Evde ben, Batu ve Gece güzel saatler geçirmiştik bugün. Akşam yemekten sonra Gece'yi yatırdık ve telsizini alıp film izlemek için aşağı indik. Aşk filmi seçmiştim. Oturup sarılarak filmi izlerken Batu'ya bir mesaj geldi. İşlerine karışmadığımdan mesajı görmemek adına başımı göğsünden kaldırdım ve koltuğa yaslandım. Batu'ya bakmıyordum. Bir süre sonra sessiz bir "Siktir!" mırıldanınca meraklanıp ona döndüm. Hemen ayaklandı ve kulağında telefonuyla salondan çıktı. Ben de filmi durdurup peşinden gittim. Çatıya çıkarken de peşindeydim. Telefona "Kuzey, topla bizimkileri. Yarım saate, bar depo..." dedi ve aramayı sonlandırıp telefonu yatağın üstüne attı. Tam odaya girdiğimde yaptığı bu hareketin ardından giysi odasına geçti. Yatağa oturup beklemeye başladığımda çok geçmeden siyah pantolon, tişört, deri ceket ve botlarını giymiş şekilde döndü. Cüzdanını, araba anahtarlarını da alıp arkasını döndü. Yatağın yanından geçip kapıya doğru ilerliyorken ayağa kalktım. Beni görüp duraksadı ve tebessüm edip "Bebeğim, benim küçük bir işim var. Çok gecikmeden dönerim, tamam mı?" dedi. İstemsizce olumlu anlamda başımı sallayınca da iki elini yanaklarıma yerleştirip önce alnımı, sonra da dudaklarımı öptü ve "Seni seviyorum." diyip odadan çıktı. Biraz sonra kapı sesini de duyduğumda oflayarak kendimi sırtüstü yatağa attım. Sırtıma değen şey kaşlarımı çatmama sebep olmuştu. Doğrulup onun ne olduğuna baktım. Batu'nun telefonuydu. Birden merakıma yenilip kilidini açtım ve mesajlarına baktım. Son mesaj bilinmeyen numaradandı ve "Bugünden keyif aldın mı Batu? Belki de ailenle geçirdiğin son eğlenceli vakitlerdir, ne dersin? Kim olduğumu merak da ediyorsundur, değil mi? Barın arkasındaki depoya gel ve gör." yazılıydı. Bir mesaj daha vardı. Tarihi eskiydi. O tarihte ne vardı diye düşündüğümde kısa sürede bulmuştum. Gece'nin odasında o malum kutuyu bulduğumuz günün tarihiydi, az buçuk hatırlıyordum. O mesajı da okudum ve sinirlenmeden edemedim. Batu farkında olmadan benden bir çete lideri yaratmıştı. İtiraf ediyorum, arada sırada bana silah kullanmayı ve dövüşmeyi öğretiyordu. Baya bir gelişmiştim. Belki ben de artık gerçek bir Arslan'dım. Bu fikirler harekete geçmemi sağladı. Batu'nun telefonunu tekrar yatağa atıp giysi odasına girdim. Ben de onun gibi siyahlarımı giydim. Ayağıma da bot çizmelerimi geçirdim ve odaya döndüm. Saçlarımı açtım. Yatağın üstünden telefonları alıp arka ceplerime attım. Sonra aşağı inip Batu'nun çalışma odasına girdim ve ezberimdeki şifreyi yazıp dolaptaki kasayı açtım ve içindeki silahlardan birini çıkardım. Mermilerini de kontrol ettim ve silahı ustalıkla belime yerleştirdim. Tişörtümle ve deri ceketimle gözükmemesini sağladıktan sonra kasayı kapatıp odadan çıktım. Gece'nin odasına girdim. Çantasını hazırlarken ağlamaya başladı. Uyanmasa daha kolay olacaktı ama neyse... Hemen kucağıma alıp konuşa konuşa kıyafetlerini giydirdim. Onu odasındaki koltuğa bırakıp çantasını kapattım. Onu ve çantasını alıp evden ayrıldım. Adamlara "Siteye gidiyorum, annemlere. Batu da zaten oraya gelecek, haberi var." diye açıklama yaptım ve arabaya yerleştik. Eğer açıklama yapmasaydım evden çıktığımı Batu'ya söylerlerdi çünkü. Villadan ayrılırken Bluetooth'dan annemi aradım. Telefonu "Efendim kızım?" diye yanıtladığında kısa bir hoşbeşten sonra "Evde misiniz?" diye sordum. "Sayılır. Yani... Melek'lerdeyiz. Neden?" dediğinde rahatlayıp "Aa öyle mi, daha iyi. Ben Gece'yi getiriyorum size, Batu'yla ufak bir işimiz var bugün." dedim ve "Tamam kızım, bekliyoruz." onayı alınca da telefonu kapattım. Siteye gelince hemen kolluğun altındaki kumandayı çıkarttım ve kapıyı açıp içeri girdim. Vakit kaybetmeden Melek Annelerin villaya doğru sürdüm. Evin önüne gelince Gece'yi ve çantasını alıp kapıyı çaldım. Açılmasını beklerken Gece'yi seviyordum. Derken kapı açıldı. Melek Anne'yle selamlaşıp Gece'yi verdim ve "Annecim içerdekilere selamlar, ben geç kaldım kaçıyorum. Birkaç saate gelir alırız." diyip arabama döndüm. Evden ve siteden ayrıldıktan sonra da kendi kendime piç gülüşümü atıp "Bekle bakalım Batu Arslan, karın oraların tozunu attırmaya geliyor!" diye mırıldanıp yola devam ettim.
Bara geldiğimde yine uzun kuyruğa rağmen sokağa arabayla girdim ve yolun ortasında acı bir frenle durdum. Cool hareketlerle arabadan indim. Bütün bakışları üzerimde hissediyordum. Birol Abi şaşkın bir ifadeyle "Hoş geldiniz Sıla Hanım." dediğinde başımı eğerek selamladım ve "Bizimkiler depoda mı?" diye sordum. Biraz çekinerek de olsa başıyla onayladı. Gülümseyip arkamı döndüm ve "Araba kalsın." diye seslenerek arka tarafa doğru ilerledim. Beni gören adamlar ayaklanırken onları hemşire hareketiyle susturdum. Depoya geldiğimde kapının açık, etrafın boş olmasına şaşırırken içerden gelen bağırtı ve yumruk seslerine kulak kesildim. Anladığım kadarıyla bizim çete birilerini dövüyordu. Sessiz ama bir o kadar da seri adımlarla belimdeki silahı çıkararak içeri girdim ve yönünü onlara doğrultmuş olsam da hiçbirine denk gelmeyecek şekilde ayarlayıp tetiği çektim. Çete hep bir ağızdan "Ananı si-" diye bağırarak arkalarını döndüklerinde beni görünce şaşırdılar ve sözlerini bitiremediler. Onun yerine çocuklar "Yen-ge?" derken Batu da "Sıla?" diye kalakaldı. Gülümseyerek silahı indirdim ve tekrar belime sokarak onlara doğru ilerledim. Tam Batu'nun karşısında durduğumda cebimden telefonunu çıkarıp ona uzattım ve "Telefonunu unutmuşsun, getiriyim dedim." dedim. Batu bakışlarını yavaşça telefonu ve benim aramda gezdirip telefonunu aldı. Arka cebine koyarken "Kalabilirdi." dediğinde güldüm. Bir adım daha yaklaşıp "Kalabilirdi ve kalacaktı da... Eğer mesajları okumasaydım." diye mırıldandım. Yutkunup "Bak, korktuysan-" diye başladı söze. Ama bitirmesine izin vermedim ve dudaklarımı dudaklarına kapattım. Saniyelikti. Kapalı gözlerini ondan ayrıldığımda açtı. Bana öylece bakarken hala piç gülüşü atmaya devam ediyordum. "Korkmadım Batu." dedim. "Korkmadım, sinirlendim." diye eklediğimde anlamazca bana baktı. Umursamadım. Adamların oturduğu sandalyelerin aralarından geçerek "Bunlar mı bizi tehdit edenler?" diye sorduğumda cevap vermedi. Tek kaşımı kaldırıp cevap beklediğimi gösterdim. Onun yerine Yiğit "Bunlar yenge." dedi. Batu ona kötü bir bakış attığında yine güldüm. Tekrar yanına geçip koluna girdim ve kapı tarafına doğru "Biraz konuşmamız lazım." diyerek ilerledim. Adamlardan uzaklaştığımızda durdum ve yüz yüze getirdim bedenlerimizi. "Batu." dediğimde nedense büyülenmiş gibi çıkan bir sesle nefes aldı. Biraz biraz yaklaşarak konuşuyordum.
"Eğer bir daha-"
Biraz daha...
"Bizi kızımızın hayatıyla tehdit ederlerse-"
Biraz daha... Ve artık dudaklarının üzerinde konuşuyordum.
"Kızımı da alıp seni terk ederim."
Lafımı bitirip sırtımı dikleştirdim. Kaşlarını kaldırmış bir şekilde bana bakıyordu. Gülümseyip "Ciddiyim." diye ekledim ve dudaklarını bir kez daha öpüp rest çekmiş bir şekilde depodan çıktım.
&
Düzenlenmiştir.
Yayın Tarihi: 21 Nisan 2016
Düzenlenme Tarihi: 23.12.2019
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Teen FictionOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...