Batu'dan
Şaşkınca "Lara?" dediğimde sesim yankılanmıştı. Onun gözleri de sağ tarafımda bir noktayla benim aramda gidip geliyordu. Başımı sağa çevirdiğimde Kerem'le karşılaştı bakışlarımız. Hepimiz şaşkınken Kerem, "Sen ne yapıyorsun burada?" diyerek Lara'nın yanına ilerledi. Kaşlarım çatılmıştı. Lara da "Babamın beni çalışmam için gönderdiği yer burasıydı ya, abi?" diye yanıtladı Kerem'i. Sonra tekrar bana döndü. Sertçe yutkunurken gözleri de dolmaya başlamıştı. Ama bu, şaşkınlığımın sinire dönmesine engel olmamıştı. Yanlarına gidip Lara'nın kolundan tuttum ve "'Abi' demek ha? Abi? Ne abisi pardon? Kimin abisi?" diyerek sarstım. Dolu gözlerinden bir-iki damla yaş süzüldüğü sırada Sıla araya girip "Sevgilim, sakin ol. Bak... Üzgün o da. Dur bir, ne olduğunu anlayalım önce." diyerek Lara'nın kolunu kurtardı elimden. Arkaya kısa bir bakış atıp "Herkes bize bakıyor, eve geçelim mi?" diye ekledi. Hafifçe de tebessüm ettiğinde biraz olsun yumuşayıp başımla onayladım. Hemen "Gel hadi." diyerek Lara'yı kolunun altına alıp eve ilerlemeye başladı. Ben de Kerem'e ters bir bakış atıp beşlerine takıldım. Diğerleri de benim arkamdan gelirken eve girdik. Salona geçtiğimizde Sıla Lara'yı oturttuktan sonra çaprazına da beni oturttu ve yanıma yerleşti. Kerem ise direk Lara'nın yanına geçmişti. Furkan'la Hande de oturdukları sırada Kerem "Ne olduğunu biri anlatacak mı artık?" dedi. Bunun üzerine Lara, burnunu çekiştirerek başını kaldırdı ve direk bana baktı. Doğrusu, benim gözlerim de yanmaya başlamıştı. Düşünsenize, üç yıl önce öldü sanıp götü başı dağıttığım kardeşim şuan kanlı canlı karşımda duruyordu. Sorarcasına "Sen... Ölmüştün?" dediğimde başını aşağı yukarı sallayıp ufak bir tebessüm etti ve "Sen de." dedi. Kaşlarım çatılırken "Ne demek bu?" diye sordum. Ellerine çevirmiş olduğu gözlerini yine bana döndürüp "Sen de, annem de ölmüştünüz. Daha doğrusu, Adnan Arslan öyle demişti." diye yanıtladı. Sıla'yla bakıştığımız sırada da "O gün, yani bana araba çarptığı gün, ben ölmedim Batu. O adam, doktora para verip böyle söyletti. Çünkü beni silmişti ve sizin de silmenizi istedi. Beni bu kulübelerden birine kapattı. Birkaç ay sonra geri geldiğinde de 'Artık seni bekleyecek kimse kalmadı. Annenle Batu, trafik kazasında öldüler.' dedi. O, çekti gitti; birkaç gün sonra Kerem'in babası geldi. Babam yani... Yeni babam... Beni aldı, evlerine götürdü. Üçü de sevdiler sağ olsunlar. Bir ailem olmasına, liseyi bitirmeme yardım ettiler. Sonra üniversite sınavı geldi. Girdim, kazanamadım. Babam da yakındaki lokantada işe verdi beni." diyerek tüm hayatını anlattı. Konuşması boyunca benim bakışlarım onun üzerinden, onunkilerse ellerinden ayrılmamıştı. Sonunda burnunu çekerek yüzüme baktığında ufak bir tebessüm edip "Yüzünü özlemişim, abi." dedi. O an, o bir tek 'abi' sözcüğü sanki yıllardır eksik olan bir boşluğu doldurdu içimde. Elinden tutup "Gel buraya!" diyerek onu hızlıca kendime çektim. Kollarımın arasına girdiğinde o da bana sarılıp hıçkırarak ağlamaya başladı. Sarılışımı biraz daha sıkılaştırıp saçlarını okşamaya başladım. Derin bir nefes alıp "Hala aynı kokuyorsun. Güven veriyor." diye mırıldandığında kendimden ayırdım onu. Yüzünü ellerimin arasına alıp "Bir daha seni bırakmayacağım, tamam mı?" dedim. Başını onaylar biçimde salladı ve tekrar sarıldı bana. Çok geçmeden yine ayrıldığımızda gülümseyerek birbirimize baktık. Kerem "Yani pabucum dama atıldı, öyle mi?" diye araya girdiğinde ise ona döndük. Lara'nın yüzü düşse de Kerem'in tebessüm ettiğini görünce rahatladı. "Öyle deme, ben sizde kalırım zaten." dediğinde ciddileşip "Saçmalama." dedim. Bana döndüğünde de "Bizde kalacaksın tabi ki." diye ekledim. Kaşlarını çatıp "Abi... Demin, babanın hepimizi kandırdığını ve beni başka aileye verdiğini söyledim sana. Nasıl kalayım sizde?" diye sorduğunda kahkaha attım. "Ha, sen onu diyorsun! Bilmiyorsun tabi..." diyerek Sıla'yı kolumun altına alıp başını öptüm ve "Babamlarda değil, bizde kalacaksın." diye ekleyip işaret parmağımı kendimle Sıla arasında gezdirdim. Kaşlarını kaldırarak bir ona bir bana bakıp "Nasıl yani? Siz, ayrı ev mi tuttunuz beraber?" dediğinde bir kez daha güldüm. "Aslında, tutmadık. Yaptırdık, bu birincisi. İkincisi de, Sıla Arslan... Benim karım, senin de yengen olur." diyerek durumu açıkladığımda "Ne?" diye cırladı. Ardından, sırıtarak "Ay, ya, çok sevindim!" diye şakıyarak ayaklandı ve Sıla'yı da kaldırıp boynuna atladı. Kollarını iyice sıktığında yanlarına dikilip "Lan yeter, boğdun!" diyerek ayırdım onları. Lara, bana göz devirdikten sonra "Olsun canım, ne olacak?" diyen Sıla'ya döndü. Otuz iki diş sırıtarak "Ay! Sen şimdi, benim yengemsin yani? Çok güzelsin ama sen! Bana sırlarını versene..." dediğinde Sıla gülerken "Onun sırrı yok abicim. Doğuştan bu güzellik, bir tane var. Onu da ben kaptım işte." diyerek kolumu omzuna attım ve başından öptüm. Lara "Valla ben de uzun zamandır yenge istiyordum. Kerem'in şu zamana kadar tek tük sevgilisi olmuştur ama hepsi de uyuzdu." dediğinde Kerem "Lara! Her şeyi niye anlatıyorsun acaba?" diye tısladı. Lara ise yine göz devirdi ve bakışlarını odada gezdirdi. "Oha!" diyip Furkan'la Hande'nin yanına fırladığında onlar da kalktılar ayağa. Hande'yi şöyle bir süzüp "Sevgilin olmadığını söyle, lütfen! Seni Kerem'e almamız lazım. Çok yakışırsınız be!" diyerek yan yana getirdi ikisini. Dudaklarını büzerek biraz da ikisini birlikte izledi ve "Adın ne?" diye sordu Hande'ye. Kız çekingence cevap verdiğinde de ellerini çırpıp "Ay bak, birleştir... Han-Ker! Valla süper oldu!" diye şakıdı. "Olur sizden, olur." diye mırıldanırken bakışları bu kez Furkan'a takıldı. Yutkunup onun adını sorduğunda "Furkan. Ama burada beni shipleyebileceğin kimse yok gibi duruyor." diye yanıt aldı. Sıla kıkırdarken o da "Valla bence bizden çok iyi ship olur..." diyerek Furkan'ı süzdü. Boğazımı temizleyip "Hop hop, yavaş! Lara, abicim, benim yanımda yani..." dedim sert tonda. Lara'ya kalmadan Sıla "Sana ne Batu? Allah aşkına... Sen, sana sert yapıyor diye benim abime kızarken niye aynısını yapıyorsun şimdi?" diye atladı. Ona dönüp "O senin kuzenin, ben gerçek abiyim." dediğimde çatık kaşları düzeldi. Yerini, yüzüne yerleşen sahte bir tebessüm aldı ve "Eğer bunun farkında olmasaydık şuan evli olmazdık." diye tısladı. Ardından "Laracım, seni tanımak güzeldi. Yarın da kaynaşırız zaten. Ben yatıyorum millet, iyi geceler." diye ekleyip suratıma bile bakmadan merdivene yöneldi. Arkasından "Saçmalıyorsun şuan!" diye seslendiğimde ise yoluna devam ederken "Yatmak saçma bir hareketse evet, saçmalıyorum Batu!" diye karşılık verdi. Adımlarını biraz daha hızlandırınca yine takıldı. Bunun üzerine "Yavaş ol bari!" diye seslendiğimde ise "Karışma!" diye bağırdı. "Ya sabır..." diye mırıldanıp duyabileceği tonda da "Canını acıtmanı istemiyorum!" diye ekledim. Duraksadığını anlarken "Ya, çok da umurundayım za-" diye karşılık veriyordu ki sözleri bir çığlıkla