30 Ağustos Zafer Bayramı. Kırmızı takım olarak özellikle Çağatay'ın da yanımızda bulunmasını istediğim o gündü aslında. Aynı tezgahta Atatürk'ün sevdiği yemekleri yaparken Çağatay'ın da kolundaki Kemal Atatürk dövmesiyle burada olmasını gerçekten çok istemiştim.
Aynı şekilde kazandığımızda da zaferi hep beraber kutlamayı istediğim gibi.
Karşı takımın bizi yerden yere vurduğu bir haftayı 2-0, eksik bir biçimde kazanarak bitirmek herkesin yapabileceği bir iş değildi. Bunu başardıysak gerçekten ekip olarak başarmıştık.
"Değinmek istediğim bir nokta var." dedi Mehmet şef yukarıda oturan bize bakarak. Mavi takımın dokunulmazlık oyunu başlamamıştı henüz. Acaba neye değinecek diye kendisine bakarken Mehmet şefin Alican'a baktığını görmüştüm.
"Eğer Nesil'in itirazı olmasa Barış'ı takımına alacak mıydın ya da karşıdan bir başkasını?" Alican'ın sorusu üzerine yanımda oturan Alican ilk başta bana bakmış, daha sonra Mehmet şefe dönmüştü.
"Alacaktım." Alicandan net bir cevap gelirken bu sefer Mehmet şef bana bakmaya başlamıştı.
"Sana da soralım. Alicandan gelen cevap üzerine senaryo o şekilde olsaydı başarılı olur muydunuz?" dediğinde bir müddet düşündüm.
"İş değişirdi. Barış bizimle olsa yemek yapmayacağından kendi tabağı yine kaybederdi ya da işi inada bindirip böyle düşüneceğimizden ötürü elinden gelenin en iyisini yapıp tabağı da kazanabilirdi. Senaryo bambaşka hal aldığından ötürü kesin bir şey söylemek mümkün değil." dediğimde Somer şef bize bakmaya başlamıştı.
"Peki sen karşıdan birini istesen kimi almak isterdin?" dediğinde mavi takıma bakmıştım tekrardan.
"Net bir şekilde Tolga. Başaracağını bilirdim, itiraz etmeyeceğini de. Zaten eksik takımda çalışmayı sever Tolga." dediğimde göz kırpmıştı Tolgada gülümseyerek.
İki aday daha gelmişti dokunulmazlık ve konsey sonucunda. Tanya ve Batuhan potaya giren isimler olurken Azize kenarından dönmüştü potanın.
Çıkışta Sefa Alican ve ben karar almış ve hastaneye gitmeye karar vermiştik. Eve gidip gerekli şeyleri aldıktan sonra Sefa'nın arabasına atladığımız gibi hastanenin yolunu tutmuştuk.
Bizi durduracak kimse yoktu, bunun için de ceza alacaksak alırdık. Umrumuzda değildi açıkçası.
"Bir şey demezler yani bahsetmeyin konuşmalardan falan dedi Çağatay ama açıkçası benim umrumda değil." dediğimde arkada oturan Alican öne doğru uzanmıştı.
"Neyin cezası olacak ya çok saçma bir şey orada çocuk yalnız bir de." dediğinde başımı aşağı yukarı sallamıştım.
"Şeflerle konuştunuz mu?" dediğinde Sefa Alican ile birbirimize bakmıştık.
"Anlaşıldı, konuşmamışsınız. Haber vermezler doktorlar umarım." dedi Sefa gülerek.
"Versinler, programla ne alakası var durumun? Medyaya yayın mı yapıyoruz alenen?" dediğimde Alican elini sallamaya başlamıştı.
"Açtı gazı, acımıyordu, geliyordu." dediğinde gülmüştüm hareketlerine.
"Oğlum tam benim tarzımda bir cümle kurdun ha." dedi Sefa da Alican'a gülerek. Alican'ın gülüşü daha da arttı bu duruma.
Kazandığı için de ayrıca mutluydu. Zor olanı başarmıştı, başarmıştık.
"Sen nasıl potaya düşmedin ya?" dediğimde Sefa'nın gülen yüzünün yerini daha gururlu bir yüz ifadesi aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Standing Next to Me (Masterchef All Star)
Teen Fiction"Kaldığımız yerden devam mı ediyoruz yoksa bittiğimiz noktadan yeniden mi başlıyoruz..?" Masterchef All Star 2023 kurgusudur.