|Black to black-Amy winehouse|
"Şimdiki gibi kalmak niyetinde misin, yoksa kendinle biraz olsun ilgilenmek istiyor musun?"(Platon)
&Hayalet okuyucularıma sevgilerle ...🩷
***
Yaralı dudağıyla kendisine gülümseyen adama sarılmamak yapacağı en büyük haksızlıktı.Ne kadar uzak durmak istese sonuçta onun yüzünden dayak yemişti.Tolgaya yaklaşıp usulca sarılmış kafasını göğsüne yaslayıp gözlerini kapatmıştı.Kafasında bir cennet benzetmesi daha şekillenmişti sanki.
Cennet bu adamın karanlık gözlerinde,patlayan dudaklarındaydı.
Cennet eğer varsa şuan kafasını ona yaslamış, kokusunu içine çekiyordu.
Yaşadıkları kısacık büyülü anın sonsuza kadar sürmesini diledi.Bir şey hissediyor muydu ? hayır.Kalbi yosun tutmuştu artık. Annesi için derin bir yasta olan kalbi bu adamı içine almamalıydı, alamazdı da zaten.
Hem aşık olmanın güzel yanlarını hiçbir zaman görmemişti.Bu bile bile uçurumdan kendini atmakla eş değerdi.
Ne kadar istemese de, birine daha onu üzme hakkı vermişti bile.Bunu, Tolgayı gördüğü ilk an nasıl özlemle tutuştuğunu hissettiğinde anlamıştı.Bu adamın kendisiyle derdi neydi bilmiyordu.
Belki sadece paraydı ya da kötü bir romanın başrolünü oynamaktan başka vasfı olmayan bir adamdı.Tolgadan ayrılıp gözlerine baktı tekrar.Siyah şapkasını kafasına takmış, sarılı eliyle saçlarına dokunuyordu nazikçe.
Ona kırılgan bir bebek gibi davranıyordu.Yediği dayak cesaret vermişti korumasına ama bu cesareti ölümüne sebep olacaktı.
"Aptalsın sen ."dedi Umay usulca.Ağlayacak göz yaşı kalmasa bile gözleri acıyordu inatla .Ne çok göz yaşı dökmüştü kendi yüzünden bu adama bir şey olacak diye.
"Bu aptallık değil küçüğüm."dedi gülümseyerek.Umay kafasını salladı , kesinlikle bu yakınlığı reddediyordu.Daha fazla işkence çekmeye ve çektirmeye lüzum yoktu .
Ayrıca ona küçüğüm demesi kalbini titretmişti.Ona hep böyle seslenirse uzak durması daha da zorlaşırdı .
"Canına susamışsın sen."
Tolga'nın daha fazla bir şey demesine izin vermeden arabaya binmiş kapısını sertçe kapatmıştı.Ne sanıyordu kendisini ?Romeo falan mı?
O da aptal gibi ölmüştü kitabın sonunda juliet ile.Bu hikaye de ölecek biri varsa kendisiydi.Peşinden kimseyi götürme gibi bir derdi yoktu.Yalnız yaşamıştı Umay ve yalnız ölecekti.
İnsan ölümü bile paylaşmak ister mi?Bu adam öyle bakıyordu işte .'Senle ölümü bile paylaşırım.'diyordu gözleri.
"Biraz olsun yaşadığını hissetmen için bir fırsat bu Veronika ."
Ozanın neyden bahsettiğini kesinlikle anlamamıştı.Hissettiği tek şey korkuydu.Onları her an izleyen gözleri üzerinde hissediyordu sanki. Yaşanmaması gereken bir yakınlık gerçekleşmişti az önce.Kimsenin görmemesini diledi .
Ozan sigarasını camdan atıp alayla arabaya binen Tolgaya bakıyordu."Bütün maaşını aldım gibi bu ay dostum."
Tolga kötü bakışlarını Ozan'a fırlatırken Umay ne kadar haklı olduğunu düşünüyordu.Önce o zehir için bütün parasını vermişti şimdi ise susması için.Sahi bütün parasını bu kadar çok saçarken nasıl geçimini sağlayabiliyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA UNUTMAYI ÖĞRET
Romance"Bir cesedi sırtlamış ufacık bir ruhsun sen."dedi adam geçmişinde yaşamaktan geleceğe bir türlü tutunamayan kıza. Ve kız ekledi ."Çünkü acı hissedilmeyi talep eder." Sonra iki farklı ruh; olacaklardan habersiz,sonsuza dek birbirine kırmızı bir kader...