-25- Bonkör Baba

173 7 1
                                    


(Multimedya: arabalar ve villalar)

Sabah güneş ışıkları, yatağımızın hemen yanında pencere bulunduğu için gözüme kolayca ulaşabildi. Gözlerim bir kaç kırpıştırmadan sonra tamamen açıldığında bir fasıl da ellerimle ovuşturdum. Yatağımız oldukça rahat olacak ki deliksiz bir uyku çekmiştim. Biraz gerindikten sonra kafamı sağa çevirdiğimde uyuyan bir Batu'yla karşılaştım. Normalde oteldeyken o erken kalkar beni öperek uyandırırdı. Ama önce kalkıp günlük işlerini hallettiğinden adım kadar emindim o yüzden yavaşça yataktan kalkıp kapıyı açtım, odadan çıktım ve kapıyı arkamdan sessizce kapattım. Tabi çıktığımda mutfak tezgahının önünde bir Elif'le, hala uyumakta olan bir Kuzey beklemiyordum. Elif'e baktığımda elindeki tavayı ocağa yerleştirip altını yakmakla meşguldü. Tezgaha baktığımda tahta, tahtanın üstünde de bıçak ve sucuklar vardı. Tavaya yağ döktükten sonra tezgahın benden taraftaki kısmına, yani tahtaya yöneldiğinde beni fark etti. Gülümseyip işine devam ederken "Günaydın." dedi fısıldayarak. Ben de "Günaydın. Ben bir tuvalete gireyim, geliyorum." diye karşılık verdim ve tuvalete girdim. Günlük işlerimi halledip çıktığımda Elif'in elinde bu sefer dört yumurta vardı. Yanına gidip bir bardağa su doldurup içtim ve "Mis gibi koktu valla. Bana da bir görev ver, ne yapayım?" dedim. Elif yumurtaları kırarken "Çay demler misin?" dediğinde makinenin yanına gidip içine su ve çay torbalarını koyup düğmesine bastım. İşim bitmişti ben de "Masayı ve sandalyeleri çıkaralım." deyip odaya gittim ve dolaba yasladığımız masayı alıp karavanın dışına yerleştirdim. Tekrar girip sandalyeleri taşıdım. Tahmini üç seferde masa hazırdı. Dördüncü seferde de Elif'in tezgahın üstüne çıkardığı tabakları, nihale ve çatal-bıçaklarla birlikte dışarı çıkarıp masayı kurdum. İçeri girdiğimde Elif "Yumurtalar da olmak üzere şu uykucuları uyandıralım artık." dedi ve tavanın altını kısıp Kuzey'in yanına gitti. Ben de odaya girip yatağa çıktım ve Batu'nun hep yaptığı gibi dudaklarına bir öpücük kondurup geri çekildim. O da kampta yaptığı gibi gülümseyip dudaklarını yaladı ve "Tadı güzelmiş." dedi. Bunun üzerine ben ufak bir kahkaha patlatıp "Günaydın şapşal." dedim. O da gözlerini aralayıp beni kolumdan çekti ve üstüne düşmemi sağladı. Düştüğümde de bana iyice sarıldı ve saçlarımı öpüp "Günaydın." dedi. Beni bıraktığında "Bu kokular ne?" diye sordu. Yataktan inerken "Elif sucuklu yumurta yaptı. Hadi kalk da kahvaltı edelim." dedim ve onu beklemeden odadan çıktım. Çıktığımda bu sefer bir gözü kapalı bir gözü açık yalpalaya yalpalaya yürüyen Kuzey'i ve arkasından kahkaha atan Elif'i gördüm. Kuzey tuvalete girmeden önce beni fark edip esnemesinin arasından "Gönaydon yöngö." dedi. Bunun üzerine ben de kahkaha atmaya başlayıp arada "Sana da günaydın." diye karşılık verdim. Tekrar aynı şekilde ilerleyip tuvalete girdiğinde Elif'e baktım. Sonra aynı anda kahkaha atmaya başladık. Biraz sonra durduğumuzda Elif kalkıp yatakları toplamaya başladı. Ben de odaya girip kıyafet çıkarmaya başladım. Batu çoktan giyinmişti. Üstüne siyah kolsuz tişört, altına da kırmızı şort giyip ayaklarına da dün benim seçtiğim terlikleri geçirmişti. Ben de tozpembe body ve siyah şort çıkartıp altına da bodynin renginde sandaletlerimi uydurdum. Elif elinde çarşaflarla odaya gelip elindekileri yatağın üstüne attı ve valizinden kıyafet çıkarttı. Kapıyı kapatıp giyindikten sonra ikimiz de hazırdık. Çıktığımızda içeride kimse yoktu. Dışarıdan konuşmalar duyduğumuzda dışarıda oturduklarını anladık. Elif tavayı ocaktan aldı ve dışarı çıktı. O sırada ben de çayları koydum. Elif geri geldiğinde iki bardağı o, iki bardağı ben alarak masaya döndük. Bardakları da masaya koyduktan sonra tam oturuyorduk ki Batu "Ekmek?" dedi. Var mı yok mu bilmediğimden Elif'e baktım ama o da aynı anda bana baktı. Kalkıp içeri girdim ve dolapları karıştırmaya başladım. Ama ekmek yoktu. Dışarı çıkıp "Yokmuş." diyerek suratımı astım. Elif'se "Beyler kalkın bakalım!" diye şakıdı. Batu ve Kuzey ne olduğunu anlamayıp birbirlerine bakarken "Anlamayacak ne var? Ekmek almaya gidiyorsunuz." deyip durumu açıklayınca "Ha!" sesleriyle ayaklandılar ama sonra geri oturdular ve Batu "Kim bilir en yakın bakkal ne kadar mesafededir hiç gidemeyiz valla." deyip tartışmayı başlattı. Bunun üzerine Elif "O zaman bu sucuklu yumurta da böyle kalır!" deyip ona meydan okudu. Sonrasında dördümüz tartışmayı devam ettirdik.

THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin