(Multimedya: Kaan (ön) ve Furkan (arka))
Geleli dört gün oldu ve biz ilk günden beri kapı sesiyle uyanıyoruz. Bugün de kapı çaldığında oflayıp yastığı başıma bastırdım. Bu, sesi çok da engellemezken ona bir de Batu'nun "Sikeceğim belalarını artık, yeter amına koyayım!" diye bağırması eklendi. Bu halde bile dediklerine gülmeden edememiştim. Yastığı tekrar kafamın altına çektiğimde Batu kapıyı açmaya gidiyordu. Açar açmaz "Ne istiyorsun tipini siktiğim?" diye sorduğunda ben gülerken Yiğit'in de kahkahasını duymuştum. Batu "Niye geldin lan gene?" diye üstelediğinde Yiğit "Abi herkes kahvaltıya geldi, siz yoksunuz gene. Amma uykucu çiftsiniz ya! Hadi kalkın da gelin, 'bekliyos'." dedi. Batu ise "Tamam toz ol." diyerek kapıyı Yiğit'in yüzüne kapattı. Ben yine kahkaha atmaya başlamıştım. O ise yatağa dönüp yüz üstü kendini yerine attı. Ondan taraftaki elimi saçlarına daldırdığımda hoşnut olduğunu belli eden sesler çıkardı. Bunun üzerine kıkırdayıp elimi saçlarında gezdirdim. Biraz sonra "Sevgilim..." diye mırıldandım. "Hım?" diye bir ses çıkardığında da "Hadi kalkalım artık." dedim. Gözlerini açmadan "Sen kalk, giyin, et; sonra beni uyandırırsın." dediğinde "Peki." diyip saçlarını öptüm ve yataktan kalkıp tuvalete girdim. İşlerimi halledip çıktıktan sonra dolaptan bir kazak, bir pantolon çıkarttım. Batu'nun göremeyeceği bir yere geçip üstümü değiştirdim. Ayağıma da botlarımı giydiğimde hazırdım. Tekrar Batu'nun yanına gidip hafifçe dürttüm "Kalk hadi." dedim. Bu sefer itiraz etmeden sırt üstü döndü ve gerindikten sonra başını yan yatırıp bana baktı. Gülümseyip kalktı ve tuvalete girdi. Ben de yatağı toplayıp pijamalarımı üstüne koydum. O sırada Batu tuvaletten çıktı ve dolaba ilerledi. Ben de onun yerine girip aynada saçlarıma baktım. Elimle havalandırdıktan sonra içeri döndüm. O da hazırlanmıştı. "Hadi çıkalım." dediğimde montlarımızı giydik ve odadan çıktık. Asansörle aşağı indiğimizde çete her zamanki yerlerindeydi. Burada bile masamız belliydi tabi. Yanlarına gittik ve "Günaydın." diyerek yerlerimize yerleştik. Batu masanın başında oturuyordu. Ben kapıya sırtı dönük tarafta hemen yanında oturuyordum; benim yanımda Elif, Elif'in yanında Kuzey; karşımızda ise sırayla Yiğit, Zeynep, Damla ve Denizalp oturuyordu. Bizim sıranın sonunda bir tane boşluk vardı. Garsonlar bize de servis açtıklarında çeteyle muhabbet ederek kahvaltıya başladık.
Aradan biraz zaman geçti derken biri kolunu boynuma sarıp yanağımdan öptüğünde hepimiz şaşırmıştık. Aynı kişi gözlerimi kapatıp "Bil bakalım ben kimim?" diye sorduğunda Batu'nun vereceği tepkiden korktuğum için sesi iyi dinleyememiştim. O yüzden de "Bilmem." diyip kestirmeye çalıştım ama o kişi "Biliyorsun, düşün biraz." diyerek uzatmayı tercih etti. Sıkılıp "Bilmiyorum işte!" diyerek ellerini çektim ve arkamı döndüm. Gördüğüm kişiyle ise gözlerim büyürken "Kaan!" diye şakıyarak ağaya kalkıp boynuna atladım. O da bana sarılırken kahkahası kulaklarımı doldurmuştu. Bununla birlikte "Bak biliyormuşsun kim olduğumu." dedi. Gülümseyerek ondan ayrıldım. "Hayırdır sen ne yapıyorsun burada?" diye sorduğumda "Tatil yapıyorum." diye cevaplayarak masada göz gezdirdi. Elif'i görünce yanağından makas alıp "N'aber Maviş?" dediğinde Elif her zamanki gibi eline vurup gözlerini devirdi ve "Kaan 'Yapma şunu.' dedim kaç kere sana." diye kızdı. Kaan'la ikimiz buna gülmüştük. Ben gülmekle yetinirken Kaan, piççe sırıtıp Elif'e doğru eğildi ve "Seni sinir etmek hoşuma gidiyor biliyorsun." diye mırıldandı. Elif de tekrar göz devirip "Bilmez miyim, senelerdir aynısın." dedi. Kaan bu sefer "Tek değişiklik yakışıklılığım canım." diyerek egosunu ortaya çıkardı. Kolunu cimciklediğimde acıyla inledi. Sonra kolunu tutarak bana döndü ve "Ne yapıyorsun güzelim? Yazık değil mi bana?" dedi. "Ya ya çok yazık (!)" diye dalga geçtiğimde gülerek kolunu omzuma attı ve bizimkilere döndü. "Sılocan tanıştırmayacak mısın beni arkadaşlarla?" diye sorduğunda tekrar kolunu cimcirip "Sılocan deme bana!" diye tısladım. Kısa bir kahkahadan sonra "Alışkanlık." dedi ve gözünü masada dolaştırdı. Sonra kulağıma eğildi ve gözüyle önce Batu'yu, sonra Kuzey'i göstererek "Bu ikisi niye bana öldürecekmiş gibi bakıyor?" diye fısıldadı. Ben de onlara baktım. İkisi de kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu Kaan'a. Daha fazla yanlış anlaşılma olmaması için "O zaman tanıştırayım sizi." dedim ve Batu'yu göstererek "Batu, erkek arkadaşım." diye ekledim. Kaan inanamaz bakışlarla bana baktıktan sonra "Aferin lan, Bora'dan sonra birini bulamazsın diyordum ama bulmuşsun." dedi ve ben kolunu cimciklerken Batu'ya dönüp elini sıktı. O sırada Batu hala ona kaşları çatık bakarken "Tamam enişte sakin ol, kuzeniyim ben Sıla'nın. Gözüm yok sevgilinde merak etme." diyip göz kırptı. Batu yine de yumuşamazken Kaan geri çekilip bu sefer Kuzey'e döndü ve "Sen niye kötü kötü bakıyorsun?" diye sordu. Yine ben devreye girip "Kaan, o Kuzey. Elif'in erkek arkadaşı." dedim. Kaan tekrar şaşırırken Elif'e dönüp "Aferin kız Maviş, bulmuşsun birini." dedi. Elif ise "Bana 'Maviş' demeyi kes!" diye sitem etti. Kaan bu sefer yanağını sıkıp Kuzey'e döndü ve "Memnun oldum." diyerek elini uzattı. Kuzey tabi kendisine uzatılan eli sıktı ama "Ben pek olamadım." demeden de edemedi. Kaan buna şaşırsa da bozuntuya vermeyip elini çekti ve bana dönüp sorarcasına "Diğerleri?" dedi. Ben de masaya dönüp baştan başlayarak çeteyi tanıtmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...