırlayalım." dedi ve beni bir odaya soktu. Gerekli kıyafetleri giyip tekrar odanın önüne döndüm. Tam içeri girecekken duyduğum "Oğlum!" çığırışıyla durmak zorunda kalmıştım. Melek Teyze bize doğru koşup cama yapıştı ve "Oğlum! Ne yaptılar sana?" diye ağlamaya devam etti. Son söyledikleriyle gelen sinirle yanına gittim ve camdan uzaklaştırıp "Ne mi yaptılar? Vurdular! Kim vurdu, biliyor musun? Kocan olacak herif vurdu! Şimdi gelip burada zırlayamazsın sen, tamam mı?" diye bağırmaya başladım. Devam edecekken Kuzey "Yenge... Yapma, yenge!" diyerek beni kendine çevirdi ve ellerini yine kollarıma koyup gözlerimin içine baktı. "Sen, Batu'nun yanına girmiyor muydun? Hadi, bak, zamanın az zaten." diyerek beni ikna etti. Başımla onaylayıp Melek Teyze'ye delici bakışlar atarak "O gitsin." diye tısladım ve odaya girdim. Yavaş adımlarla Batu'ya yaklaşıp yatağının kenarına oturdum. Bir elimle elini tutup diğeriyle de yanağını okşayarak "Aşkım..." diye mırıldandım. Elini iki elimle kavrarken devam ettim.

"Çok özledim seni. Açsan artık gözlerini, dönsen bana... Ne olursun Batu. Dön artık, yalvarırım. Sensiz saatler bile geçmiyor. Delirecekmişim gibi hissediyorum sevgilim. Ne olur uyan artık. Sana ihtiyacım var."

Gözlerim dolunca daha fazla kalamayacağımı hissedip burnumu çekiştirerek ayağa kalktım ve bir kez de öpmek için Batu'nun yüzüne doğru eğildim. Dudaklarına yaklaştığımda monitörden gelen seslerle durup hışımla sırtımı dikleştirmek zorunda kaldım. Monitörlerde gördüğüm düz çizgiyle "Batu?" diye sayıklayarak ona döndüm ve dürtmeye başladım. "Batu! Batu, gitme ne olur! Batu! Gitme!" diye bağırarak ağlamaya başlarken herkes içeri dalmıştı. Doktor "Hanımefendiyi dışarı çıkarın." diye emrettiğinde hemşirelerden önce yine Kuzey beni çekiştirirken "Hayır! Batu! Ya bırak! Batu! Ya!" diye bağırmaya devam ediyordum. Odadan zor zar çıkartıldığımda kapı da arkamdan kapandı. Son bir kuvvetle "Bırak!" diye adeta çığlık atarak Kuzey'in kollarından kurtuldum. Cama yapışıp "Batu! Gitme!" diye bağıra bağıra vurmaya başladım. Doktor kalp masajı yapıyordu. Birkaç elektroşok denemesinden de sonra başını iki yana sallayıp uğraşmayı bıraktığında "Ya niye duruyorsunuz? Durmayın!" diye bağırdım ve cama daha sert vurdum. Doktor kapıya doğru gelmeye başladığında hemşirenin biri de örtüyü Batu'nun yüzüne kadar çekti. İçerden çıkan doktorun yakasına yapışıp "Ya niye duruyorsun, niye? Güçlüdür benim kocam, tamam mı? Gir şu içeri, kurtar kocamı ya! Kurtar!" diye cırlarken doktor, ellerimden kurtulup "Üzgünüm, hastamızı kaybettik. Başınız sağ olsun." dedi. "Hayır!" diye yakınıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Yere çökmek üzereyken çeteden gelen bağırışlarla kendime geldim. Donuk hareketlerle "Ölemez!" diye sayıklamanın ardından odaya daldım. Engellemeye çalışan hemşireleri aşıp yatağın yanına geldim ve örtüyü açıp Batu'nun yüzüne hafif bir tokat attım. "Beni bırakamazsın!" diye bağırıp ellerimi kavuşturdum ve ben de kalp masajı yapmaya başladım. Bildiğim ilk yardım bir işe yaramalıydı. "Bırakamazsın..." diye sayıklaya sayıklaya masaj ve suni solunuma devam ederken hemşireler durdurmak için dil döküyordu ancak onları dinlemiyordum. Yavaş yavaş kollarımı hissedememeye başlamıştım ama o da umurumda değildi. Derken Batu'nun aldığı gürültülü, derin nefesle birlikte bedeninin üst kısmı da havaya kalkıp indi. Ellerim havada asılı kalırken gözleri de yavaşça aralandı. Hemşirenin biri koşturarak odadan çıkarken bir diğeri monitörleri tekrar çalıştırdı. Sesler normale dönerken nefes nefese kalmış bir şekilde, inanamıyor gibi gülümsedim. Kocamın bakışları beni bulduğunda gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Hemen elini tutup başını okşadım ve "Gitmedin." diye sayıklayarak alnından öptüm. Elindeki elimi güçsüz bir şekilde sıkarken doktor odaya girdi. "Hadi kızım, dışarı çık. Çok az kaldı." dediğinde Batu'ya yönelik "Dışarıda olacağım." diye mırıldandım ve gözünü açıp kapatarak onayladığında da sarsak adımlarla odadan çıktım. Çete inanamaz bir şekilde bana bakarken Kuzey kollarımdan sarsarak "Ne yaptın sen?" dedi. Gözlerimi gözlerine çıkartırken mutluluk gözyaşları dökmeye başlamıştım. "Kurtardım onu. Gitmedi. Bırakmadı beni, bizi." diye mırıldandım kesik kesik. Şaşkınca gülümseyip "Bırakmadı... Bırakmadı lan, bırakmadı!" diye şakıdı ve beni kucaklayıp döndürdü. Yere indirdiğinde de sıkıca sarılıp "Yengem... İyi ki varsın be!" dedi. Diğerleriyle de sarılırken doktor odadan çıktı. Önüne dikildiğimizde bana bakıp "Evet, kocan güçlüymüş. Ama sen ondan da güçlü ve inançlısın. Hastamızın kalbi durmuştu ancak şuan bir sıkıntı gözükmüyor. Birazdan normal odaya alacaklar, korkacak bir şey kalmadı. Geçmiş olsun." dedi ve benim teşekkürüm ardından kolumu sıvazlayıp yanımızdan ayrıldı. Batu'yu da sedyeyle çıkardıklarında hemen peşlerine takıldık. Benim yattığım odaya girdiler ve onu yatağa geçirdiler. Görevliler gittiğinde yatağın kenarına oturdum ve Batu'nun elini tutup öptüm. Gülümseyerek hala yorgun gözüken yüzüne baktım ve "İyisin değil mi?" diye sordum. Yavaşça başıyla onaylayıp kısık ve çatallı sesiyle "İyiyim." diye mırıldandı. Çete de 'geçmiş olsun'larını sıralayıp Kuzey'in "Siz biraz yalnız kalın, biz geliriz yine." diyişiyle odadan çıktılar. Yalnız kaldığımızda Batu elini ellerimin arasından çekip dikilmeye çalıştı. Yardımımla hafifçe doğrulduğunda biraz kenara kayıp örtünün ucunu kaldırdı ve "Gel yanıma." dedi. Gülümsedim ve ikiletmeden ayakkabılarımı çıkartıp yatağa girdim. Ona doğru sokuldum. Kollarımı beline dolayıp sıktığımda sessiz bir şekilde inledi. Hemen geri çekildim ve "Özür, özür, özür." iye sayıkladım. Hafifçe kıkırdayıp "Bir şey olmaz..." dedi ve tekrar kendine çekti beni. Kollarıyla huzuruma kavuşurken "Seni çok seviyorum." diye mırıldandım. Başımdan öpüp aynı şekilde karşılık verdi. Birkaç dakikanın ardından dayanamayıp sertçe yutkunarak "Çok korktum." diye fısıldadım. Başımı yukarı kaldırdığımda o da bana doğru eğdi. Tam ağzını açacakken "Sana bir şey olmasından, seni kaybetmekten çok korktum. Bir daha... Beni birkaç saat bile sensiz bırakma. Tamam mı?" diyerek susturdum. "Şşş..." diyip bir elini yanağıma koydu. Akan gözyaşımı silerken gözlerimi kapattım. Alnımdan öpüp başımı göğsüne geri yasladı ve "Tamam, güzelim. Bırakmam." diye mırıldandı. Derin bir nefes alırken sessiz kalmakla yetinip anın huzuruna odaklandım. Ta ki kapı hızla açılıp Melek Teyze "Oğlum!" diye çığırarak odaya dalana kadar...

THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin