(Multimedya: Gece'nin odası)
Bir Hafta Sonra...
Gündemimizi açıklıyorum... Toparlanıp 'tedbir' amaçlı, birkaç haftalığına, kocamın ailesinin evine geldik. Sizce de "Ne mana?"lık bir durum değil mi? Hayır yani ne mana toplaşıp buraya geliyoruz? Tamam, Melek Anne'den yana da Adnan Baba'dan yana da bir problemim yok ama kendimi böyle durumlarda baskı altında hissediyorum, ne yapabilirim? Sanki bizimkilerde kalsak Batu'nun hoşuna gider (!) Neymiş, tedbirmiş! Tamam dedim, tedbirse sorun değil dedim ama bari ortak evde kalalım dedim, kabul edilmedi. Neymiş, orada Gece'ye yatak yokmuş. Burada da Batu'nun çatıdaki odasına bir tane beşik attılar şimdilik o kadar. Bir sürü adam çalışıyor sitede 'koruma' diye. Seçerdin iki kişi; gelir, beşiği ortak eve taşırlardı! Ama tabi önce niyet etmek lazım! Neyse... "Gelmek zorunda mıydık ya?" diyerek bir kez daha ofladım evin önüne geldiğimizde. Batu ise yine göz devirdi. "Evet." diye kestirip attı ve arabadan indi. Aynadan hareketlerini izlerken bagajı açıp eşyaları çıkartmaya başladı. Tekrar oflayıp göz devirdim ve "Ne mana?" diye söylenip arabadan indim. Batu eşyaları çıkartmış, bagajın kapağını kapatırken ben de Gece'yi indirdim. Kapıya doğru ilerledik. Tam zile basacakken Batu'nun kolunu tutup "Bak hala geç değil, bence dönelim." diye mırıldandım. Bu sefer sinirli bir bakış attı bana. Sertçe kolunu çekip "Hayır." diyerek zile bastı. Bensem yine ve yine göz devirdim. Melek Anne kapıyı açtığında ilk başta "Ay hoş geldiniz!" diye şakıyıp Batu'yu boğdu (!) Hazır kimse görmüyorken ben de bir kez daha göz devirdim. Ne yapayım? Dayanamıyorum. Batu'yu bırakınca sıra bana geldi. Benimle de samimi ama kısa bir selamlaşma yaptı. Sonunda sıra Gece'deydi. "Oy benim prensesim gelmiş!" diyerek Gece'yi aldı hemen kucağımdan. Sinir oluyordum işte buna. Annesinin kucağında olan bir bebeği, her ne kadar babaannesi olsan da, annesine sorarak al değil mi ama? Bir de onu aldı ya, hemen kıçını dönüp içeri girdi. Batu da ağzı kulaklarında peşlerinden gitti. Ve ben... Tekrar göz devirdim. Zaten herhalde şu birkaç haftada ya gözlerim yerinden çıkacak ya da aklımı kaybedeceğim. Genç yaşımda şu düştüğüm hale bak... Hüsran! Neyse... Düşüncelerimi kovup içeri geçtim. Adnan Baba da Gece'ye konsantreydi. Batu, babasıyla kısa bir selamlaşmanın ardından çantaları yukarı çıkarmak için hareketlendi. Fırsattan istifade ben de peşine takılmıştım ki merdivenden iki basamak çıkar çıkmaz Melek Anne'nin "Kızım sen nereye?" seslenişini duydum. Yine göz devirip sabır dilenerek arkamı dönüp sırıttım. "Ben de eşyaları yerleştireceğim annecim, gelirim birazdan." dediğimde "Peki." dedi. Ben de yukarı attım kendimi. Odaya girdiğimde Batu giysi odasından çıktı. "Sen niye geldin?" diye sorduğunda kendimi göz devirmemek için zorladım ve başardım. Onun yerine piç gülüşü atarak yanına gittim ve kollarımı boynuna dolayıp dudaklarına bir öpücük kondurdum. O da hemen belimi sarıp beni kendine bastırdı. Dudaklarımızı ayırıp "Eşyaları yerleştireceğim." dediğimde gözünü kapatıp yutkundu. Derin bir nefes verip gözlerini açtığında gülmemek için zor durdum. Bir kez de o eğildi dudaklarıma ama çok uzatamadan ayrıldı ve hızlıca "Ben iniyorum." diyip odadan çıktı. Kapıyı kapattığında kahkaha atarak giysi odasına girdim. Eğer derdimi, aklını karıştırmadan anlatsam bir bahane bulup aşağı geri indirirdi beni. Böyle olunca rahatlamıştım. Telefondan şarkı açıp valiz sehpasının üstüne koydum. Müzik eşliğinde işe koyulduğumda en azından bir yarım saat başımı dinleyecektim.
***
İşe konsantre olmuşken müzik sesi kesildi ve çalma melodim odayı doldurdu. Elimdeki gömleği de asıp telefonumu elime aldım. Arayan Elif'ti. Odaya geçip kendimi yatağa atarken cevapladım aramasını. "Alo Sıla, ne yapıyorsun?" diye sorduğunda "Ay valla fenalardayım!" diye dert yandım. Gülmesini beklerken "Al benden de o kadar. Ee, sana ne oldu?" dedi. "Hep beraber Melek Annelere geldik. Birkaç hafta da kalacakmışız." dediğimde "Ow fenaymış!" diye atladı. Sesi hala soğuk gelince bu sefer ben "Senin neyin var?" diye sordum. "Of, ben de annemle kapıştım. Kendimi dışarı attım, bizim kafede oturuyorum öyle." diye cevapladı. "Ne zamandır da görüşemiyoruz, çeteye haber versem de size gelsek olur mu, diyecektim ama gördüm ki mümkün değil." diye eklediğinde hemen "Mümkün!" diye şakıyarak doğruldum yattığım yerden. Telefonun ucundan Elif'in kahkahası duyuldu ve "Nasıl olacak o?" diye sordu. O görmüyor olsa da piç gülüşümü takınıp "Sen onu bana bırak. Ben haber veririm sana, çeteyi ayarlarsın." dedim. O da "Peki, bekliyorum." dediğinde telefonu kapattık. Derin bir nefes alıp yataktan kalktım ve ellerim belimde, odada turlayarak plan oluşturmaya başladım. Hazır olunca "Batu, bir gelir misin?" diye seslendim. "Geliyorum!" karşılığı duyulduktan az sonra Batu odaya geldi. Hemen "Batu, Elif aradı. 'Annemle takıştım. Ne zamandır da çete buluşması yapmıyoruz, buluşalım mı?' dedi. Ben burada olduğumuzu söyledim ama sonra dayanamadım. Gelsinler mi ortak eve?" dedim. Kaşlarını kaldırıp bana baktı. "Buraya gelsinler." dediğinde oflayıp "Ya Allah Allah, burada rahat edemezler." diye itiraz ettim. Kedi bakışlarımı atmaya başladığımda bir süre gözlerini bana bakmamak için odada dolaştırdı. Sonunda yakaladığımda uyarır tonda "Bakma öyle!" dedi ama daha ileri gidip dudaklarımı büzerek "Nasıl?" dedim. Bu sefer gözleri dudaklarıma kaydı. Ben de inadına düzeltmedim. Biraz daha gözlerini kaçırsa da dayanamadı ve bir anda kolumdan kendine çekip dudaklarıma yapıştı. Zaferle sırıtıp karşılık verdim. Kısa sürede ayrıldığımızda kolumu bırakmadan, nefesini yüzüme sürterek "İşini iyi biliyorsun. Haber ver, gelsinler ama akşam da orada kalıyoruz. Kaçışın yok, bu sefer çok tehlikeli bir suya girdin." diye fısıldadı. Bir kez daha sertçe öptükten sonra beni serbest bırakıp odadan çıktı. Ve, Sıla Arslan bir kez daha zafer kahkahası attı! Akşama tehlikede olsam da ben her zaman işimi sağlama alırdım. O aleyhime olan şeyi, lehime çevirirdim elbet. Neşeyle telefona sarılıp Elif'i aradım ve bir ajan edasıyla "İşlem tamam. Yarım saat sonra ortak evde buluşuyoruz. Yanınıza pijama da alın, gece bizle kalırsınız." diyip kapadım. Giysi odasına geçip Gece'ye ve Batu'yla bana birer çanta alıp kendime de küçük, siyah çantamı hazırladım. Aşağı indiğimde Melek Anne "Eh be çocuklar, bari yarın buluşsaydınız. Daha geleli saat bile geçmedi." dedi. Gülümseyip kucağından Gece'yi aldım ve "Yok annecim, daha iyi oldu. Yarın ve sonrasında beraber oluruz işte." dedim. Batu da "Evet evet, fazla uzatmayın da hadi hayatım. Gidelim." diyip elimdeki çantayı aldı. Vedalaşıp evden çıktık. Arabayla otoparka geçtik. Batu anahtarı ve çantaları, ben de Gece'yi aldım. Arka kapıdan çıkıp ortak eve doğru yürümeye başladık. Eve geldiğimizde rahat bir şekilde kendimi salondaki L koltuğa attım ve ayaklarımı uzatarak oturdum. Gece'yi de kucağıma koydum. Batu çantayı pufa bırakıp yanımıza geldi ve ikimizi de öptü. Gece evi keşfetmek istercesine havalara bakınırken Batu "Sana bir sürprizim var." dediğinde Gece'yi izlemeyi bırakıp ona döndüm. "Neymiş?" diye sorduğumda "Aslında göstermeyecektim, çünkü burada kalmamız için ısrar edeceksin. Ama gönlüm el vermedi." diyip ayaklandı. "Gel bakalım." diye ekleyince ben de kalktım ve yukarı çıktık. Misafir odasının kapısını açıp içeri geçmemiz için bekledi. Şokla gözlerim büyüyüp ağzım aralanarak baktım odaya. Ama küçük bir ayrıntı; 'misafir odası'na değil, 'Gece'nin odası'na... "Bu nerden çıktı?" diye şakıyarak Batu'ya döndüğümde "Buraya gelmemiz gerekirse diye yaptırmıştım." dedi. Tekrar odaya dönüp incelemeye başladım. Çok güzeldi. Ama ufak bir problem vardı. Çeteyi yatıracak yer kalmamıştı. Dudağımı dişleyerek Batu'ya döndüğüm anda "Ne oldu?" diye sordu. "Ben çeteyi yatıya çağırdım, nerede kalacaklar?" dediğimde önce, sinirle "Ne?" diye bağırdı. Sonra ise sakinleşip "Neyse, bir şey olmaz. Salon geniş nasıl olsa." diye ekledi. Rahatlamıştım. Odadan çıkıp aşağı indiğimizde Batu "Ben pizza söyleyeyim." diyerek telefonunu çıkardı. Ben de Gece'yi, yere serdiğim örtüsünün üstüne koyup mutfağa geçtim. Elime toz bezi alıp bahçeye çıktım. Havuz başındaki masanın tozunu alıp içeri döndüm. Batu panikle yanıma gelip "Gece nerede?" diye sorunca aynı panikle "Salonda değil mi?" dedim. İkimiz de birbirimize boş bakışlar atmaya başlamıştık. Aynı anda içeriye koştuk. Oradaydı. Derin bir nefes verip Batu'ya döndüm ve "Ödümü patlattın be!" diye tısladım. Ufak bir kahkaha atıp "Minik bir şaka yaptık. Neyse, hadi sen işine bak. Ben ilgilenirim bebeğimle." dedi ve göz kırpıp salona doğru ilerledi. "Teallam ya!" diye söylenerek geri döndüm ben de. Tabak ve bardakları kucaklayıp masaya götürdüm. Sofrayı kurdum. Mutfakta köşede duran, ne zaman alındığını bilmediğim mama sandalyesini de dışarı çıkartıp masanın başındaki sandalyenin yanına koydum. İşlerim bittiğinde salona gittim. Baba-kız baya eğleniyordu. Yanlarına gidip oturduğumda neredeyse fark etmediler bile. Batu tam onu kucağına