|To be loveled-Adele|
"Hükümsüz sırları biriktire biriktire, anlamsızlığı tekeline ala ala, hayat ölümden fazla ürküntü verir: Büyük Meçhul odur."
(Çürümenin Kitabı,
Emil Michel Cioran)
***
"Yetinmeyi bilir misin ,
Sana verdiği kadarıyla hayatın." Şarkısı, kulaklarını doldururken Tolga'nın elini sıkıca tutması , ona ömürü boyunca tutunmak istemesine sebep oluyordu.Ömrünü onu korumaya adamış bu adama kendi karanlığını bulaştırmak istiyor muydu ? Hayır.Henüz ona aşık olmamıştı.Kalbi bunu tüm varlığıyla reddediyordu.Annesinin soluk yüzü aklına geliyordu Tolgaya yaşam dolu gözlerle bakmaya çalıştığı anlarda.
Dedesinin onları el ele görmesini istemediği için ellerini çekmek istedi ama bu sadece isteğiyle kalmıştı çünkü Tolga kesinlikle ellerini bırakmıyordu.
"Korkma Umay."Tolga'nın sesi 'benimle yaşa.'derken ne kadar şefkat doluysa, korkma derken bir o kadar tehlikeliydi.
Ozan'ın elinin beline gittiğini gördüğünde yutkunmadan edemedi korkuyla .Şimdi siyah, modelini bilmediği bir arabanın ardında durmuşlardı.Ozan gergin bir şekilde Tolgaya bakarken yanlarına başka takım elbiseli adamlar da gelmişti .
Ağabeyinin adamları olduğu her hallerinden belliyken Tolga ve Umay geride duruyorlardı.Ağabeyinin haberinin olup olmadığını bilmediği için korkusu daha da artmıştı.
Ne olursa olsun onu koruyacağını umuyordu çünkü.Sonuç olarak evlilik fikrine o da karşı çıkmamış mıydı?
Arabadan uzun boylu, gözlerinin rengini ortaya çıkarmak istermiş gibi mavi boğazlı kazak giymiş yapılı bir adam çıkmış korumalara gülerek bakmaya başlamıştı.
Tolga Ozan'a kafasını çevirip,"Onu buradan götür."dese de Umay sadece Tolga'nın arkasına geçmiş saçlarını uçuşturan rüzgara kendini bırakmak istermiş gibi gözlerini kapatmıştı.
"Benimle gelin."
Ozan sertçe, onu Tolgadan ayırırken dedesi arabadan çıkmamış ama park ettikleri aracın yanında duran araçtan çıkan adamlar önlerinde durmuşlardı gitmelerini engellemek istermiş gibi.
"Müstakbel nişanlımı nereye götürdüğünüzü sanıyorsunuz?"
Bu adamdan bütün hücreleriyle tiksindiğini hissediyordu.Hiçbir kuvvet onunla evlenmesini sağlayamazdı.Bunu o adamın da bilmesi gerekiyordu.
Adam parmaklarını şaklattığında adamları üzerlerine gelse de ozan gözlerini kısıp belindeki silahı ortaya çıkarmaktan geri durmamıştı.Karşılarında duran adamlara sanki bir avlarmış gibi sessizce yaklaşmış , gözlerini kısmıştı.
"O senin hiç bir şeyin değil geri bas."Tolga'nın sözleri bıçak gibi adama batıyordu sanki.Ürkütücü ses tonunu duymaya alışık olduğunu söyleyemezdi.
Umay arkasına döndüğünde, mavi gözlü adamın kendisine bakıp göz kırptığını görmüştü.Bu daha da korkmasına sebep oldu.Kolay kolay pes etmeyeceğini gösterir gibi duruyordu çünkü .
"Resmi olarak nişanlısı sayılırım para avcısı şey."
Bu nişan muhabbetinin dedesinin altından çıktığı belliydi.Kendi kendine bir işe koyulmuştu. Bundan nasıl sıyrılacağını kesinlikle bilmiyordu.Amcasının teklifini unutmamıştı daha . Gozlerini kırpıştırdı.Amcasının bahsettiği özgürlük bu adam sayesinde mi olacaktı yoksa ?
Tanıdığı biriyle evlendirip bütün mirasa konmak mıydı derdi ?Para düşkünlüğü onla olan kan bağından utanmasına sebebiyet veriyordu artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA UNUTMAYI ÖĞRET
Romance"Bir cesedi sırtlamış ufacık bir ruhsun sen."dedi adam geçmişinde yaşamaktan geleceğe bir türlü tutunamayan kıza. Ve kız ekledi ."Çünkü acı hissedilmeyi talep eder." Sonra iki farklı ruh; olacaklardan habersiz,sonsuza dek birbirine kırmızı bir kader...