they don't know about us

762 61 85
                                    

1k'yı hafif geçen okuma mı... daha 10 bölüm olmadan...

All Star sağ olsun.

@batericalanbaget Bu arada Instagram hesabı açtım aynı bu şekilde takipleşebilirizzz oradan da bir şeyler paylaşmayı düşünüyorum kendi okuduğum kitaplar falan video çekerim diye düşündüm bilmiyorum kshggjkhsd

NEYSE duygusel* bir bölüm yazacağım galiba, hafiften ,içimden öyle geldi... Hem bir şeylerin belli olduğu ama bir yandan da olmadığı bölüm. Nasıl yorumlayacağınıza bağlı artıkın.


Saat erkendi, en azından Erdemlere gitmek için. Erdem de Suat abi de çalışıyordu şu anda. Akşama sürpriz yapmayı düşünüyordum.

Eve geldiğimde bir diğer sürpriz yapacağım kişi mevcuttu elbette. Önlüğü rulo yapmadan önce bir müddet altın harflerle yazılmış ismime bakmıştım. Altın harf dediğim de rengindendi. Diğer türlüsü, bu devirde... Gülünç olurdu.

Rulo yaptıktan sonra elimde sıkıca tutmuştum. Anahtarımı aldığım gibi adımlarımı üst kata yönlendirmiştim. Basamakları olabildiğince sessiz çıkmış, gürültü yapmamak adına inanılmaz bir efor sarf etmiştim. Bazen beklenmedik yerlerde sakatlıklarım olabiliyordu, malum.

Alican'ın dairesinin önünde durduğumda içimde tuhaf bir tereddüt oluşmuştu ama neyin tereddütüydü bu bilmiyordum. Evde olup olmadığını bilmiyordum belki de ondan kaynaklıydı. Arayıp haber vermemiştim ama dün gece bir işinin olmadığını ve evde takılacağını söylemişti. Kapıya yavaşça tıklattıktan sonra önlüğü arkama saklamış, yüzüme olabildiğince üzgün bir ifade takınmıştım. Çok geçmeden içeriden adım seslerini duymuştum. Kapıya yaklaştığını anladığımda başımı yerden kaldırıp kapıya bakmaya başlamıştım. Kapı açılır açılmaz fark ettiği şey elbette ki yüz ifadem olmuştu. Biraz sessiz durduktan sonra kenara çekilmişti içeri geçmem için. Terliklerimi yavaşça çıkartmıştım. Arkama sokuşturduğum önlüğün düşmemesi ve de elbette ki arkamı fark etmemesi gerekiyordu. Sanki çok üzgünmüşüm gibi hareketlerimi ağırdan almam da haliyle normaldi.

İçeri girdiğimde kapıyı kapatmıştı, ben de direkt kapının arkasına yaslanmıştım. Yüzüne bakmak yerine parkeyi ezberlediğim esnada bana baktığını hissedebiliyordum. Yüzüne bakarsam bir an gülebilirdim diye endişe ediyordum aslında. Ama bu kadar kaptırmışken role gülmem hiç doğru olmazdı.

"Nesil daha dört gün var." O kadar naif bir biçimde çıkmıştı ki sesi bu kadar tatlı bir çocuğu daha fazla üzmemeye karar vermiştim.

Ancak içimdeki kızıl şeytan dürtmeye devam etmişti beni.

"Dört gün neye var? Şimdiye dek olmadıysa diğer günler hiç olmasın daha iyi."

"Saçmalama..." Ellerini omuzlarımda hissettiğimde sarılacağını anlamıştım ve sarıldığı anda önlük de uçardı hissederdi de. Onun yerine daha da yasladım kapıya kendimi. Ellerini çekmek durumunda kaldı haliyle.

"Kendime koyduğum hedefi ilk defa gerçekleştiremedim."

"Nesilim... Günler bitmedi daha lütfen." Benim yerime kendisi ağlayacakmış gibi bir tavıra bürününce daha fazla uzatmamaya karar verdim. Öne doğru yavaşça bir adım attım ve yüzüne bakmaya başladım.

Gerçekten benim yerime ağlayacak kadar endişeli ve üzgün görünüyordu.

"Kendime koyduğum hedefi ilk defa gerçekleştiremedim çünkü henüz seninle yarışacağım vakitler elime geçmedi."

Standing Next to Me (Masterchef All Star)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin