Hafta Sonu...
Bugün sabah Elif'in telefonuyla uyandım. Sinirle yanıt verdiğimde akşam, çeteyle Lion'a gideceğimizi söyledi. Başta itiraz edecek oldum ama telefonu suratıma kapattığı için yapamadım. Oflayarak ve söylenerek yataktan kalkıp banyoya girdim. Kısa bir duş alıp çıktıktan sonra saçlarımı tarayıp kuruttum. Üstüme de günlük bir kıyafet giyip aşağı indim. Annem salonda kahvesini içerek dergi karıştırıyordu. "Günaydın." diyerek yanına gidip oturdum. Karşılık verip "Git de kahvaltını yap." diye ekledi. Onaylar mırıltılar çıkararak yerimden kalktım ve mutfağa geçtim. Dediğini yapıp bir şeyler atıştırmamın ardından tekrar salona döndüm. Oturmuş, telefonumu elime almıştım ki kapı çaldı. Annem kapıyı açmaya gittiğinden ben kalkmamıştık. Daha yeni, Instagram'ın simgesine dokunacakken "Günaaaydıın!" diye şakıyan sesle başımı kaldırdım ve kızlarla karşılaştım. Elleri, kolları poşetlerle doluydu. Ben gözlerim büyümüş şekilde onlara bakarken annemin de yanımıza gelmesiyle Zeynep'le Damla ellerimden tutup çekiştirmeye başlarken Elif de "İzninle Sıla'yı alıyoruz, hazırlamamız lazım." diyerek ona döndü. Ben kalkmamaya direnirken annem çoktan izin vermişti. "Ya!" diyip göz devirirken Elif'in delici bakışlarıyla ve "Yürü Sılacım, yürü!" diyen uyarı tonundaki sesiyle tekrar göz devirip beni çekiştirmelerine izin verdim. Aşağıya inişimizi garipsemiştim. Oturacağım sırada elime bir kağıt tutuşturup "Çalışacağız!" diye diretmişlerdi. Kağıtta yazan şarkılara kaşlarımı çatmış bakarken konuşmama da izin vermeden kareokeyi ayarlayıp beni sahneye çıkarttılar. Şarkıların hepsi ayrılığı anlatsa da neden olduğuna fazla kafa yormadım. Zaten bildiğim şarkıları kızlarla birlikte birkaç saat çalıştık.
***
Saatler ilerleyip akşam olduğunda bu sefer sürüklendiğim yer, çatı katı oldu. Odama kapandığımızda bu sefer kendimi yatağa atmıştım ki Elif beni fark etti. Göz devirip "Sıla, çıldırtma adamı ya! Kalk, hazırlanalım. Biz de seni oraya götürmeyi istemeyiz ama emir büyük yerden!" diye cırladı ve kıkırdadı. Bunun üzerine göz deviren ben oldum. "Aman iyi ya!" diye söylenerek kalktım. Zeynep ellerini çırparak "Kıyafetle başlayalım." diyerek poşetten bir elbise çıkartıp bana uzattı. Alıp incelediğimde içime sinmişti. Damla da beni "Hadi." diyerek giysi odasına itip kapıyı kapattı. Elbiseyi giyip yanlarına döndüğümde odayı kuaför salonuna çevirmişlerdi. Beni fark ettiklerinde beğeniyle süzdüler. Önüme ayakkabılar konduğunda itiraz etmeden onları da giydim. Boy aynasının karşısına geçip kendime baktım. Beğenmiştim.
Bu sefer de tuvalet masama oturtuldum. Zeynep makyajımı, Damla saçımı yaptı. Elif de komut verip takıları önüme dizmekle meşguldü. Hazırlığım bitip takılarım da takıldığında kendime baktırdılar tekrar. Onlar da eserlerini beğenmişlerdi. Benim hazırlığım süresinde onlar da fırsatlardan yararlanıp hazırlanmışlardı. Çok geçmeden çete bizi almaya geldi. Batu yanlarında değildi. Herkes arabalara yerleşirken Kuzey'in "Yenge-" diye söze başlamasıyla ters bakışlarımı ona gönderdim. Duraksayıp yutkundu ve "Pardon... Sıla, Batu benim arabayla gelmeni istedi." diye düzelttiğinde göz devirsem de arka koltuğa yerleştim. Siteden ayrılıp barın yolunu tuttuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...