oturttuğunda "Hop, kaptım onu!" diyerek ben aldım. Yanağına kocaman bir öpücük bıraktığımda kıkırdadı. Batu da "O zaman ben ikinizi de yerim." diyerek üstümüze gelirken Gece'yle birlikte çığlık attık ve ayağa kalktım. "Yakalayamaz ki!" diye şakıyarak evde koşturmaya başladık. Gece de kıkır kıkır gülüyordu. Biz oynarken kapı çaldı. Hep beraber kapıyı açtığımızda çete bizi es geçip Gece'ye şaklabanlık yapmaya başladı. Ben de "Kim gelmiş annem? Kimler gelmiş? Teyzeler, amcalar mı gelmiş?" diye şirinlik yapıyordum kızıma. Selamlaşıp içeri geçtik. Salonda Gece elden ele gezerken biz de muhabbet ediyorduk. O sırada tekrar kapı çaldı. Batu ayaklanıp kapıya gittiğinde "Pizzalar geldi. Açsınız değil mi?" diye sordum. Onlar da onaylarken Batu kutularla geldi. "Bahçeye çıkalım, masa hazır." diyerek ayaklandım. Bahçeye geçtiğimizde Gece'yi sandalyesine oturtup "Siz başlayın, ben bu bücürüğün mamasını hazırlayayım." dedim ve içeri girdim. Çantasından buzdolabına geçirdiğim mamasını alıp yapmaya başladım. Hazır olunca da karıştırarak yanlarına çıktım. Batu "Annemiz de geldi..." diyerek önlüğünü taktığında mamayı sandalyenin önündeki masaya koydum. Ben yerime otururken Batu mamasını yedirmeye başladı. Ben çarpık bir gülüşle onları izlerken Yiğit'ten gelen kahkaha ve "Baba gibi baba be!" şakımasıyla ona döndüm. Batu da tip tip ona bakıp "Tabi lan, başka ne olacaktı?" dedi ve tekrar işine döndü. "İstersen ben yedireyim, sen pizzanı ye." dediğimde ise "Gerek yok. Sen ye asıl. Biz mutluyuz böyle, değil mi bebeğim?" diyerek Gece'ye dudaklarını büzdü. Gece ilk önce dudaklarını onun gibi yapıp sonra da sırıttı. Kuzey "Oha lan, aklı ermeye mi başladı onun?" diye sorduğunda "Valla bilmiyorum. Akıl ermesinden değil de babasıyla arasındaki bağdan galiba. Bende hiç böyle şeyler olmuyor." diyerek somurttum. Yanımda oturan Elif bir kahkaha patlatıp "Birileri kıskanıyor!" diye takıldı bana. Ben uyarır tonda "Elif!" dediğimde ise o gülmeye başlarken beklenmedik bir şey oldu ve Gece'den de "Ew-wi-if!" sesi duyuldu. Hepimiz anında ona döndüğümüzde hepimizi süzdü. En sonunda bir kez bana, bir kez de Batu'ya bakıp sırıttı. Sonra önündeki önlüğüyle oynamaya başladı. O sırada Yiğit "Eh ama ya! Gece Güzelim bir benim adımı söylemedin, aşk olsun (!)" derken Gece, isminin geçtiği kısımda başını kaldırıp ona baktı. Batu bunun üstüne bana "Aşkım bir şey söyleyeceğim yalnız, ben tırsmaya başladım. Bir bebek bu kadar çabuk anlamaya, onu geçtim, konuşmaya başlar mı ya?" dedi. Şoktan çıkamamış bir şekilde başımı aşağı-yukarı yavaşça sallayarak "Ben de tırstım." dedim. Çetenin kahkahalarıyla kendime gelmiştim. Batu onlara küçük bir azar çekip "Sıla şu doktoru bir arayalım, bu böyle olmayacak." diye ekledi. Ben de ayaklanıp dediğini yaptım. Birkaç çalışta "Efendim Sıla Hanım? Bir problem yoktur inşallah?" diyerek açtı telefonu. "Meral Hanım, iyi günler. Büyük bir problem yok da biz biraz meraklandık, sormak için aradım ben." diye giriş yaptım. "Tabi buyurun sorun?" dediğinde de "Biliyorsunuz Gece iki buçuk aylık oldu. Bu yaşlar için bazı şeyleri anlaması ve tepki vermesi normaldir değil mi?" diye sordum. "Tabi normal. Ama siz de biliyormuşsunuz bunu. Başka bir problem mi var?" dedi bu sefer. Ben de "Evet. Gece şu sıralar konuşmaya başladı. Yani ilk önce 'anne', sonra 'baba', şimdi de 'Elif' dedi. Açıkçası biz ne olduğunu anlayamıyoruz." diye ekledikten sonra merakla doktorun vereceği cevabı bekliyordum ki telefonun ucundan bir gülme sesleri duyuldu. Kaşlarım çatılırken Batu da masadan, ne olduğunu anlamak istercesine kısık gözleriyle beni izliyordu. "Meral Hanım?" dediğimde doktorun gülme sesleri kesildi. "Sorun yok Sıla Hanım. Tabi biraz erken olmuş ama korkulacak bir durum değil. Sadece bundan sonra yanında konuştuklarınıza dikkat etmelisiniz. Sizden ne öğrendiyse bu gelişme çağındayken aklında onlar kalacaktır çünkü." diye durumu açıkladığında derin bir nefes almıştım. Teşekkür edip telefonu kapattım ve masaya döndüm. Batu hemen "Eee ne dedi?" diye sorduğunda gülümseyerek Meral Hanım'ın dediklerini aktardım. Rahatça gülümsedi. Gece'ye dönüp "Güzelim?" dedi. Gece anlamış gibi kafasını ona çevirince de "Anlarmış da..." diyip alnından öptü. Gece önüne dönerken o da çeteyi "Bana bakın, siz de ne konuştuğunuza dikkat ediyorsunuz bundan sonra. Anlaşıldı mı?" diye uyardı. Çete gülmemek için zor dururken hep bir ağızdan "Anlaşıldı." diye onayladı. Yiğit yine dayanamayıp gülmeye başladığında Batu ona ters bakışlar attı. Bu bile Yiğit'i durdurmamıştı ama Batu'nun bakışlarıyla karşılaşınca yutkunup "Tamam abi, pardon. Susuyorum ama bir şey demeden de edemeyeceğim. Bu Meriç piçi bu hallerini görse seninle baya dalga geçer ha." dedi. Gözlerimi büyüterek bir ona bir Batu'ya bakmaya başlarken en sonunda Batu onu azarlamıştı. Ama ne azarlamak! "Oğlum daha yeni konuştuk, çocuğun yanında ne küfür ediyorsun lan? Sikerim yapacağın işi!" diyince Yiğit bir kez daha gülme krizine girerken dayanamayıp "E yuh!" diye bağırdım. Batu da ne söylediğinin farkına varmış olacak ki tek eliyle ağzını kapatıp "Pardon hayatım, ağzımdan kaçtı." dedi. Göz devirip Gece'ye mamasını yedirmek için hareketlendiğimde ise beni, "Yemeğini ye. Gece'yi ben yediririm." diyerek engelledi. Ben de "Peki." diyerek çeteye katıldım...
&
Düzenlenmiştir.
Yayın Tarihi: 1 Mayıs 2016
Düzenlenme Tarihi: 28.12.2019
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Teen FictionOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...