Batu'nun yaşadığı mutluluğun haddi hesabı yoktu. Kemiklerimi kıracak kadar sıkı sarılıyordu bana. En sonunda bardaki herkesin eski eğlencesine dönmesiyle biz de locaya geçebilmiştik. Aman ne geçmek... Batu'nun zaten beni bırakmaya niyeti yoktu. Çetenin dürtmesiyle kendine gelebilmişti. Kolunu omzuma atıp bedenimi bedenine yapıştırdı ve öyle ilerletti bizi masaya. Oturmadan önce çete de tebrik etti. Sonunda oturabildiğimizde de beni ters çevirip sırtımı göğsüne yasladı ve kollarını belime dolayıp ellerimizi karnımın üstünde birleştirdi. Ara sıra da boynumdan öpüyordu. O sırada Lara "Ay, ben hala mı oluyorum?" diye cırlayınca gülmüştük. Batu beni bir kez daha öpüp "Evet ama... O da bir şey mi? Ben baba oluyorum be, baba!" diye şakıdı. Çete hala gülerken Furkan "Valla itiraz yok, ben dayıyım." dediğinde Kaan onu dürttü ve gözlerini kısarak "Kardeş sen hayırdır ya? Asıl dayı benim burada!" diye karşı çıktı. Furkan ise kolunu onun omzuna atıp "Üç tane dayısı var işte oğlum. İdare edeceğiz, ne yapalım?" dedi. O sırada Lara, hayran hayran onu izliyordu. "Aslında sen enişte de olabilirsin, sorun yok." dediğinde Furkan ona baktı ve gülümsedi. Batu ise sesini çıkarmamıştı. Ona döndüğümde beni izlediğini gördüm. Sırıtarak "Niye beni izliyorsun öyle? Masadan soyutlaştın resmen..." dediğimde dudağımdan öpüp "Sen nasıl bir şeysin diye düşünüyordum güzelim. Sana sahip olduğum için çok şanslıyım, onu düşünüyordum. Sonra da yine aklımı başımdan aldın." diye yanıtladı. "Ya..." diye mırıldanıp bu sefer de ben onu öptüm. O sırada Lara'nın "Oha!" bağırışını duyunca ayrılıp ona döndük. Gözlerini belertmiş, bir yere bakıyordu. "O gördüklerim Kerem ve Hande mi?" diye şakıdığında baktığı yere baktım. Gördüğüm manzarayla ise "Yuh!" demeden edememiştim.
***HanKer Cephesi***
Hande'den
Kerem... Beni bu akşam, Lion adındaki bara çağırmıştı. Nedenini merak etsem de arkadaşım olduğu için- Tamam, yalan yok... Biraz da ondan hoşlanıyor olduğum için teklifini kabul ettim teklifini. Barda buluştuk. İçeride, kalabalıktan uzak kalan bir masaya yerleştik. İçecek bir şeyler söyledikten kısa süre sonra "Hande!" diyerek bana döndü. Gülümseyerek "Efendim?" dediğimde ise derin bir nefes aldı ve "Ben... Söylemem gereken bir şey var ve artık dayanamıyorum. Hande, ben... Seni seviyorum." dediğinde ağzım açık kalmıştı. "Ben... Sıla'yı sevdiğini düşünüyordum." diye mırıldandığımda ellerini iki yanağıma yerleştirdi ve tam gözlerimin içine bakarak "Hayır. Tamam, başta hoşlandım ondan ama ben seni seviyorum. Sadece seni..." diyip dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Sıla'dan
Hande ve Kerem'i öyle gördüğümde açıkçası mutlu olmuştum. Lara da benim gibi düşünüyor olacak ki "Ya, sonunda ya! Tatlılığa bak!" diye şakıdı. Ben de başımla onaylayarak "Evet, çok tatlılar." diye mırıldandım. O sırada dudakları ayrılmıştı. Boş boş birbirlerine bakarlarken Lara "Kerem! Hande!" diye seslendi. İkisi şaşkınca bize döndüklerinde de eliyle gelmelerini işaret etti. Yanımıza geldiklerinde Hande şaşkın, bir o kadar da mahcup bir sesle "Selam." diye mırıldandı. Ben de aynı şekilde karşılık verip "Otursanıza." diye eklediğimde ikiletmeden yanımıza yerleştiler. Kerem "Siz de mi buradaydınız ya? Ne zamandır?" diye sordu. Yiğit gülerek "Valla, kurulduğundan beri..." diye atladı. Çete de gülerken ikisi anlamamıştı. Hande "Nasıl?" diye sorduğunda "Bar Batu'nun." diye açıkladım. Bunu da tatlıya bağladığımızda Lara "Hayırlı olsun bu arada." dedi ve "Yenge..." diye ekleyerek Hande'ye göz kırptı. Hande de ufak bir tebessüm yollayıp "Teşekkürler." diye mırıldandı. O sırada Batu "Elif ve Kuzey, bugün mutluyum. Mutluluğumu gölgeliyorsunuz şuan! Somurtup durmayın karşımda da barışın artık, yeter! Bu masada dargın çift istemiyorum, okey?" diye atlayınca gözlerimi ikisi arasında gezdirdim ve "Aynen katılıyorum." diye onayladım Batu'yu. Kuzey omuz silkip "Valla benlik bir şey yok. Elif Hanım beni oyalıyormuş, bunu öğrendim. Artık dönüşü de yok. Bitti bu iş." dediğinde gözlerimi büyüterek ona baktım. Karşılığında "Aa, şuna bak ya! Ben sanki meraklıydım sana! Bittiyse bitti, uzatmanın anlamı yok zaten!" diye bağıran Elif'e çevirdim bakışlarımı. Kuzey "Hem suçlu, hem güçlü ya! Kızım, beni oyalayan sensin! Elbette ki bunu öğrendiğimde ilişkimiz bitecekti!" diye bağırmaya başladığında "Ben seni oyalamadım Kuzey! Ben evliliğe karşıyım, o kadar!" diye karşılık verdi Elif de. Kuzey tekrar ağzını açacağı sırada "Hop, hop, hop! Gençler, tamam, sakin. İkiniz de abartıyorsunuz şuan. Uzatmayın şu konuyu. Elif, sen artık evliliğe karşı olmayı bir bırak. Kuzey, sen de teklifini reddettiği için ona kızmayı... Sakin olun artık ya. Sabredin biraz daha, evlenirsiniz." diye araya girdim. Tekrar bir şey söyleyecekleri sırada ise Batu "Lan 'tamam' dedik, uzatmayın!" diyerek kesti sözlerini. Ama Kuzey yine de "Abi oyalıyormuş beni işte. Bizim hepimizin, başından beri niyetimiz ciddi. O da bunu biliyor. Yine de biz bu ilişkiye başlarken bana evlilik düşünmediğini ne söyledi, ne de belli etti." diye uzatmaya devam etti. Elif'e baktığımda başını iki yana sallayarak Kuzey'e dönmüştü. "Peki, düşüneyim evlenmeyi... Teklifin geçerliyse, kabul de ediyorum. Tamam mı?" dediğinde Kuzey'in kaşları havalanırken "Düğünde 'hayır' diyip kaçmazsın değil mi?" diye sordu. Yüzünde ufak bir tebessüm vardı. Elif de bunu görmüş olacak ki geniş bir gülümsemeyle "Kaçmam." diye yanıtladı. Kuzey'in "Gel buraya!" diyip onu kendine çekmesiyle bu iş de tatlıya bağlandı. Batu da "Artık yapacak işimiz kalmadığına göre, haydi herkes evlere." diyerek bizi ayaklandırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Teen FictionOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...