-41- Düğün

245 6 0
                                    

Sabah gözlerimi açıp kendime geldiğimde dün olanlar zihnimde canlandı. Nasıl gaza gelip Batu'nun teklifini kabul ettiğim, bu teklifin gerçekleşmesi... Hepsi bir anda düşüncelerime akın etmişti. İçten içe kendime "Nasıl yaptım?" diye sorarken diğer yanım da "Güzeldi ama, kabul et." diyordu. Doğruydu. Gerçekten güzeldi. En güzeli de şuan tamamen birbirimize ait olmamızdı. Bu düşünceyle anlamsızca sırıtmaya başladığımda üstümde bir şey olmadığının farkına varıp yine utancıma yenik düştüm ve gülümsemem yüzümden silindi. Batu'ya baktığımda hala uyuyor olduğunu görünce onu uyandırmamaya özen göstererek, hızla yataktan kalktım. Dolaptan kıyafet alıp banyoya girdim. Kıyafetleri klozetin üstüne bırakıp kendimi duşa attım. Kısa tuttuğum duşun ardından kıyafetlerimi giydim. Saçlarımı da tarayıp kuruttuktan sonra odaya geçtim. Batu bıraktığım gibi yüzüstü yatakta yatıyordu. Bu hali beni güldürürken kendime gelip odadaki sehpanın üstünde duran not kağıdına "Ben aşağıdayım merak etme." yazıp diğerlerinden ayırdım ve kendi yastığımın üstüne koydum. Batu'yu saçlarından öpüp telefonumu ve montumu da aldıktan sonra odadan çıktım. Kapının önünde montumu giydikten sonra anca saate bakmayı akıl edebilmiştim. Telefonuma baktığımda "Ne 10'u ya?" diye ani bir tepki vermeden edememiştim. Bu benim için erken bir saatti ama bugün işime gelmemiş değildi. Odadan ve Batu'dan bir nebze uzaklaşmak için koridoru geçip asansöre geldim. Düğmesine basıp gelmesini beklerken hala dünü düşünüyordum. Bu düşüncelere daldığım anda omzumda bir el hissettim. İrkilerek arkamı döndüğümde Elif'le karşılaşınca rahatlamıştım. Tepkimi garipseyerek "Sakin... Sakin, benim. Ne o, dalmışsın? Seslendim seslendim duymadın." dedi. O sırada asansör gelince ona karşılık verememiştim. Bindiğimizde "Sana bir şey anlatmam lazım." diyebildim. Gözlerini kısıp "Kötü bir şey mi oldu?" diye sorunca ise bir an panik yaptım. "Hayır... Evet... Of, bilmiyorum!" diye saçmaladım. Kafam karışıktı. Hala "Acaba doğru bir şey mi yaptım?" diye düşünüyordum. Elif "Geldik zaten, oturalım anlat." diyerek yine düşüncelerime ara vermişti. Asansörden inince, dediği gibi girişteki koltuklara oturduk. Doğru kelimeleri seçmeye uğraşırken Elif sabırsızca "Hadi anlat artık." dedi. Derin bir nefes alıp verdim ve "Nerden başlayacağım bilmiyorum." dedim. Güven verecek şekilde gülümseyip "En baştan anlat işte. Ben seni ne zaman dinlemedim? Ne zaman yanında olmadım? Ne yapmış olursan ol, ben yanındayım. Korkma o yüzden ve anlat hadi artık." dediğinde bu sefer uzatmadım. Direk "Biz Batu'yla birlikte olduk." diyiverdim. Elif bir an "Ne?" diye bağırıp sonradan iki eliyle ağzını kapattı ve gözlerini büyüterek tepkisini belli etti. Korkuyla ona bakarken sakinleştiğini düşündüğüm anda ellerini ağzından çekip "Ne zaman?" diye sordu. "Dün, odaya çıktığımızda." diye yanıtladığımdaysa "Ne yani Yiğit haklı mı çıktı şimdi?" diyerek anlam veremiyormuş gibi bir surat ifadesiyle bana baktı. "Ne diyor ki?" diye sorunca da "Dün siz yemeğe filan da inmeyince Furkan'la Kaan sordular tabi alışık olmadıklarından. Yiğit de esprili bir şekilde 'Size ne lan belki işi pişiriyorlar.' dedi." diye açıkladı. Gözlerim büyürken "Biz salondan çıkarken de öyle şeyler gevelediğini duymuştum. Biri cidden bu konuda şaka yapmasını engellemeli, yoksa Batu katil olacak." dedim. Elif kahkaha atıp "Tamam boş ver sen şimdi Yiğit'i, konuya dön. Nasıldı?" dedi. Çekingence "Güzeldi." diye yanıtladığımda ise "Peki teyze olacak mıyım, korundunuz mu?" diye sordu. Gözlerim büyürken "Korunduk, saçmalama." dedim. Elif'se tekrar gülüp "Tamam, sustum. Ee sen niye mutlu değilsin?" dediğinde yüzüm asıldı tabi. "Ne biliyim ya, utanıyorum." diye yanıtladığımda yine güldürmüştüm onu. Alaylı bir tonda "Kimden? Batu'dan mı?" diye sordu. Ben de "Ya gülüp durma. Evet, ondan." diye mızmızlandım. Oysa yine güldü ve "Kızım dün utanmadın da şimdi mi utanıyorsun, saçmalama." diye adeta şakıdı. Oflayıp "Bilmiyorum Elif, kafam gerçekten çok karışık. Ben doğru bir şey mi yaptım?" dediğimde bu sefer o da ciddileşti. Ufak bir tebessüm edip elini dizime koydu ve "Doğru ya da yanlış, fark etmez. Ama bu işin iyi yanları da var. Hatta inan bana, şuan kötü yanları aklıma gelmiyor bile. Bundan sonra gerçekten birbirinizinsiniz, düşünsene. Hayatınızda hiçbir şey değişmeyecek. Sen aynı Sıla olacaksın, o da aynı Batu olacak. Tek fark o aidiyet duygusunu daha derinden hissetmeniz." dedi. Dedikleri biraz olsun beni rahatlatmıştı. Gülümseyip "İyi ki varsın." diyerek ona sarıldım. O da "Sen de..." diyip karşılık verdi.

THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin