Bugünlerde her şey yolunda gidiyor. Garip bir şekilde bizim grupla uğraşan kimse olmadı. Ailelerimiz istediğimiz şeyleri itiraz etmeden kabul ettiler falan filan. Bildiğiniz gibi en son Bigoş'un otelindeydik. O gün orada son günümüzdü. Öğlene doğru evlere dağılacaktık. Gözlerimi açtığımda ilk önce sırt üstü pozisyonuna geçtim ve bu düşünceyle sarsıldım. İster istemez yüzüm düştü. Zaten bunun için bir sürü neden vardı. Birincisi tatilimiz bitiyordu ve yarın okul vardı. İkincisi Batu'yla aynı yerde kalamayacaktım. Ve üçüncüsü de yine Buse'nin o meymenetsiz suratını görecektim. İşte gördüğünüz gibi durum vahimdi. Ben böyle düşünürken ve suratım asıkken, üzerimde bir kol hissettim ve gülümsedim. Batu'ydu tabi ki. Kafamı yana çevirdiğimde hala gülümsüyordum. Sırıtarak "Günaydın." dediğimde o da "Günaydın aşkım!" diye şakıdı. Minik bir kahkaha atıp "Batu Bey valla sabah sabah pek bir tatlısınız." dediğimde ise "O zaman Sıla Hanım siz de bu 'tatlı varlığa' bir öpücük vermek istersiniz, değil mi?" diyerek muzipçe sırıttı. Ben de "Memnuniyetle..." dedim ve dudaklarına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildim. O ise dün yaptığı gibi yine dudaklarını yaladı ve "Bak ciddiyim, tadı çok güzel." dedi. Benim "Şapşal!" diye şakımamdan sonra o bir şey söyledi. Ondan sonra ben... O, ben, o, ben... Böyle devam ederken dışarıdan bir çığlık sesi duyduk. Gözlerim büyürken "O neydi?" diye atladım. Batu da yattığı yerden doğrulup "Bilmem. Hadi kalk bir bakalım." dediğinde de ayakkabılarımı giymeye başladım. Batu'da giyince telefonlarımızı aldık, güneş gözlüklerimizi taktık ve çadırdan çıktık. Gördüğümüz şey karşısındaysa resmen şoke olmuştuk. Çığlığı atan Elif (K)'di. Peki neye attı? Şuanda karşımızda duran o kişiye... Bora! Bildiğimiz Bora! Hani o beni terk edip giden Bora! Batu'ya baktım. O da şaşkındı. Bana baktı ve "Bu ne arıyor burada?" bakışı attı. Ben de alt dudağımı sarkıttım ve kafamı iki yana 'bilmem' anlamında salladım. Biz hala şoku atlatamamıştık. Bu bebe burayı nereden bulmuştu ya? Biz öyle donmuş bir vaziyetteydik ve Elif de Bora da orada olduğumuzu fark etmemişlerdi. Çünkü Elif sinirle Bora'ya bağırıyordu.
Elif: Sen ne yüzsüz bir çocuksun ya! Lan geri zekalı o kız senin yüzünden kaç ay ağladı, erkeklere küstü, ders çalışmadı, sınavlardan düşük aldı biliyor musun sen? Ha biliyor musun? Bana bak, o mutluluğu Batu'da buldu tamam mı? Senin yüzünü bile görmek istemiyor! Nesini anlamıyorsun daha ya? Git artık kızın hayatından! Siktir git!
Bora: Ya iyi de ben onu hala çok seviyorum...
Elif: Yok ya? Şimdi mi geldi aklın başına? Kız mutlu işte! Bak Bora sakin olacağım ve bağırmayacağım tamam mı? Ama çok net konuşacağım... Eğer Sıla'yı biraz seviyorsan, onlardan uzak dur! O Batu'yla gerçekten çok mutlu. Hatta birbirlerine söz verdiler. Ya beraber olacaklar, ya da hiç olmayacaklar. Buna bu çadırların içlerindeki, senden kaçan herkes şahit. Bora, bak lütfen, lütfen rahat bırak artık arkadaşımı!
Bora: Niye bu kadar ısrar ediyorsun ki? Biz de söz vermiştik birbirimize, birbirimizi hiç bırakmayacağız diye.
Elif: Onların verdiği söz o kadar değil. Sadece lafta değil onlarınki. Tamam, biz eğlenmek için yapmıştık ama onlar evli.
Bora: Ne? Ne evlisi ya?
Elif: Yasal olarak değiller tabii ama Batu Sıla'ya bir sürpriz yaptı ve grup arasında evlendiler. İstersen nasıl olduğunu anlatayım ama üzülürsün.
Bora: Anlat!
Elif: Bak zaten onlar yasal olarak da evlenecekler ilerde. Sana garanti ederim ki şuan Sıla'nın en çok istediği şey bu. Batu'da bunu bildiği için grup içinde sahte bir düğün kurdu. Masayı sandalyeyi, mekanı ve kostümleri ayarladı. Mete'ye kırmızı bir sabahlık giydirdi, aile cüzdanı benzeri bir şey yaptırdı, imzaların atıldığı defteri de yaptırdı, sonra Sıla'ya beyaz bir elbise aldı, benle Kuzey'i şahit yaptı ve bize de uygun kıyafetler aldı. Hatta 5 Mayıs'ta yaptık bu organizasyonu. Çünkü ikisinin de en sevdikleri sayı beş. Ve bu organizasyonun yapıldığı tarih de '5.5.2015' oldu. Sonra bak ben Sıla'ya o elbiseyi verdim, giydi ve Batu'nun verdiği adrese yani buraya geldik. Masa zaten hazırdı. Batu bizi kapıda karşıladı. Neyse sonra masaya oturdular Mete soruları sordu onlar da "Evet!" dediler, imzaları filan attılar. Cüzdanı da aldılar. Hatta şuan yanlarındadır o cüzdan. O günden sonra Sıla hiç çantasından çıkarmadı onu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...