radioactive

400 30 50
                                    

Şey değil mi ya bu 8326423743 önce bahsettiğim bölüm

-ALİCAN-

Güne hiç beklenmedik şekilde erken başlamam sadece kendi kendimin şaşırmasına sebep olmuştu çünkü odada bu duruma şaşıracak Çağatay bulunmuyordu.

Bir süre Çağatay'ın yatağına baktıktan sonra ayaklanmış ve mutfağın yolunu tutmuştum. Saat sabahın 8'ine denk geliyordu ve servisler 12 gibi bizi alacaktı bugün. 

Klasik bir pazartesi, kaptan olsan ayrı dert olmasan ayrı dert. 

Atıştırdıktan sonra Nesil'i kontrol etmek için odasına gitmeye karar vermiştim. Erkenden başladığını bilirdim güne dahası dünden sonra uyuyamadığını da tahmin ederdim. Tereddütsüz bir şekilde kapısını çalmış, ses gelmeyince tereddüte bürünsem de kapısını açmıştım.

İçeride yoktu.

Banyoda falan diye düşünmek sonuç vermezdi çünkü yatağı derli topluydu ve ortalıkta herhangi bir eşyası da görünmüyordu. Çatık kaşlı bir biçimde odaya bakarken daha fazla oyalanmamak adına kapıyı kapatmıştım. O sırada Esra abla ve Azize'yi görmüştüm. 

"Günaydın Azize ve Esra abla." dediğim esnada onlar da gülümseyerek selam vermişlerdi. 

"Nesil'e mi baktın?" Esra abladan gelen soruya karşılık olarak başımı olumlu anlamda sallamıştım.

"Erkenden çıktı o. Stüdyoya kendisi gelecekmiş." dediğinde kaşlarımı çatmıştım.

"Saat zaten erken. Daha erken ne kadar çıkmış olabilir ki?" dediğimde Esra abla ellerini iki yana açmıştı.

"Valla saat tam kaça geliyordu bilmiyorum ama hazırlanmış bir biçimde bir işinin olduğunu söyledi ve gitti, hasta falan zannettim ama hasta gibi görünmüyordu, dinçti yani. Sen yine de içinin rahat etmesini istiyorsan ara." dediğinde teşekkürlerimi sunduktan sonra odama gittim ve telefonu elime alıp Nesil'e mesaj yazdım. 

Çok geçmeden de mesaj geldi kendisinden.

"Biraz dışarıda işim var, geleceğim stüdyoya merak etme geç kalmam, diğerlerine de söyle zırt pırt aramasınlar."

Mesajına gülerken başımı iki yana sallamıştım. Cümlelerin sesi vardı resmen. 

Yavaş yavaş ev halkı uyanmış, saatimiz gelince de servislerimize binmiştik. Stüdyoya geldiğimizde gelmiş olan Nesil'i görmeyi beklerken göremeyince ne işler çevirdiğini merak etmiştim açıkçası.

Gelmeden de öğrenmenin mümkünatı yoktu.

Koltuklara oturduğumuzda aşağı yukarı herkes yeni haftanın kritiğini yapıyordu. Etrafıma ve saate bakınırken Kerem, Barbaros ve Sefa yanıma gelmiş ve koltuğu dörtlemiş, rahatımı da bozmuşlardı. 

"Közcü nerede ya?" Barbaros etrafına bakınırken sormuştu. Nesil'e hitabına gülerken Sefa çatık kaşlarla bana bakmaya başlamıştı.

"Harbiden ben evde de görmedim." dediğinde dudaklarımı büzmüştüm.

"İşi varmış erkenden çıkmış evden. Geç kalmam dedi de ortalıkta yok hala." dediğinde Sefa kaşlarını çatmaya devam etmişti.

"Yarışmayı bırakmış olmasın?" dediğinde hepimizden bir "saçmalama." bakışı gelirken kapının açılmasıyla bakışlarımız kapıya yönelmişti.

Ve hepimizin bakışları bir müddet kapıdan içeri giren kısa saçlı ve gözlüklü Nesilde takılı kalmıştı.

"Hayda..." Barbarostan gelen ilk tepki bu yönde olurken Nesil önlüğü ile uğraştığından bize bakmamıştı bile. Önlüğünü bağlamadan bir müddet elinde tutmuş daha sonrasında seri bir biçimde bağlamıştı önlüğünü. Ardından adımlarını yanımıza gelmeden lavaboların olduğu yöne yönlendirmişti.

Standing Next to Me (Masterchef All Star)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin