|Teoman-Kalbin Yok Mu?|
(Lev Tolstoy)
Kıskançlık, kendini peydahlayan kendi kendini doğuran bir canavardır.
🩷
İyi okumalar.***
Levent Gürsoy, amcasının adamlarının ve şehirde adı çok kez duyulan Sedat Sarrafoğlu adındaki polisin , kardeşini izlemeye aldıklarını öğrendiğinde bütün işlerini bırakmış ve kafeye hızlı bir şekilde geçmişti. Nazlıya öğlen yemeği için verdiği sözü tutmayacak olduğunun farkındaydı ama bu hayatta önem verdiği iki şey vardı ve biri tehlikedeydi.Kafeye girdiğinde gözleri kardeşini aramıştı. Birkaç kişiye zehir saçan gözlerini dikip kalabalığın olduğu yere doğru gitti .
"Ay kızı sıkıştırmış garson çocuk tuvalette. "Duyduğu sözle yerinde kalmıştı. Birileri çoktan polisi aramış olmalıydı. Orta yaşlı kadın üzerinde ki tehlikeli bakışları fark edince çaresizce eliyle tuvaleti gösterdi ."A-az önce gördüm."
Levent omzunda hissettiği elle kafasını çevirdi .Her an gelebilecek tehlikelere alışkındı. Üniversiteden arta kalan zamanlarda bulunduğu şehirde insanların yan yana dahi gelemediği insanlarla vakit geçirmişti. Bunun elbette ki sebebi vardı ve bu zamanlarda daha çok emin oluyordu doğru bir seçim yaptığına.
"Ben komiser Sedat. "dedi adam çekik gözlerini üzerine dikip. Levent bu gözleri tanıdığını hissetti .
"Levent Gürsoy olmalısın ."
Adam , Levent'i sevmediğini vücut diliyle gösteriyordu. "Kızımla görüşürken, benden izin dahi almaya tenezzül etmeyen ünlü avukat."
Levent , şuan ki duruma küfür etmemek için zor duruyordu. Dünya da o kadar polis varken , sevgilisinin babasıyla denk gelmesi büyük talihsizlikti.
"Sizinle görüşmeyi düşünüyordum lakin gördüğünüz üzere sorunlarla baş etmem gerek önce."
Levent, saygısızlık yapmamaya dikkat etmişti. İnatçı sevgilisinin, babasının onayı olmadan onunla evlenmeyeceğini biliyordu.
***
Ozan için bir ambulans gelmiş ve onu götürmüştü. Umay sakince ona sorular soran polis memuruna cevap vermeye çalışıyordu.
"Tanışmak için seni tuvalette sıkıştırdı demek ve bu koruman eşek sudan gelene kadar onu dövdü. "Polis doğru cevabı almak istermiş gibi gözlerine bakıyordu.
Tolga ayaktaydı ve kafasını yerden kaldırmadan. "Sebebi başka olmalı. "diye mırıldandı.
Ona inanmadıklarını bilse de bir şey diyemezdi. Ozana kimseye bir şey demeyeceğini söylemişti ve çantasında olan şey her neyse hem onun hem de kendi başına iş açacağına emindi.
"Umay , neyden korkuyorsun güzelim? "
Ağabeyi elini yumruk yapmıştı. Gözlerini yüzüne dikti, gözünde hafif bir morluk vardı .Bunu amcasının yaptığına emindi. 'Benim yüzümden yaralandığın için kızgın mısın? O yüzden mi beni görmek istemedin?'
İnatla, gözlerini rahatsız edici bulduğu adama dikti .Gerçi şimdi o rahatsız edici gözler gitmişti ,yerine anlam veremediği şekilde bakmıştı.
"Doğruyu söylüyorum, inanmamak size kalmış."
Önündeki kahveden bir yudum alıp göz ucuyla Tolgaya bakmıştı . Kendisine inanmamasına şaşırmamıştı ama biraz olsun desteklemesini isterdi. Komiser iç çekip ayağa kalktı ve elini levente uzattı ."Ben gençle konuşmaya gidiyorum, şikayetçi olursa çalışanınızı almak zorunda kalacağım ve siz küçük hanım dikkatli olsanız iyi olur ."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA UNUTMAYI ÖĞRET
Romance"Bir cesedi sırtlamış ufacık bir ruhsun sen."dedi adam geçmişinde yaşamaktan geleceğe bir türlü tutunamayan kıza. Ve kız ekledi ."Çünkü acı hissedilmeyi talep eder." Sonra iki farklı ruh; olacaklardan habersiz,sonsuza dek birbirine kırmızı bir kader...