kesildi. Duyulan gürültüyle birlikte "Sıla!" diye adeta kükreyerek merdivene koştum. Bir basamak düştükten sonra daha fazla darbeye fırsat vermeden kucağıma aldım. "Sıla!" diye bir kez daha bağırıp onu yere bırakıp, yanına çöktüm. Gözlerinin kapalı olduğunu görünce daha fazla panik yapmıştım. "Siktir ya! Sevgilim, aç gözünü! Sıla! Hadi güzelim... Yapma, hadi!" diyerek hafifçe bedenini sarstım ve yüzüne vurdum. Çok geçmeden gözleri yavaşça aralandığında derin bir nefes almıştım. Alnından öpüp "İyisin." diye mırıldandığımda başını tutup "Ne oldu?" diye sordu. Bir kez daha öpüp "Merdivenden düştün, bir-iki basamak." dediğimde ise birden sıçrayıp "Merdivenden mi düştüm?" diye cırladı. Tepkisine şaşırarak başımla onayladığımda "Ya hayır ya! diye sayıklayıp yüzünü ellerine gömdü. "Hayır, hayır... Olmasın, hayır..." diye sayıklamaya devam ederken kollarından tutup ellerini yüzünden çektim. Ellerimi yanaklarına yerleştirip "Bak bana." dedim ve yüzünü kendime çevirdim. Gözlerinden süzülen yaşları baş parmaklarımla silerken "Niye ağlıyorsun?" diye sordum. Başını iki yana sallayıp "Ya... Ya sahiden de dediğin gibiydiyse? Ya gerçekten hamileydiysem?" diye mırıldandı. Benim de içime bir kurt düşmüştü ama çaktırmayıp "Şşt, tamam." diyerek ona sarıldım. Saçlarını okşarken derin bir nefes aldım ve "Önemi var mı? Ya sana bir şey olsaydı? Hem... Daha emin değildik. Belki de gerçekten üşütmüşsündür. Düşünme şimdi bunu. Bak... Sen uyandın, kanaman yok... Hamileysen bile, ikiniz de gayet iyisiniz. Tamam mı?" diyerek içini rahatlatmaya çalıştım. Başını sallayarak benden ayrıldı ve "Beni bir daha sinirlendirme." dedi. Gülümseyip "Bilerek yapmıyorum, biliyorsun." dedim ve ayağa kalkıp ona da elimi uzattım. Tutup kalktığında da kolumun altına aldım. Lara "Benim gitmem lazım." dediğinde Sıla'yla aynı anda "Olmaz öyle şey." diyince birbirimize baktık. İkimiz de sırıtırken "Cidden gün geçtikçe bana benziyorsun ya sen." dedim ve alnından öpüp tekrar Lara'ya döndüm. Ben "Burada kalacaksın. Gökhan'dan da arabayı isteyeceğim, yarın bizle döneceksin." dedikten sonra Sıla da "Şuraya yatak yapalım sana." dedi ve kolumun altından çıkıp merdivene yöneldi. Tam ilk basamağa bastığında "Dur." diyerek yanına gittim ve onu kucağıma aldım. "Bir hafta merdivenden çıkmanı yasaklıyorum. Ben taşıyacağım seni." diyip yukarı çıkmaya başladım. Sıla ise göz devirip "Villada yaşıyoruz Batu." diye itiraz etti. Sadece omuz silkmekle yetindim. Odaya çıktığımızda onu yere indirdim. Dolabı açıp pike, yastık ve çarşaf çıkarttığında da tekrar kucakladım ve aşağıya indirdim. Lara'nın yatağını yaptıktan sonra iyi geceler dileyip odaya döndük. Kapıyı kapatıp kilitledim. "Sabahki hırçın, hala içinde mi?" diye sorup göz kırptım. Dolaptan pijama çıkartmış, üstünü değiştirmeye başlamışken "Hayır, değil. Çünkü odalar dolu ve aşağıda da kardeşin var. Ses filan gider şimdi, ayıp. Ayrıca, hatırlatırım, hamile olma ihtimalim var." diye yanıtladı. Ben de "Eh, idare edeceğiz artık. Ne yapalım?" diyip ben de üstümü değiştirdim ve yatağa girdik. Gökhan'ı arayıp gerekli emri verdim. Konumu da gönderip karıma döndüm. Sırıtarak "İyi geceler." diye mırıldandı. Ben de gülümserken ona doğru yaklaştım. Sırtını kendime yaslayıp kolumu beline doladım ve elimi de yastığına kadar çıkardım. O da elini tersten getirip parmaklarımızı kenetledi. Boynunu öpüp "İyi geceler güzelim." diye fısıldadım ve uykuya daldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...