whatever it takes

408 38 53
                                    

Öncelikle... SEFA ELENECEK DİYE RESMEN DOKUZ DOĞURDUM BEKLERKEN (Gamzeye üzülemedim yani çünkü Sefa... Ama Sergenle güzel uğraşıyordu hakkını yiyemem de SEFA GİTSE YIKILIRDIM)

SEFA BÖYLE ŞEYLER YAPMAK YERİNE BİRAZ DAHA MI ASILSAN NE ALİCANI TOPARLADIK SENİ KAYBEDİYORUZ NAPIYORSUN EVLATCIM YA LÜTFEN. (Nesilden gelecek azarlamanın ön gösterimini yapmış oldum böylelikle.)

Olanlardan ötürü gece boyunca sürekli uykumdan uyanmış ve berbat bir gece geçirmiştim kendi açımdan. Kötü hissediyordum ve içimde sürekli beni kemirip duran bir huzursuzluk hissiyatı vardı. Sabahı zor etmiş bir biçimde uyuyamadığımı da iyice fark ettiğimde yataktan doğrulmuş, böyle anlarda sığındığım tek şeye başvurmuştum.

Spora.

Bazen kaçmak istiyordum her şeyden. Böyle anlarda sığındığım belli başlı şeyler vardı. Müzik ve spor gibi. Kendi iç dünyamın gürültüsü sokağın sesini geçebiliyordu ve o anlar mental olarak beni hırpalıyordu. Müzik daha da hayallere daldırırken spor daha çok rahatlamama ve iç dünyamın sorunlarının çözümüne odaklanıyor gibiydi. O yüzden kendimi rahatsız hissettiğimde mutlaka yoga yapardım.

İnsanlar yogayı sadece oturup "ommm..." yapmaktan ibaret sanıyorlardı ama yoga ve beraberinde getirdiği koskoca bir felsefe vardı.

Matımı kaptığım gibi adımlarımı terasa yönlendirmiştim. Kapıyı açıp, hafif esen rüzgara karşılık tebessüm edip kapıyı kapatmış, adımlarımı kapıdan uzak olan kısmına yönlendirip matımı sermiştim. Ödül oyunumuz vardı zaten bugün, rahat geçecek bir gündü ancak benim üzerimdeki bu gerginlikle günümü rahat geçirmem pek de mümkün değildi.

Yanımda telefon ya da saat olmadığı için ne kadar süre boyunca yoga yapmıştım bilmiyordum ta ki terasın kapısı açılıp içeri giren Esra ablayı fark edene dek.

"Günaydın kuzum seni görmeyi beklemiyordum rahatsız etmiyorum değil mi?" dedi. Sabahlara erken başlayan isimlerden birisi de Esra ablaydı. Yine elinde kahvesi, her zamanki gibi gününü aydınlatmaya çalışıyordu.

"Yok abla ne rahatsızlığı?" dedim oturduğum esnada. 

"Dünden sonra çok konuşamadık bir de serviste kalınca biz olanlara şahit de olamadık ama Eda'nın anlatmasına göre durum bayağı kötüymüş." dediğinde başımı usulca aşağı yukarı salladım.

"Eda abla çok panik oldu bir de. Yani onu da benim gözüm görmedi açıkçası. Gözüm Çağataydan başka hiçbir şeyi görmedi demek daha doğru olur." 

"Herkesin panik yaptığı ortamda birinin soğukkanlı kalması gerekiyordu. O kişinin de sen olması iyi olmuş bence." dediğinde tekrardan onayladım sözlerini. Benim bile benden beklemediğim bir performanstı açıkçası.

Yoga hakkında konuşmuştuk geri kalan sohbetimizde. Yaklaşık iki yıldır yoga yapıyordum ve bu iki yılın içerisinde bir yıl da eğitim almıştım. Kamplara gitmiş, kendimi inzivaya kadar çekmiştim.

İşin garip yani bir yanım yoga gibi sakinliği severken bir yanım da ağır bir dövüş sporunu severdi.

Pek demezdim yaptığım sporu çünkü insanların bakış açıları değişirdi anında. Profesyonele yakın dövüşebilirim dediğimde de insanlar çok ciddiye almazlardı. Ben de pek detay vermezdim. Yaptığım sporu sorarlarsa ki çok nadir olurdu genelde ciddiye almadıkları için belirli kişilere söylerdim. 

Mesela Alican bilirdi, Çağatay bilmezdi. Alican şahit olmuştu üstelik. O zaman öğrenmişti. 

Erkeklerle büyümenin bir getirisiydi belki de. Eniştemin donanımlılığının ya da. Kendisinin de asıl mesleği voleybol antrenörü idi ancak mesleğini icra etmiyor, onun yerine pazarlamacılık yapıyordu. Erdem ile bana küçükken aşılamıştı spor sevgisini. Disiplinini. Erdem hangi sporu yapmak istiyorsa beni de gönderiyordu Erdem ile beraber. 

Standing Next to Me (Masterchef All Star)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin