eye of the storm

512 53 28
                                    

seyirciyi bağlamak için sanki ilk oyundaymış gibi kılçık sahnesini fragmana koyup türlü türlü teoriler ürettirenler yatacak yeriniz yok he.

Benim çocikler aldı ya yemeklerini mutluyum 4-3 kaybetse de mavi takım AMA YEMİN EDERİM TAHSİNİN BÜYÜSÜ YÜZÜNDEN OLDU SUNAYA POTAYA GİDERSİN İNŞ AMİN BÜYÜSÜ YAPTI RESMEN AIXJSNLSMSMDK

Yeni bir güne 3 alarmın arka arkaya çalmasıyla başlamıştım. Buna başlamak denirse. Zorla yatağımdan kalkmış, stüdyoya hiç gitmek istememiştim ilk defa. Hasta mı oluyorum acaba diye düşünceler içerisinde dolanırken kapımın tıklatılmasıyla gidip kapıyı açmış, karşımda Esra ablayı bulmuştum.

"Kuzum alarmın çok çaldı o yüzden bakmaya gelmiştim." dedi, yüzündeki ifadeden merak ettiği ve endişelendiği anlaşılıyordu.

"Valla Esra abla açık konuşayım hiç uyanasım gelmedi. Hala da yok. Haliyle stüdyoya gidesim bile yok." dediğimde elini omzuma yerleştirdi.

"Hasta falan mı olacaksın acaba? Hemen bir bitki çayı yapayım mı sana?" dediğinde tebessüm ettim tavrına.

"Bilmiyorum ama biraz atıştırayım, vitamin alacağım. Teşekkür ederim bu arada." dediğimde gülümsedi ve ne zaman ihtiyacım olursa yardımcı olabileceğini söyledi.

Esra ablayı gerçekten çok seviyordum. Özellikle bu tür davranışlarını, tavırlarını.

Üzerimi başımı giyinip mutfağımıza geçtiğimde Tanya ve Dilara'nın bir şeyler atıştırdığını görmüştüm. Ortaya bir "günaydın." selamını bırakmış, buzdolabının karşısındaki yerimi alıp bir iki lokma bir şey atmıştım ağzıma. Gerçekten iştahım bile yoktu.

Onlara bakmadan odama geri gidip şu meşhur suda eritilen c vitaminlerinden birini bir bardak suya atıp gazlı bir içecekmiş hayaliyle içiyormuş gibi kendimi hazırlamaya başlamıştım. Suda eritilen ilaçları hiçbir şekilde sevmiyordum. Hap olarak kullanıyordum normalde ancak bittiğinden elde bu vardı.

Erimesini beklerken kapımın önünde duran silüet dikkatimi çekmiş ve kapıya bakmama sebep olmuştu. Kapının girişine yaslanmış, dermanı olmayan Alican'ı gördüğüm anda benim de ifadem değişmişti.

"Rahatsız mısın?" endişeyle yanına gittiğimde duruşunu düzeltmişti az da olsa.

"Kırgınlık var gibi biraz, ilaç almak için gelmiştim de görüyorum ki sen de içiyorsun." dedi bardağıma bakarak.

"Biraz halsiz gibiyim. Al sen bunu iç ben kendime hazırlarım." Bardağı almak için geri giderken demiştim cümlemi. Aldığım gibi yanına gidecekken kendisinin gelmesiyle sadece bardağı uzatmakla yetinmiştim. Bardak almak için tekrar mutfağa gittiğimde Dilara ve Tanya'yı görmediğime sevinmiş, aceleyle odama geri dönüp bu sefer kendimi hazırlamadan ilacı suya atmış ve yüzünü ekşite ekşite içen Alican'a bakmaya başlamıştım.

"Hasta olan biri var mı?" dediğimde düşünmüştü bir müddet. Daha sonra başını olumsuz anlamda sallamıştı.

"Ya ben oldum sana geçirdim ya da sen oldun bana geçirdin." dediğinde başımı aşağı yukarı sallayacakken aklıma gelen düşünceyle bunu yapmamaya karar vermiştim.

"Ya da şu anki takımlarımız bize hiç iyi gelmedi."

"Niye iyi gelmesin ya?!" Çağatay'ın sesini duymamızla bakışlarımız Çağatay'a dönerken elimizdeki bardakları fark etmiş, kaşlarını çatarak bakmaya başlamıştı.

"Sabah sabah gazoz içmiyoruz bakma öyle. Vitamin." dedi Çağatay'ın bakışlarını fark eden Alican.

"Ayrı düşmek size hiç iyi gelmemiş, belli." dedi Çağatay başını iki yana sallayarak. Cümlesine hak verirken Alican'ın garip bir hal aldığını görmüştüm.

Standing Next to Me (Masterchef All Star)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin