İki Hafta Sonra...
Düğünün yoğun temposunun ardından geçen iki haftada, değişen çok şey oldu. Adnan Amca aldığımız duyumlara göre eski, insanlara değer veren haline bürünmüştü. Bu sayede de Melek Teyze evine dönmüş ve yoğun ısrarlarla Lara'yı da kendiyle beraber götürmüştü. Biz de sonunda yine evimizde Batu'yla baş başa kalmıştık. Bugün hafta sonuydu. Keyifli bir şekilde uyandığımda ilk işim sağıma dönmek oldu. Gözlerimi açıp Batu'ya baktığımda hala uyuyor olduğunu görüp sırıttım. Ona doğru eğildim ve dudaklarından öpüp çekildim. Sonra da uyanmamasına dikkat ederek yanından kalktım. Tuvalet işlerimi halledip odadan çıktım. Aşağıya indim ve güzel bir kahvaltı hazırlamaya başladım.
Masayı donatıp tekrar mutfağa geçmiştim. Önümdeki kapta omlet için yumurtayı çırpmaya başladığım sırada belime sarılan kollar ve boynumu öpen dudaklarla bir an duraksamak zorunda kaldım. Gülümseyerek ellerimi elleri üzerine koyup başımı da geriye atıp omzuna yasladım. Sonunda boynumu serbest bıraktığında kolları arasında ona doğru döndüm. Yüz yüze geldiğimizde bu sefer de dudaklarıma bastırdı dudaklarını. Geri çektiğinde "Fazla klişe." dedim. Gözleri hala dudaklarımdayken "Neymiş o?" diye sordu. "Ben mutfakta iş yaparken senin gelip arkamdan sarılman." diye yanıtladığımda ise gülüp dudaklarını yaladı ve "Uzun zaman oldu ve bu klişeyi devam ettirmek istiyorum ben." diyip dudaklarıma kapandı. Sert bir şekilde öperken kendimi zorla geri çekip "Hayır ya! Kahvaltı hazırladım o kadar, olmaz." dedim. Batu ise dişlerinin arasından bir ses çıkartıp "Sen o dudakları öyle büzmeye devam et. Bak, gör ondan sonra kahvaltı kalıyor mu? Kahvaltıyı da ederiz bebeğim ama ben önce tatlı yiyeceğim." dedi ve tekrar dudaklarımızı birleştirdi. Bacaklarımı da beline sarıp beni kucakladıktan sonra kucağında benimle birlikte yukarı çıktı. Sonrası, işte bildiğiniz gibi...
Tahmini bir yarım saat sonra "Acıktım." diye sızlandığımda Batu gülmüştü. Yataktan kalkıp dudaklarımdan öptü ve kucağına aldı beni. Kollarımı boynuna dolarken "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Banyoya girerken "Duş alacağız." diye yanıtladı. Beni jakuzinin içine bıraktığında büyümüş gözlerle ona baktım. "Beraber?" diye cırladığımda "Evet, beraber." dedi ve o da girdi jakuziye. Duş başlığını alıp bana tutmaya başladığında yüzümü kapatmaya çalışırken bir yandan da "Ya! Soğuk!" diye cırlıyordum. Yerimden kalkıp jakuziden çıkacaktım ki elimden tutup çekince durmak zorunda kalmıştım. Bir de Batu'nun üstüne doğru düşünce tam olmuştu. Soğuk su ikimizi de ıslatırken Batu'ya sokulup "Ya kapa şunu, dondum!" dedim. O ise "Kucağımda oturmaya ve bana temas halinde olmaya devam edersen kapatamam bebeğim." diyip kahkaha attı. Kendimi direkt geriye çekip "Senin yüzünden oldu hep!" diye bağırdım ve köpük fırlattım ona. Piç gülüşünü atarak bana baktı ve "Savaş ha?" diyip duş başlığını üstüme tuttu. Bir yandan çığlık atıp bir yandan da "Ya kapa şunu! Ya!" diye cırlıyordum. Kahkahalara boğulduğu sırada soğukluk da gitmişti. Ayağına tekme atıp "Çık şuradan!" diye bağırdığımda kahkaha atarak "Ta-Tamam." dedi ve dediğimi yaptı. Banyodan da çıktığında kendi duşumu kendim aldım. Kısa bir duşun ardından bornozuma sarılıp odaya geçtim. Giysi odasına girdiğimde Batu'yla karşılaşmıştım. "Sana kıyafet ayarladım, yatağın üstünde." diyip göz kırptıktan sonra beni öpüp odadan çıktı. Ben de peşinden çıkıp yatağın üstüne baktım. Bir takım iç çamaşırıyla kendi tişörtlerinden birini koymuştu. Önce onları giymemeyi düşünsem de sorun etmeden giyindim. Sonra aynanın karşısına geçip saçımı taradım. Kurutmadan bırakıp parfümümü sıktıktan sonra aşağıya indim. Omlet için çırpmaya başladığım yumurtaya devam ettikten sonra tavaya boşalttım. Onunla uğraşırken Batu yine arkamdan gelip belime sarıldı ve boynumu öpmeye başladı. Elinden kurtulmaya çabalayıp "Yav yeter!" derken bir yandan da huylanıp gülüyordum. Bir şey demeden beni kendine çevirip dudaklarıma yöneldiğinde "Omlet!" diyerek durdurdum ve tekrar arkamı döndüm. Gider sanıyordum ama beni tezgâh ve kendi arasında sıkıştırdı. "Batu!" diye tısladığımda da hiç oralı olmayan mayışmış sesiyle "Efendim?" dedi. "Açım ben." dediğimde ise "Ben de..." diye taklidimi yaptı. Gülerek belimdeki ellerini çektim ve "Sen her zaman açsın hayatım. Niye doymak bilmiyorsun bir anlasam?" dedim. O sırada çekilmişti. Ben de rahat hareket edebiliyordum. Poposunu tezgâha yaslayıp "Çünkü Junior Batular ve Sılalar istiyorum artık." dedi. Kahkaha atıp "-lar derken?" diye sorduğumda ise omuz silkmişti. "En az on tane." dediğinde "Çüş!" diye cırlayarak ona döndüm. Gülmeye başladığında rahatlamıştım. Beni kendine çekip sarıldı ve başımı öptü. Ardındansa "Şaka yaptım. Ama suratını görmen lazımdı." diyip tekrar kahkaha atmaya başladı. Bu kez ben de gülmüştüm. Sonunda beni serbest bıraktığında omletleri de tabaklara koyup "Yürü hadi" dedim ve çıktım mutfaktan. Masaya tabakları da koyduktan sonra oturduk ve kahvaltıya başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Genç KurguOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...