Hakan bir Avrupa turnesine çıkacaktı. Yanına bir çevirmen arıyordu fakat bu çevirmenin her zaman yanında olması gerekiyordu. Çünkü ingilizcesi ne kadar reddetsede yetersizin de altındaydı. Arkadaşları seni önerdiğinde sizi bir mekanda buluşturmuştu.
Hakan seni tanıdığında sevmişti. Farkında olmadan sana şebeklikler yapmıştı. Sen ona tatlı gülücüklerle karşılık vermiştin.
Anlaşmalar yapıldı, senin itirazına rağmen Hakan herşeyini karşılmak üzerine sana biraz hatır gönül katarak imza attırdı. Birkaç gün sonrasında siz ve Hakan'ın ekibi Avrupa'daydınız.
İlk durağınız Londra'yı avucunuzun içi gibi bilirdiniz. Konsere kadar 4 saate yakın bir süreniz vardı. Hakan'ı hemen grubundan ayırmış, geç olmadan dışarı çıkarmıştınız.
-"Biz nereye gidiyoruz abi?"
-"5 çayına götürüyorum seni."
-"Ha! Şu şey!"
-"Ney?"
-"Sütlü sütlü!"
Sen cahilliğine karşı bir kahkaha basarken o yalandan bir trip atmıştı. Beraber senin daha önce geldiğin ve çok beğendiğin bir kafeye girdiniz. Garson Hakan'la konuştuğunda o cevap verememiş, çocuk gibi "o" diyerek seni işaret etmişti. Sen gülmeni engelleyerek sipariş vermiş, Hakan'a dönmüştü.
-"Bu adamların konuşmasını bazen ben bile anlamıyorum, takılma."
-"Ben seni de anlamıyorum ki! O ne öyle sitik mitik dedin, çubuklu birşey mi o?"
Sen tekrar gülmeye başladığında Hakan oldukça utanmıştı.
-"Gülme lan! Bilmiyo'm işte!"
-"Sticky toffee pudding, Londra'nın simgesi olan tatlı. Yanında da sütlü çay işte."
-"Puding yani.
-"Gibi gibi."
Tatlılarınız geldiğinde Hakan garip bir gerginliğe tutulmuştu.
-"Hakan?"
-"He?"
-"Noldu?"
-"Bunun neresi puding!"
-"İçindeki falan hani..."
-"Bu anamın yaptığı ıslak kek, gülme!"
Sen gülmeni bastırmış, açıklamaya çalışmıştın. Hakan çaya da tatlıyla benzer tepkiler vermiş, insanların da ona gülüşleriyle çıktınız kafeden.
-"İnsanları iyiymiş ama."
-"Öyledir de, neden?"
-"Türkiye'de olsak hepsi yargılamıştı beni. Bunlar güldü geçti."
-"Sevdiysen kal burda ya."
-"Sensiz olmaz, yaşayamam burda ben."
Hakan söylediklerinin romantiklik derecesini fark ettiğinde fal taşı gibi açılan gözlerini sana çevirmiş, aynı bakışlar karşılaşınca kahkahayı basmıştı. İkinizde gülerken ani Londra yağmuru bastırmış, kendinizi arabaya atmıştınız.
-"Teşekkür ederim, Londra'da ilk dakikadan eğlendirdin beni. Çok kıyak kızsın."
-"Sende altın çocuk, ben teşekkür ederim."
Tabii Avrupa seyahatinin bitişinde sizi el ele görmekten fazlası gelmişti.
___________________________________________
by Ateş