this is the life

432 39 50
                                    

Eda'nın susmaması rezilliği... İÇİME KAÇAN MUSTAFA THE KETTLE REİS

"MASTERCHEF BENİ YORMUYOR... EDA'NIN ÇENESİ YORUYOR."

Bu gecenin bölümünü yazdım, olayları dediğim gibi farklı şekilde ele aldım. Değişik bir bölüm karşılayacak bizi gelecekte.

Biz şimcilk kaldığımız yerden devam.

Tatili yatarak geçirmeyi planlamak yerine defterime yazdığım reçeteler üzerinde oynayarak geçiriyordum. Hafta sonları arkadaşlarıyla plan yapmayan Erdem'i çağırıyor, yaptığım tabakları denek ya da gurme niteliğinde kendisine servis ediyordum. Tatlı haricinde ve hamur tabakları haricinde başlangıç tabaklarına da çalışmaya başlamıştım. İşim sürekli çalışmakmış da çalışmazsam kendimi rahatsız hissedermişim gibi hissediyordum kendimi.

Bir yandan yayınlanan bölümleri izlemek, kendimi ekranda görmek farklı duygular uyandırsa da içimde bunu çok takmamaya özen göstererek dışarıdan nasıl göründüğüme bakmaya çalışıyordum objektif bir şekilde. Kameralardan hiçbir şey kaçmıyordu öncelikle. Benimle beraber izleyen sevgili arkadaşlarım da fark ettiklerini ya da sosyal medyada popüler olan şeyleri anında grupta paylaşıyorlardı.

Son haftasındaydık tatilin şu anda ve havalar inanılmaz derecede ısınmaya başlamıştı. Evden dışarı iyi ki çıkmıyorum dedirten anlarda apar topar çıkmamı sağlayan şey Recep amcamın evimi basıp "kalk, fuara gidiyoruz." baskını olmuş ve kendimi bir anda İzmir'de bulmuştum.

Normalde fuarlar bu aylarda pek olmazdı. Olsa bile İstanbul'da olurdu ancak ne diye bir anda bulmuştuk kendimizi İzmir'de hiçbir fikrim yoktu açıkçası. Recep amcam biraz Mehmet şef gibiydi. Bir şey dediği zaman çok itiraz hakkınız bulunmazdı açıkçası. Tavır da aynıydı, ikisi de Bolulu'ydu neticede. Tanışıklıkları da vardı, akrabalık bile olabilir. Ancak Recep amcam çok hoşlanmazdı kendisinden. Çünkü ikisi de benzer karakterlerdeydi.

Recep amcam özellikle kızlara karşı çok daha farklıydı. Hani bir ortamda sizi prenses hissettirirdi. Kız çocuğunun olmasını çok istemişti, 3 deneme de erkek olunca en son pes etmişti. En büyüğü şu anda 30 yaşına gelirken ortanca 27, en küçük de 19 yaşındaydı. Eşi de çok naif bir insandı. Aynı şekilde o da kız çocuklarını çok severdi. Allahtan en büyük oğlu, Levent'in çocuğu kız olmuştu da ilk torundan sevinmişlerdi.

"Seni Bora ile tanıştıracağım kızım." dedi Recep amcam. Bora kim acaba, hangi pastacı falan diye kafamda sorular sorarken çok da dikkatimi dağıtmamaya çalışıyordum çünkü araba kullanıyordum. Navigasyonu kapattığında geldiğimizi anlamıştım.

Arabayı uygun bir yere park ettiğimde Recep amcam geldiğimiz yerin mutfak kısmına girmişti, restorandı sanırım. Çok anlayamamıştım arkasında olduğumuzdan. Etrafa bakındığım esnada boş arsada bağlı olan bir at görünce bir müddet ata bakmıştım, ne alaka dercesine.

Recep amcam gelmemeyi garantilediğinde adımlarımı ata yönlendirmiştim. At beni görünce ürkmemiş, insanlara alışkın olduğunu anlamıştım. Elma nereden bulabilir de verebilirim diye düşünürken gözüme bir elma ağacı kestirmiştim. Etrafıma bakınmış, bir daha nerede göreceğim burayı diyerek hızlıca elma ağacının yanına gidip tırmanmaya başlamıştım.

İki tane elma kopardıktan sonra inme planları yaparken sesler işitmemle bir anda panik olmuş, dalın tepesinden saman balyalarının arasına uçuvermiştim bir anda. Yalnız uçsam bile elmaları elimden bırakmamıştım.

"Recep bahsettiğin meşhur kızımız mı bu?" Tepemdeki sesi duyduğumda bir anda ayağa fırlamış, görüntümü umursamaksızın bana bakan adama bakmaya başlamıştım. Beni gören Recep amcam ise oğullarına attığı meşhur bakışlarından birini yollamaya başlamıştı.

Standing Next to Me (Masterchef All Star)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin