teenage dirtbag

483 40 29
                                    

Ertesi gün ilk oyuna gelen mavi takım büyük bir coşku içerisinde gelirken bizim takım çok sakindi. Her an herkes birbirini yiyecekmiş gibi hava hakimdi kırmızı takımda. 

"Bu kez arkadaşlar vereceğimiz yemekler bir üst, daha zor. Teknikleri ve yapılışları ile." diye açıklamalara başladı Mehmet şef. Ne gelecek diye merakla bakarken istedikleri mutfağın Osmanlı mutfağı olduğunu söylemişlerdi. 

Kafamı yavaş yavaş aşağı yukarı sallamam demek, tatlı yoksa doğramalarla meşguldüm demekti benim için.

Tadım masası geldiği esnada Mehmet şefin "yemeklerle ilk kez karşılaşıyor olabilirsiniz." adlı sansasyonel açıklaması gülerek alkışlamama sebep olmuştu. Sergen'in istedikleri oluyor adlı bölümü yaşıyordum kendimce. 

"Bunu kazanamazsak varya yazıklar olsun bize." diye açıklamalara başladı Barış hemen. Bakıldığında Osmanlı yemeklerine hakim olan, olabilen, olabilecek tipte insanlar vardı. Bu kategorilere ait olmayışımı direkt olarak dış görünüşümle belli ediyor gibi görünüyordum. 

Sayılan yemekler bilindik yemeklerdi. Ablaların yapabileceği türde özellikle. Pilavın olduğunu duyduğumda direkt olarak gözlerim Dilara'ya kayarken bakışma olmaması adına çabuk çekmiştim gözlerimi.

Krep tarzı bir şey ve bir adet şekerpare-kemalpaşa arası bir şeyi gözüme kestirmiştim masada. Onları yapabileceğimi düşünürken yine de tek başıma yapmamayı ve biriyle yapmayı tercih etme düşüncelerine girişmiştim. 

Sevgili kaptanımız elinde reçeteleri isteyenlere verirken ona şaşkınlıkla bakmıştım. 

"Eda abla bence tatlıyı sen yap." dediğinde Sergen dehşete düşen ifadelerimi görebildiği için bunu dediğini anlamış ve kızmak için girişimde bulunmamıştım. Elinde sakladığı diğer reçeteyi bana uzatmasıyla bakışlarım eline yönelmişti.

"Lalanga'yı sana veriyorum. Bence tatlıdan daha hakimsindir. Şerbetli bir şeylerde görmedim seni." dediğinde kaşlarımı havalandırmış, hayretler içerisinde verdiği reçeteyi almıştım.

"İyi bir gözlemcisin." dediğimde cevap vermesini beklemeden malzeme listesine bakmıştım. Sayı fazlaydı ve tek kişi yetiştiremezdim. Gözlerim anında Çağatay'ı arasa da takımda olmadığını hatırlayıp hüzün yaşarken Sefa'nın boş boş dolandığını görmemle yanına gitmiştim hızlıca.

"Lalanga yapalım mı?" 

"En kralını yapacaksak olur." İşaret parmağımla kendisini gösterirken kaptana haber vermeyi akıl etmiş ve gidip söylemiştim. İtiraz etmemesi yine beni şaşırtan şeyler olurken "hayırlara vesile." diyerek Sefa'nın yanına gitmiştim. 

Süre başladığında tava almak için arkaya gittiğimde aklıma gelen veyahutta çıkmayan cin fikirlikle birlikte iki tava almış, içerisine de gastronomları koymuş, boş boş dolanırken Sergen'i gözüme kestirmiş, sanki hiç görmemişim de çok acelem varmış gibi hızlıca dönüş yapmış, tavayı kendisine bir miktardan az daha fazla şekilde geçirmiştim.

Dua etsin wok değil de krep tavasıydı.

"Ay çok pardon!"

Bilerek oldu. 

Hışımla bana dönmesiyle elimdeki tavalara bakmış, bütün asık suratlı ifadesiyle yüzüme kenetlenmişti.

"Ya zaten ufacık bir şeysin neyine senin o kadar şeyi taşımak Sefa ne halt yiyor?"

Yalnız beklemediğim cevap gelmişti.

Ellerimi iki yana açamadığımdan omuzlarımı silkmekle yetinmiş ve koştur koştur Sefa'nın yanına gitmiştim. Eşyaları bıraktığımız an arkaya geçmiş ve yerimizi almıştık.

Standing Next to Me (Masterchef All Star)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin