Yine, yeniden bu sabah da alarmımın sesiyle uyandım. Yine bir gözüm kapalı şekilde tuvalete gittim ve işlerimi hallettim. Allahtan bugün duş işim yoktu. Tuvaletten çıkıp yatağımı topladım. Gardırobumdan güzeller güzeli formalarımı çıkarıp giyindim. Pijamalarımı katlayıp yatağımın üstüne koydum ve kırmızı konverslerimi ayağıma geçirdim. Düzleştiricimi fişe taktıktan sonra o ısınana kadar kırmızı saatimi taktım ve hafif bir makyaj yaptım. Kırmızı-siyah güneş gözlüklerimi de çekmeceden çıkarttım. O sırada düzleştirici ısınmıştı. Saçlarımı düzleştirdim ve fişten çıkartıp çekmeceye yerleştirdim. Aynada kendime baktığımda hazır olduğuma karar verdim. Çantamı alıp çalışma masamdaki testlerden bazılarını içine yerleştirdim ve kapatıp omzuma astım. Araba anahtarımı, telefonumu ve kulaklığımı masadan aldıktan sonra kapının arkasındaki kot ceketimi de alıp odamdan çıktım. Aşağı indiğimde annem yine yoktu. Elimdekileri ayakkabılığa bıraktım ve mutfağa geçtim. Portakal suyu ve tost hazırlayıp kahvaltımı yaptım. Ortalığı topladıktan sonra mutfaktan çıktım. Ayakkabılığa bıraktığım ceketimi alıp giydim. Kulaklığımı cebine koyup güneş gözlüklerimi taktım. Anahtarlarımı, çantamı ve telefonumu alıp evden çıktım. Kapıyı kilitleyip arabama ilerledim. Tam binip eşyalarımı yan koltuğa bırakmıştım ki telefonum çaldı.
Sevgilim; arıyor...
Sıla: Efendim?
Batu: Aşkım günaydın.
Sıla: Günaydın.
Batu: Neredesin?
Sıla: Arabaya bindim şimdi, ne oldu?
Batu: Hah, tamam, iyi... Sitenin girişinde bekliyorum seni.
Sıla: Oo, beraber mi gidiyoruz?
Batu: Evet.
Sıla: Tamamdır sevgilim, hemen geliyorum.
Batu: Bekliyorum.
Telefonu kapattıktan sonra yan koltuğa koydum ve kemerimi takıp otoparktan çıktım. Sitenin girişinde Batu'nun arabasının arkasına yanaşıp indim. O da zaten arabasına yaslanmış bekliyordu beni. Yanına gidip kollarımı boynuna doladım. Biraz sonra yanağına bir öpücük kondurup ayrıldım. O da "Hadi bakalım, gidelim." diyip dudağımdan öptü. Gülümseyip arabama bindim. O da kendi arabasına bindiğinde arkalı önlü yola çıktık. Okula geldiğimizde her zaman boş olan yerlerimiz doluydu. Biz de mecburen farklı yerlere park ettik. Eşyalarımı alıp arabadan indim ve kapıları kilitleyip bahçe kapısına yürüdüm. Batu da geldiğinde beraber okula girdik. Daha sonra da binaya... Dolaplarımıza ilerleyip eşyalarımızı yerleştirdik ve gereklileri alıp sınıfa gittik. Elifler her zamanki gibi sınıfta değillerdi. Biz de bahçeye çıktık. Her zaman oturduğumuz banka ilerlerken biraz daha yaklaşınca Meriç ve grubunun orada oturduğunu gördük. Batu'ya baktığımda siniri her halinden belli oluyordu. Elimi hızla bırakıp, yine aynı hızla onlara doğru ilerlemeye başladı. Arkasından ona yetişmeye çalışıyordum ama başaramıyordum. Masaya ulaştığında ellerini sertçe masaya vurdu. "Hemen buradan kalkıyorsunuz." dediğinde sakin sesi beni şaşırtmıştı. Meriç yüzünde piç gülümsemesiyle "Yo kalkmıyoruz." dediğinde ellerini bir kere daha masaya vurdu ve daha sert bir sesle "Hemen. Buradan. Kalkıyorsunuz." dedi Batu. Meriç ısrarla "Kalkmıyoruz." dediğinde yüzsüzlüğü karşısında kaşlarımı çattım. Benim bile sinirime dokunmuştu, Batu'yu düşünemiyordum bile. Zaten artık son raddeye gelmiş olmalı ki ellerini iyice sert vurup "Kalk şuradan!" diye haykırdı. Bahçedekiler bize döndüğünde ben ve masadaki kızlar yerimizden sıçramıştık. Meriç'in suratındaki piç gülüşü gitmiş yerini sinire bırakmıştı. O da aynı şekilde ellerini masaya koyup "Kalkmıyoruz dediysek, kalkmıyoruz." diyerek ayağa kalkmıştı. Bundan sonra da sinirle birbirlerine bakıp dişlerini sıka sıka tartışmaya başladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Ficção AdolescenteOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...