Batu'dan
Babam olacak herifin hastaneye kadar gelmesi, üstüne piççe sırıtarak "Beni özlemedin mi oğlum?" diye sorması büyük cesaretti gerçekten. Zor zar sabrederken Sıla'ya dönüp "Dışarı çık." diye fısıldadım. Onu daha fazla bu işe bulaştırmak istemiyordum. Ancak o, isteğim üzerine kaşlarını çatıp başını olumsuz anlamda salladı ve "Hayır. Seni bırakmam." diye reddetti. İkna etmek zorundaydım. Bu yüzden vücudumu tamamen ona çevirdim. Elimi yanağına koyup hafifçe okşayarak "Bana bir şey olmaz. Çık, hadi. Sadece beş dakika." dedim ve güven verircesine gülümsedim. Kaşları düzelirken dudaklarını yaladı. Dikkatim dağılsa da "Peki." diyişiyle yeniden kendime gelmiştim. "Sadece beş dakika." diye tekrarlayıp onaylatmak istermiş gibi gözlerimin içine baktı. Başımı onaylar biçimde sallayıp yaklaştım ve alnından öpüp çekildim. Komodindeki telefonunu alıp odadan çıktığı an babamın yakasına yapıştım ve sırtını duvara çarpıp "Ne işin var lan senin burada?" diye bağırdım. Ufak bir kahkaha attı ve "Ah be Batu... Şu cesaretin... İşime gelmiyor ama benim oğlum olduğunu nasıl da belli ediyor." dedi. Ağzının ortasına bir tane çakmak vardı... Ama dişlerimi sıktım, sabrettim. "Ne istiyorsun lan bizden? Derdin ne senin? Yetmedi mi çektirdiklerin? Bana yetti, bana! Duracaksın ulan artık! Anladın mı beni? Dur, artık! Benim sıram! Baba..." demekle yetindim. Bu sefer o da sinirlenmişti. "Annen tehditlerini iletti, merak etme. Ama korkmadım. Neden korkayım ki? Şu haline bir bak! Bir kız için düştüğün şu hallere bak! O kız, seni kötü etkiliyor Batu, görmüyor musun?" diye tısladığında yakasındaki ellerimi sıkılaştırdım. Sırtını bir kez daha duvara çarpıp "En azından düşmanının kızı değil, değil mi baba?" diye tısladım ben de. Soktuğum lafı anladı ve "Hala bu konuda beni mi suçluyorsun? Lara'nın ölümünün sebebi hiçbirimiz değildik, kendisiydi! İkinizi de ne kadar iğrenç yetiştirmişiz biz ki yanlış insanlara aşık oldunuz!" dedi. Gözlerimden ateş çıkarken odaya Kuzey ve Denizalp girince diyeceklerimden vazgeçtim. Kuzey beni geri çekti ve "Beş dakika dolmuş abi." diyip göz kırptı. Sırıtmaya başlarken başımla işaret vermemle Denizalp, babamı odadan çıkardı. Arkalarından Kuzey'e dönüp "Bu neydi şimdi?" diye sordum. Gülümseyip kendini, duvara dayalı uzun koltuğa bıraktı ve "Odadan çıktığında yengemle karşılaştık, onun emriydi. Adnan Amca, beş dakika sonra odadan çıkmazsa içeri dalmamızı istedi." diye yanıtladı. Bu sırada yatağa geri dönmüştüm. Gülümsemeye başlarken "O nerde?" dedim merakla. "Eve gitti." diye yanıt aldığımda ise gözlerimi büyürken "Sakın yalnız gittiğini söyleme!" diye cırladım. Tepkime karşılık bir kahkaha attı. "Aslında baya ısrar etti yalnız gitmek için ama en sonunda boyun eğdi, Yiğit'le gittiler." dediğinde rahat bir nefes almıştım. O sırada Denizalp odaya girip Kuzey'in yanına yerleşti. Yeniden ciddileşirken "Gitti mi?" diye sordum ona. Başıyla onaylayarak "Gitti." demesiyle tekrardan bir sessizlik olmuşken Kuzey "Ne yapmayı düşünüyorsun?" diyerek bozdu bunu. Kaşlarımı kaldırdım ve "Hangi konuda?" diye sordum. Onun yerine Denizalp "Baban konusunda tabii." diye atladı. Ben cevap veremeden Kuzey "Ve bir de-" diye devam edip sustu. "Ya da, onu boş ver şimdi." diye eklediğinde şüpheyle tek kaşımı kaldırdım ve "Bir de ne?" diye üsteledim. Nefesini dışarı verip "Ya Sıla, Lara'yı biliyor." diyiverdi. "Ne?" diye adeta kükreyerek yattığım yerden doğruldum ve "Nerden biliyor?" diye ekledim. "Bilmiyorum." diyerek söze başlayıp hastaneye gelirken arabada, Sıla'dan duyduklarını anlattı. Babamla konuştuklarımız aklıma gelirken "Depo." diye mırıldandım. İçten içe aptallığıma söverken kapının açılmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Sıla, "Biz geldik!" şakımasıyla ve arkasındaki Yiğit'le içeri girdi. Zoraki bir gülümsemeyle "Ho-Hoş geldiniz." diye karşılık verdim. Kekelememe içimden küfrederken Sıla da kaşlarını çatarak bana baktı. Kuzey ise anlamış olacak ki "Hoş geldiniz. Yenge, o çanta ne?" diyerek dikkatleri üzerine çekti. Bakışları Kuzey ve elindeki çanta arasında gidip gelen Sıla, sonunda gülümsedi ve yeniden "Batu'ya temiz kıyafet getirdim." diye şakıyıp dolaba döndü. Getirdiklerini yerleştirişini izlerken derin bir 'oh' çekmiştim. Yiğit ise diğerlerinin yanına oturup başıyla ve bakışlarıyla "Ne oluyor?" diye sordu. Dudaklarımı "Sonra..." dercesine kıpırdatıp tekrar karıma baktım. Çantayı da yerleştirdiği dolabı kapatıp bize döndü. Yanıma gelirken "Niye bu kadar sessizsiniz? Bir şey mi oldu?" diye sordu. Çeteye baksam anlayacağı için sesimi telaşsız çıkarmaya çalışarak "Yo..." diyip gülümsedim. Yanımdaki sandalyeye otururken "İyi madem." dediğinde konu kapanmıştı. Bugün için Lara hakkında soru sormayacağını anlamıştım ama zaman kolladığının da farkındaydım. Sanırım o an, eve geçtiğimizde gelecekti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...