(Multimedya: Sıla ve Elif'in elbiseleri, Sıla'nın söylediği şarkı)
Karavanda güle oynaya geçirdiğimiz iki haftanın sonunda Ankara'ya döneceğiz. O yüzden bu sabah kalktıktan ve kahvaltı ettikten sonra toparlanmaya başladık. Dolapta karavan için aldığımız kıyafetler haricinde ne varsa valizlerimize doldurduk. Mutfakta yiyecek kalmayacak şekilde alışveriş yaptığımızdan mutfağa dokunmadık. İşlerimiz hallolduğunda kahve yapıp dışarıda içmeye başladık. O arada da dönüşümüzü konuşuyorduk.
Elif: Karavanla mı gideceğiz arabayla mı?
Batu: Araba.
Sıla: Karavan ne olacak?
Batu: Adamlar getirecekler. Aslında iyi hatırlattın, Kuzey konuştun mu adamlarla?
Kuzey: Salih'le konuştum, birini ayarlayacak ağabey.
Batu: Aferin.
Sıla: Bir şey diyeceğim.
Batu: De.
Sıla: Ben araba yolculuğunu sevmiyorum. Fazla uzun sürüyor. Arabayı da adamlar getirse biz uçakla dönsek olmaz mı?
Kuzey: Aslında doğru diyor. Eğer arabayla gidersek dokuz saatte Ankara'da olacağız. Ama uçakla bir saatte... Böylece günün gerisi de bize kalır. Çocuklar akşama barda buluşalım demişlerdi, orda da yorgun değil enerjik oluruz.
Batu: Peki öyle olsun. O zaman yola sabah çıkıyoruz. Kuzey biletleri ayarla, bulamazsan oluşturmalarını sağla.
Kuzey "Hemen ağabey." dedi ve ayağa kalkıp içeri girdi. Bu sırada Elif Batu'ya takılıyordu.
Elif: Enişte, sizin özel uçağınız filan yok mu? Biz niye normal uçakta gidiyoruz?
Batu: Özel uçak var ama Ankara'da. Normal uçakta da businessta gideceğimiz için sorun yok. Hem uçak önce buraya sonra tekrar Ankara'ya gitse biraz saçma olur. Kısacası uçak var ama biz kullanmayacağız.
Elif: Fazla açıklayıcı oldu...
Bu lafına güldüğümüz sırada Kuzey "Ağabey sadece sabaha karşı altıya yer var businessta. Olur diye düşünüp biletleri aldım. Yani dört adet biletimiz hazır." diyerek geldi ve sandalyesine oturdu. Batu ise "Arabayı alması için Salih'le görüştün mü?" diye sordu.
Kuzey: Karavan için görüşmüştüm en son. Ne yapayım, ariyayım mı?
Batu: E bir zahmet! Ya da dur, ben ariyayım. Hem yarın bara geleceğimizi filan söylerim.
Batu'dan
Masanın üstünden telefonumu alıp Salih'in numarasını aradım ve telefonu kulağıma götürdüm. Çok geçmeden telefon açıldı.
Salih: Buyurun Batu Bey?
Batu: Salih biz kendi aramızda konuştuk, bugün sabaha karşı saat altıda uçakla döneceğiz Ankara'ya. O yüzden sen karavana ayarladığın gibi bir şoför de arabaya ayarla.
Salih: Peki, Batu Bey... Başka bir isteğiniz var mı?
Batu: Lion ne âlemde?
Salih: Tadilatı bir-iki gün önce bitti. Siz geldiğinizde içini dekore ettireceksiniz, yani sizin söylediğiniz şekilde biz ettireceğiz. Sonra da açılışı olacak.
Batu: Yani şuan açık değil öyle mi?
Salih: Hayır efendim. Adnan Bey siz gelince içini istediğiniz gibi yapın diye hiç bir eşya koydurmadı. Bu nedenle de açmadık. Ayrıca daha kapıda duracak olan adamları da belirlemedi. Onu da beraber yapacakmışsınız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE ARSLAN (Bir Aşk Hikayesi)
Novela JuvenilOnlar, birbirlerini biraz geç buldular. Kız, onu bekleyen hayatın farkında bile değildi. Erkek ise bu hayata doğmuştu ama kaçıyordu ondan. Başlarda her şey normaldi. İki liseli aşıklardı. Hikayelerinin adı klasikti: "Bir Aşk Hikayesi" Sonra ise her...