cough syrup

358 32 23
                                    

Haftaya her ne kadar olaylı başlasak da kazanmamızla beraber çok keyifli vakit geçirmiştik kendi aramızda. Bir oyunu vermiş olsak da, beraberinde ödül oyununu da kaybetmiş olsak da.

Ödül oyununda mısır çıkmıştı ve hal ve hareketlerimizden kaybedeceğimiz bile çok belliydi.

Çünkü inanılmaz derecede eğlenmiştik. Bütün gerilimleri üzerimizden atmak istercesine.

Mısırların olduğu yere geçip satış yapmıştık bir ara Barbaros ile. Maşayı elimle seri çevirme şeklimden "közcü" ilan etmişlerdi beni. Mükemmel tarifler ortaya çıkartmıştık aslında bakıldığında ama eğlencemiz daha ağır basmıştı. Alican'ın mısır yemekten kaptanlık yapamayıp üzerine "biz böyle yiyerek yapamayız." adlı söylemleri, bunu söylemesine rağmen yemesine devam etmesi... Dediğim gibi Barbaros ile tezgahtarlık maceramız, geleni kovmamız ya da işi paraya bağlayıp bir ara şeflere de parayla mısır satmaya çalışmamız, tezgahta yemeklerde kullanacağımız mısırı fazlasıyla yapıp "sonra da yeriz." kafasıyla yarışmaya devam etmemiz...

Hatta en bizim açımızdan komiği Sergen'in süt kutusunu Dilara'nın gözüne geçirmesi, Dilara'nın Sergen'e "yumruk attın" söylemleri, Sergen'in Dilara'nın cırlamasına "bağırma." diye sakince karşılık vermesi...

Kaybetmiştik ama gerçek anlamda çok eğlenmiştik.

Bireysel dokunulmazlık oyununa Çağatay yine katılamamış, böylelikle son eleme adayı olarak dahil olmuştu eleme adaylarının olduğu gruba. "Aliş kebabı" adında kebap yapmış, Alican'ı neredeyse birinci olarak uğurlayacakken ikinci olarak uğurlamıştık. Biraz bununla da dalga geçmiştik aslında ama yine eğlenmiştik. İkinci tura kalmıştım ancak oradan ilk sırada çıkarak kendimi kurtarmıştım bu hafta da olsa. 

Potadakilerin dokunulmazlık oyunu vardı bugün. Çağatay da nihayetinde gelmişti. Gördüğüm anda yüzümde gülücükler saçarken yüzümdeki gülücükleri söndüren şey Çağatay'ın ayakta bile duramayışı olmuştu.

Bütün bir haftayı, her şeye rağmen mükemmel geçirmiştik... Çağatay'ı öyle gördüğüm anda bütün bir hafta benim için önemini, geçerliliğini, yaşanmışlığını yitirmişti.

"Aslında buruk bir gece ama az da olsa sevinçliyiz çünkü Çağatay aramızda. Özlemişiz seni gerçekten. Nasılsın Çağatay?" Somer şef konuşmayı yaparken hepimizin bakışları Çağatay'a yönelmişti. 

"İyi olmaya çalışıyorum şef. Biraz daha devam ediyor tedavim şu an. Ayakta durmakta zorlanıyorum sadece. Onun haricinde bir problem yok. Kısaca bahsedeyim isterseniz. Sırtımdaki omuriliklerin birinde ağır bir deformasyon ve kas zedelenmesi oluşmuş Bakü'de geçirdiğim nöbet yüzünden. O da daha çok sinirlere baskı yapmaya başlamış. Şu an korse kullanıyorum zaten."

"Sesi titriyor, ayakta gerçekten duramıyor." Söylemlerim üzerine yanımda duran Tolga ve Sefa bana bakmaya başlamışlardı.

Devam etmesinin, bu şekilde devam etmesinin mümkünatı yoktu.

"Sadece çok fazla konuşurken nefesim yetmiyor. Eğilip büküldüğüm zaman çok fazla nefes darlığı yaşıyorum. Yani bel ağrısı gibi değil asla. Durum bu şekilde şu anda ilaç tedavisi görüyorum, fizyoterapist, korse ile sabit durmam gerekiyor. Zaten böbreğim çok fazla taş üretiyor benim, aynı zamanda sağ böbreğim de taş üretmeye başlamış. Onların da ağrılarını çekiyorum. Bu sebeplerden ötürü burada bulunamadım. Çok özür diliyorum sizlerden de. Beni tolere ettiğiniz için çok sağ olun. Bundan sonrasında hiçbir şekilde hayatımı, sağlığımı en önemlisi de psikolojimi hiçbir şekilde riske atabilecek durumlarda bulunmamaya karar verdim. Bu sebepten dolayı çok teşekkür ediyorum ama..."

Standing Next to Me (Masterchef All Star)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin