Batu'nun, saçımı okşayarak "Sevgilim?" diye fısıldamasıyla uyandım. Gözlerimi açtığımda gülümseyip "Günaydın." diye mırıldandı. Ben de aynı şekilde karşılık verdiğimde alnımdan öpüp "Hadi kalk. Ben şirkete gitmeden kahvaltı edelim beraber." dedi ve ayaklandı. Ben de gerinerek yataktan kalktım. Tuvalete girip işlerimi hallettim. Çıktığımda Batu odada değildi. Ben de giysi odasına girip lacivert kotumu ve yine lacivert, üstünde beyaz yazı olan switimi giydim. Ayağıma da lacivert Superga geçirip odaya döndüm. Saçımı tekrar topladım ve telefonumu alıp aşağı indim. Çalışma odasının kapısını açık görünce ilk önce oraya uğradım. Batu'yu masanın başında durmuş, dosyaları karıştırırken görünce "Aşkım?" diye seslendim. Bana döndüğünde "Ne yapıyorsun?" diye ekledim. Gülümseyip işine geri dönerken "Şirkete gideceğim ya, onun için bakınıyorum." diye yanıtladı. Biraz sonra kağıtları dosyaya geri koyup "Yokmuş zaten." dedi ve dosyayı da dolaba koyup yanıma geldi. Odadan çıkıp aşağı indiğimizde Ayşe Abla kahvaltıyı hazırlıyordu. "Günaydın." diyerek yanına gittiğimizde o da "Günaydın. Oturun haydi, çaylarınızı koyayım." dedi ve masanın kenarında duran çaydanlığa uzandı. Biz de yerlerimize yerleştik. Önümde duran sütü bir çırpıda içtim. Bu, Batu'yu şaşırtınca gülümseyerek "Ne oldu? Niye şaşırdın?" diye sordum. O da gülümsemeye başlarken "Hiç. Hızlı içmene alışık değilim sadece." dedi. Çaylar konup, Ayşe Abla'yı da zor bela bizimle oturmaya ikna edince kahvaltıya başladık. O sırada aklıma gelen şeyle "Aaa Batu, bugün çocuklar geleceklerdi." diyerek ona döndüm. Bana kaşlarını kaldırarak bakıp "Benim niye haberim yok?" diyince omuz silkip "Gruptan konuştuk ya Batu, biliyorsun." dedim. Bu sefer düşünür gibi yaptı. Sonra da hatırlamış olacak ki "Doğru, ben unutmuşum onu." diye onayladı. Bunun üzerine "Eee ne yapacağız?" diye sordum. O ise rahatça "Çocuklar da şirkette olacaklar zaten. Yarın yaparız o işi. Ya da haftaya?" dedi. Gözlerimi büyüterek ona baktım ve "Yarını sorarım ama haftaya hiç olmaz hayatım, merak ediyorlar." dedim. Bu sefer omuz silkip "Tamam, akşam gelirler olmazsa." diyince fazla üstelemeyip başımı salladım ve kahvaltıma döndüm.
Biraz sonra Batu çayını kafasına dikip ayağa kalktı ve ceketini giydi. "Ben çıkıyorum." diyip başımdan öptü ve koridora yönelmişken tekrar bize bakıp "Dikkat edin." diye eklediğinde göz devirdim. Benim yerime Ayşe Abla "Oğlum merak etme, Sıla Hanım bana emanet." diyince gülümseyip gitti. Kapının sesinin duyulmasıyla Ayşe Abla gülerek "Sizi çok seviyor anlaşılan." dedi. Bu beni de gülümsetirken "Öyle. Şanslıyım o konuda." dedim. Kahvaltıya devam edesim gelmeyince de "Ben de kalkıyorum." diyerek ayaklandım. Ayşe Abla da sofrayı toplamaya başlamıştı. Yukarı çıkıp çalışma odasına girdim ve dolaba depoladığımız testlerden çıkardım. Masanın üstünden kalem ve silgi, çekmeceden de kulaklıklardan birini aldım. Havanın güzel olmasını fırsat bilip bahçeye çıktım. Havuz başındaki şezlonglardan birine yayıldım ve müzik açıp test çözmeye başladım. Bir süre sonra ise uyku bastırmış, bildiğim konuları bile yapamamaya başlamıştım. Ben de testleri yandaki sehpaya bıraktım ve gözlerimi kapattım.
Batu'dan
Evden çıktıktan sonra otoparktan ayrılmadan kapıyı açan korumaların önünde durdum ve camı indirip "Gözünüzü kulağınızı dört açıyorsunuz, kuş uçmayacak!" diye emrettim. Gökhan'dan da "Merak etmeyin." karşılığını aldığımda hızla yola koyuldum. Şirkete gelip arabayı adamlara bıraktıktan sonra oyalanmadan odama çıktım. Aslı da benimle birlikte gelip programımı özetledi. İlk toplantım yarım saat sonra başlayacaktı. O zamana kadar kahve içmeliydim. Bilgisayarda raporları inceleyerek Aslı'nın getirdiği kahvemi içerken kapı tıklatılıp açıldı. Başımı kaldırdığımda çeteyi gördüm. "Hoş geldiniz." dediğimde "Hoş bulduk." diyerek koltuklara yerleştiler. Kuzey "Toplantı varmış?" diyerek sorarcasına bana baktığında başımla onayladım. Aynı zamanda da "Toplantı-lar desek daha doğru olur." dedim. Denizalp kısa bir oflamadan sonra "Size gelecektik hani? Kızlarla filan da olacaktık ne güzel." diyince gülümseyip "Akşam bizdesiniz, merak etme." derken gözüm geldiklerinden beri tuhaf bir şekilde sessizce oturan Yiğit'e takıldı. "Yiğit?" dediğimde düz bakışlarını bana çevirip "Efendim abi?" dedi. Kaşlarım merakla çatılırken "Neyin var senin?" diye sordum. Omuz silkip "Yok bir şeyim." dese de inanmamıştım. Benim yerime Kuzey "Oğlum, geldiğimizden beri sesin çıkmadı. Ne oldu, anlatsana." diye üsteledi. Yiğit oflayıp "Üstüme gelmeyin. Lütfen." diyince bu sefer de Denizalp ağzını açmıştı ki "Tamam. Sormuyoruz ama hep arkandayız biliyorsun." diyerek sözünü kestim. Yiğit gülümsememe hafif bir tebessümle karşılık vermişti. Daha fazla üstelemedim ve "Toplantı raporlarına baktınız mı?" diye sorup konuyu değiştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...