(Multimedya: Düğün ve eğlencede çetenin kombinleri)
Birkaç Ay Sonra...
Aynanın önünde, üstündeki gelinliğe bakarak "Bu oldu mu ya?" diye söylenip duran arkadaşımı gülerek izliyordum. Son harfi uzatarak "Oldu..." diyip sırıtarak yanına ilerledim. Yanağına bir öpücük kondurdum ve "Hem de çok güzel oldu." diye ekledim. Şimdi, o da gülümsemeye başlamıştı. Evet... Birkaç aydır uğraştığımız gelenekler ve hazırlıklar derken Elif ve Kuzey için o büyük gün nihayet gelip çattı. Takvimler 20 Mart 2017'yi gösteriyor ve çiftimiz birkaç saat içinde evleniyorlar. Şimdi, gelin odasının kapısından sesler gelmeye başladı.
"Gireceğiz!"
"Giremezsiniz!"
"Lan size ne? Gelinimi görmek istiyorum!"
"Olmaz! Düğünden önce gelini görmek uğursuzluktur, hayatta olmaz!"
Anlaşılan Zeynep'le Damla, bizim erkeklerle ufak bir tartışma içindeydiler. Derken "Giremezsiniz, nokta!" bağırışıyla tartışmanın galibi olarak içeri girdiler. Kapıyı kapatıp üstüne de kilitlediler. Hemen sonra söylenerek yanımıza ilerliyorlardı ki Elif'i görünce aynı anda "Oha!" diye cırlayarak oldukları yerde kaldılar. Hallerine gülerken "Nasıl olmuş ama?" diye sordum. Övgü yağdırmaya başladıklarında adeta eserimle gurur duyuyordum. Vakit kaybetmeden onlar da elbiselerini giydiklerinde sıra birbirimizi övmeye geçmişti. Gülüşerek son hazırlıklarımızı da tamamladık ve sonunda kapıyı çalan adamları duymazdan gelmeyi bıraktık. Zeynep'le ben, Elif'in önünü kapatırken Damla kapıyı açtı. Erkekler odaya girdiğinde Denizalp, Damla'nın yanında kalırken diğerleri Kuzey önde, Batu'yla Yiğit de arkasında bize doğru geldiler. Kuzey "Gelinimi görebilir miyim artık?" dediğinde Zeynep'le iki yana çekilip önünü açtık. Elif, aynaya dönük yüzünü Kuzey'e çevirdiğinde Kuzey'in suratının aldığı hal gülmeme sebep olmuştu. Batu ise "Böyle güzel gülmemelisiniz hanım efendi." diyerek arkamdan bana yaklaştı. Hafifçe irkilerek ona döndüğümde elimden tutup beni kendi etrafımda bir tur çevirdi. "Yakıyorsun yine Sıla Arslan." diyip göz kırptı. Ben de sırıtarak "Siz de öyle, Batu Arslan." diye karşılık verdim. Sonrasında ise düğün sahibi çiftimizi odada yalnız bırakıp misafirlerle ilgilenmek üzere dışarı çıktık. Düğün İstanbul'da, daha doğrusu Ağva'da bir sahilde yapılıyordu. Batu'yla birlikte, tanıdıklarımızın masalarını dolaşmaya başladık.
Dakikalar sonra nikah memurunun gelmesiyle KuzEl çiftimiz, seçtiğimiz müzik eşliğinde ortadaki yoldan nikah masasına doğru ilerlemeye başladılar. Alkışlar eşliğinde masaya yerleştiklerinde ve nikah memuru tarafından çağrıldığımızda, biz de Batu'yla şahit yerlerimize geçtik. Böylece nikah başladı. Memur, girişi kısa kesmişti. Sırayla sorularını sorup hepimizden "Evet!" cevabını aldığında KuzEl çiftimiz karı-koca ilan edildi. İmzalar atıldı, evlilik cüzdanı alındı ve memurun "Gelini öpebilirsiniz." izniyle, çiftimiz kısaca öpüştüler. Batu nikah memurunu uğurladı ve biz de yerimize geçtik. O sırada da ilk dans için Mustafa Ceceli'den Sevgilim çalmaya başladı.
Sonraki slow şarkıda, bütün çiftler olarak pistteki yerimizi aldık. Batu'yla dans ederken, birden "Sevgilim, bizim acilen çocuk yapmamız lazım." demesiyle minik bir kahkaha attım. Ama anlayamadım ve "O neden?" diye sordum. Omuz silkip "E baksana, Kuzeyler de evlendiler. Ya bizden önce onların olursa? Ne yapacağız sonra?" diye cevapladığında bir kahkaha daha attım. Boynuna doladığım kollarımı daha da sıkılaştırdım ve yüzüne iyice yaklaşıp dudaklarımızı birleştirdim. Geri çekildiğimde ise "Acele etme. Elif hemen çocuk istemez." dedim. Sıkıntılı bir nefes verip "Göreceğiz." dediğinde ise tekrar gülmüştüm.
Danstan sonra düğünün bitmesi gerekirken Yiğit'in son dakika golüyle birlikte oyun havası çalmaya, Yiğit de elindeki kaşıklarla hemen piste atlayıp çiftetelli oynamaya başladı. Bizsek şaşkın şaşkın onu izliyor, kahkahalarla gülüyorduk. Yeterince komik değilmiş gibi, "Hadi damat bey hadi!" diyerek Kuzey'i çekti yanına. O da anında havaya girdi mi? Elif bizle birlikte gülerken çoktan sevgilisinin yanına çıkmış olan Zeynep, onu çekiştirdi. Garibim, kendini birden çiftetellinin ortasında bulunca gülümsemesi silinmişti. O, öyle bakınırken daha fazla dayanamayıp ben de aralarına katıldım.
Uzun süre oynadık. Sonunda Damat Halayı çaldırmış, erkekleri kovalamıştık. Gittikçe hızlanan müziğe karşılık nefes nefese bitirmiştik oyunu. Neyse ki düğün de böylece bitmişti. Takı merasiminden sonra davetliler yavaş yavaş dağıldı, biz de otele döndük. Aileler, toparlanmak için kendilerine ayrılan odalara çekilirken biz, lobide bekliyorduk. Kısa süre sonra onları yolcu ettik. Akşamki eğlence için hazırlanmak üzere odalarımıza çıktık. Çeteyle tekrar lobide buluşup otelden ayrıldık. Neyse ki Batu'nun burada da hatırı sayılıyordu. Bu yüzden bir bar bulmamız da locaya kurulmamız da zor olmadı ve düğünü rahatça kutlayabildik.
Elif'ten
Nikah, düğün, eğlence derken iyice yorulmuştum. Hayır, sonra neden evliliğe karşı olduğumu soruyorlar. Gelemem arkadaş ben böyle şeye! Ama kabul edelim, güzeldi ve bu yorgunluğa değmişti. Düşünsenize, artık resmi olarak sevdiğim adamın karısı, Elif Kılıç'ım!
Eğlence için bara geçtiğimizde yine, enişteciğim sağ olsun locayı kapmıştık. Danslarla, içkilerle ve tabii ki olmazsa olmazımız kahkahalarla kutladık evliliğimizi. Ara sıra Yiğit beni sinir ediyordu. Eğlence çıkışı otele dönerken kızlar da "Heyecanlı mısın?" diye sorup durarak görevi ondan devralmışlardı. Bensem göz devirip "Kapayın çenenizi!" diye tıslamakla yetiniyordum. Erkeklerin de aynısını Kuzey'e yaptıklarından emindim. Bazen düşünüyorum da, aralarında bir tane normal yok. Manyaklar topluluğu resmen! Ben, içlerinden birine patlamamak için kendimle savaş verirken sonunda odaların önüne gelmiştik. Kaçarcasına içeri attım kendimi. Arkamda ise bir gürültü oluşmuş, yine yönümü kapıya çevirmiştim. Çetenin erkekleri Kuzey'i ittire ittire içeri sokuyorlardı. Yiğit son kez sırtına vurup "Hadi koçum, göreyim seni!" diye bağırdığında Kuzey sert bakışlarla ona baktı. Tam vurmak için hazırlanırken Batu "Hadi Yiğit, yeter bu kadar zevzeklik. Kuzey, sen de karını bekletme kardeşim." diyerek araya girdi. Ama buna rağmen kendisi de Kuzey'e yandan yandan sırıtıyordu. Bunu fark eden kocam da sakinleşemeden "Lan siktirin gidin!" diye bağırdı ve kapıyı suratlarına çarptı. Ben bu hareketine gülerken yanıma gelmişti. "Mal bunlar ya!" diye söylendiğinde bir kez daha güldüm. Zaten o da daha fazla dayanamadan gülmüştü. Ardından karmaşık bakışlarla bana bakmaya başladı. Gülümsememi bozmadan kaşlarımı çatıp "Niye öyle bakıyorsun?" diye sordum. Omuz silkip gülümsedi ve ellerimi tutup "Sanırım sen en güzel Kılıç Gelini oldun, Elif Kılıç." dedi. Ben de ondan sonra "Elif Kılıç..." diye mırıldandığımda dudaklarını dudaklarıma kapattı. Geri çekildiğinde "Çeteye kızdım da... Normal bir şey yaptılar aslında. Bu gecenin bizim gecemiz olması gerekiyor. Ama istemiyorsan yapmayabiliriz?" diyip sorarcasına baktı yüzüme. Başımı iki yana sallayıp "Sonuçta bu, gerdek gecesi. Yapmamak olmaz, yani... Gelenek..." dedim. Sırıtıp "En güzel gelenek." dedi ve göz kırptı. Tekrar dudaklarıma kapanmasıylaysa gecemiz başlamış oldu.
&
Düzenlenmiştir.
Yayın Tarihi: 31 Ağustos 2016
Düzenlenme Tarihi: 30.08.2020
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...