|Runaway-AURORA|
Ölümüm birden olacak seziyorum.
Hem kötüyüm,karanlığım biraz çirkinim.-Atilla İlhan**
Nefes alırken alamadığı çiçekleri öldüğünde alan insanlar neler hissediyordur kim bilir.Nefes aldığı zamanlar yüzüne dahi bakmayan yakınları mezarının yanına diz çöküp ağlarken ölen insan için değil kendi için ağlar aslında.Bencilliği için ağlar,sevgisini gösteremediği onca zamanın yükü altında ezildiği için.Ağabeyi sanki kardeşine gelmiş gibi değildi.Sarıldığı şey kendi pişmanlığıydı aslında.Yanında olamadığı olmak istemediği yıllara inat sarılıyordu.O da ölümü hissetmişti biliyordu.Annesi son nefesini verirken yanında olamayan o çocukta eşlik etmeye başlamıştı acısına.Çünkü görmüştü, ölüm denen şeyin zalim karanlığı bulaşmıştı ruhuna.
Ağabeyini affetmeyecekti.Kendisi affetse hiç inanmadığı tanrısı sormaz mıydı ona neden yıllarını ölümü düşlemekte geçiren kardeşine yardım etmedin diye?
Kalbiyle sarılmasını isterdi.Pişmanlığına değil sevdiği kardeşine sarılsın diye her şeyini verirdi.
Bir yanında karanlığına ortak olan ağabeyi vardı.Öbür yanında ona yaşamayı öğreteceğini söyleyen adam.Birini yalnız bırakmak zorunda olduğunu hissetti.Biriyle birlikte olabilmek için diğerine yüzünü dönmek zorundaydı.
Keşke bu dünya onu Tolgaya bırakabilseydi.Bir zamanlar sahip olduğu ailesine sahip olabilmek için bir fırsatı olsaydı güzel olmaz mıydı ?
Bir kadının hayat hikâyesini okumuştu.Yaşadığı onca zalimliğe rağmen yaşamaya devam eden, acısını şarkıları aracılığıyla insanlara aktaran biriydi.Ne olursa büyük umutlarla yaşamış ama sonu çok kötü bitmişti.Sertçe yutkundu.O şarkıları dinledikten sonra Türkçe şarkı dinlemeyi kendine yasaklamıştı ta ki Tolga çıkıp o güzel sesiyle şarkılar söyleyene kadar.
O zamanlar anlamamıştı sevgisini söylediği şarkılarda gizlediğini.Ağabeyinin gözlerine baktı.Buğuluydu yeşil gözleri.Küçüklüğünde minik ellerini tutup nasıl güven vermek istermiş gibi sıktığını hatırlıyordu.Annesinin sevgi dolu kucağında bu yeşil gözlü çocuğun iyi ki ağabeyi olduğunu düşündüğü bir yaz akşamı ağabeyini son kez kahramanı olarak gördüğünden habersizdi.
Yıllar önce ellerini sıkıca tutan o eller ruhuna dolanmıştı.Kurtulamıyordu bir türlü.
Ağabeyi bir adım attığında o da geriye doğru bir adım atmıştı.Kelimeler değil , gözler konuşuyordu.Tolganın kanatlarına sığınmak istiyordu.Yapmadı yine de.Kaçmak korkakların işiydi.Korkmak istemiyordu artık.
"Bana bir şans ver Umay."
Cidden o şansı istiyor muydu ?Yoksa kendi sevgilisi şart mı koşmuştu ona ?Ne de olsa bu dünyada sevdiği tek insan nazlıydı.
Kafasını salladı.Neyi varsa, neyi yoksa ağabeyinindi bu zamana kadar.Belki de canı bedenden ayrılmıyorsa tek sebebi ağabeyinin kalbinin ondan habersiz istediği o dilek yüzündendi.
"Beni yalnız bırak diyeceğim abi."dedi gülerek.Yine gülmüştü evet ama kalpten değildi.Ruhunun acısı yüzüne alay edermiş gibi yansıdığı içindi.
"Ama beni yalnız bıraktığın için bu halde değil miyiz zaten?"
Söylediği sözler aynı kendi canını yaktığını gibi ağabeyinin de canını çok yakıyordu.Yine de yakmak istediği için söylememişti.Kendi yangını yüzünden söylemişti.Ortak olmaları gereken o yangını kendi başına taşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA UNUTMAYI ÖĞRET
Romance"Bir cesedi sırtlamış ufacık bir ruhsun sen."dedi adam geçmişinde yaşamaktan geleceğe bir türlü tutunamayan kıza. Ve kız ekledi ."Çünkü acı hissedilmeyi talep eder." Sonra iki farklı ruh; olacaklardan habersiz,sonsuza dek birbirine kırmızı bir kader...