curtain falls

535 51 51
                                    

Bir haftayı daha bir gidişle kapatmıştık. Açıkçası Mert'in yükselişe geçtiği hafta elenmesi biraz üzücü olmuştu ancak Çağatay, Sefa ya da Batuhan elenseydi bu durum beni daha çok üzerdi. Her gidiş yeni bir gelişti. İyi yanı da vardı kötü yanı da.

Stüdyoya geldiğimizde kuliste Kıvanç'ı gördüğümüz anda şaşırıp kalmıştık çünkü şu ana kadar ikincileri direkt olarak kuliste hiç görmemiştik. Barış ve Çağatay Kıvanç'a doğru koşarken Ayaz, Gamze abla, Tolga ve ben birbirimize bakıp gülüşmüştük. 

"Ankara'dan abim gelmiş heyt be!" Barış'ın sesi kulisi doldururken ağır adımlarla gitmiştik biz de yanlarına. Kıvanç Barış'ı üzerinden atıp teker teker bize sarılmıştı.

Geçen sene Kıvanç ile aram ne iyi ne kötüydü. Kavga etmezdik pek, Çağatay ile atıştıklarında dalaşırdık arada. Çağatay'ın elenmesiyle ben daha kendi içime çekilip full konsantre devam etmiştim yarışmaya. Çok iyi anlaştığım ama yine de mesafemi koruduğum birkaç kişi vardı sadece. Yağız, Burak Revanbahş ve Burak Kaya gibi. 

Ancak yarışmadan sonraki hayatımızda iletişimimiz artmıştı. Bunda yine Çağatay'ın etkisi vardı elbette. Kendisi sosyal bir kelebek olduğundan ortamları neşelendirip insanların limoni olan arasını da daha tatlı bir hale getirirdi. 

"Sanki buradan hiç gitmemişim gibi." dedi Kıvanç etrafına bakınarak.

"En son sen ayrıldın ya teknik olarak doğru." dedi Tolga tebessümle. Kıvanç bir müddet Tolga'ya baktı, daha sonra bize döndü.

"Tolga bu sene daha mı çok konuşuyor?" dediğinde Tolga dahil hepimiz güldük.

"Oho sen bir de Nesil'i gör." dedi Barış başını iki yana sallayarak.

"Konuşturuyorlar ben ne yapayım." dedim somurtarak. Kıvanç güldü bunun üzerine ve Barış'ın yanından kalkıp yanıma geldi.

"Merak etme ben senin yerine de konuşurum, azcık yükünü hafifletmeye geldim." dediğinde gözlerimi kıstım.

"Olanların ne kadarını biliyorsun?" dediğimde Barış'a baktı, sonra etrafına.

"Emin ol Barış güzel detaylar verdi. Hodri meydan diyoruz bu saatten sonra." dediğinde yandan gülmeye başladım ve gözlerim malum kişileri aradı.

Koalisyon moalisyon şu saatten sonra hak getire. Devirleri tam olarak sona ermese bile biz kaldığımız yerden devam etmeye yeniden karar verdik bir araya gelmemizle.

Klasik yeni hafta değerlendirmeleri, konuşmaları yaparken sıra bana geldiğinde dokunulmazlık oyunu oynamaktan gına geldiğini, bu haftanın da geçen hafta ile aynı olmaması gerektiğini dile getiren temennilerde bulunmuştum. Gerçekten o kadar sıkıcı, bunaltıcı bir haftaydı ki içimden yemek yapmak, "son 5 dakika" cümlesini duymak, dahası stüdyoya adım atmak bile gelmemişti. Aramızda oluşan yoğun tartışmalar, garip gerilimler de vardı tabii, olmazsa olmazı. Özellikle Eray ile yaşadığımız pota sonrası konuşmalar ortalığı daha da germiş gibi olsa da potadan çıkmasından sonra yaptığı hataların da farkına vararak gönlümü almayı başarmıştı. 

Meyveli sütleri çok severdim. Bir sepet dolusu çilekli ve muzlu süt alıp yanıma gelmişti beklemediğim bir vakitte. Tüyoyu da Çağatay'dan aldığından çok emindim. Tabii sonuç belliydi. Sütleri beraber içmiştik.

Kaptanlıkta ne yapacağımızı öğrendiğimizde açıkçası inanılmaz derecede mutlu olmuştum çünkü pasta yapacaktık. Kaptanlığı almam şarttı, başka şansım, seçeneğim yoktu.

Aklımda en sevdiğim pastayı yapmak vardı ki pasta ile de arası olan bir insan değildim. Karaorman frambuaz pastası yapacaktım. Beyaz çikolata parçacıkları üzerine de. 1 saate hazırlayabilirdim diye düşünüyordum. Ben alamasam bile Çağatay'ın almasını istiyordum. 

Standing Next to Me (Masterchef All Star)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin