14-Benimle Yaşa

65 9 0
                                    

|Sezen Aksu -Küçüğüm|

Ölüyoruz ve eski bir özdeyiş der ki: "gitmek, biraz ölmektir; ölmekse tamamen gitmektir." Gitmek, biraz ölmektir, zira her gidişte acı duyarız, bir ıstırap yaşarız, bir şey kaybolur. (Jean Luc Nancy)
🩷
***

Hayatının ona ait olmadığını defalarca kez şahit olmuştu yaşadığı süre boyunca.Ağabeyi , doktoru belki de yanında şaşkınca dikilen koruması bile hayatı için onun yerine kararlar veriyorlardı.

Yalnızlıktan korkardı , bu düşünce küçücük bir çocukken bile boğardı doğru ancak şimdi yıllar geçtiğinde onu korkutan yalnızlığın yanında bir korku daha eklenmişti ; sonsuza kadar esaret altında kalacağım korkusu.

Belki de bu esaretinden onu kurtaracak kişi Tolgaydı.Yine bir erkek , başka bir erkekten onu kurtarmak için savaşmak hatta kendi canını vermek zorunda kalacaktı .

Yeni bir hayata kurban vererek başlamak istemiyordu.Hele ki bu kurban Tolga olacaksa hiç istemiyordu.Mutlu olmak için ille savaşmak mı lazımdı hem ?

Acı bütün hücrelerine saniyesinde işlerken mutlu olmak için binbir takla atması gerekiyordu ve sonucunda daha kötü bile olabilirdi.İşte bu detay mutlu olmak için çabalamasına engel oluyordu.

Daha fazla umut etmek istemiyordu.Tolga ona güzel hayaller kurdurma potansiyeline sahip olsa dahi ondan kaçmak istiyordu.Mutlu bir ilişki , mutlu bir yuva kurma ona göre imkansızdı.

Hem neyine tutulup patronuna dahi kafa tutmuştu ki?Ne dikkat çekici bir güzelliği vardı ne de insanlara aynı duru gibi pozitif enerji veriyordu .

'Belki de parandır cazip gelen.'diyen iç sesini umursamamaya çalıştı.Bu ihtimali yüzlerce kez düşünmüş , kendine eziyet etmişti zaten.Hem dünya da tek parası olan kendisi miydi ?

Dudaklarını ısırdı aklına gelen düşünceyle.Belki tek parası olan o değildi ama sevgiye aç kalıp, ilgisini gösterecek ilk insana koşma potansiyeli en çok olan o olabilirdi.

Tolga'nın bu kadar içten pazarlıklı olmamasını diledi kendi kendine.Öyleyse üzülür müydü?Onun yüzünden odasından dahi çıkmayıp ağlayan kendinden başkası değilken bu sorunun aklında dönüp durması çok saçmaydı.

Belki de sadece birinin onu kollayıp koruması hoşuna gitmişti .Hem görevi de bu değilmiydi?Aynı ozan gibi o da Umay'ı koruyordu sonuçta .

"Daha susmaya devam edecek misin Tolga yoksa Ozan'a mı sormam gerek arkadaşlık edip etmeyeceğini?"

Nazlı kendi kendine bir kumar oynarmış gibi sinsice gülmüş , ağabeyine yaklaşmıştı zira o da ozan ismini duyunca daha da çok sinirlenmişti.

Hem ozanla kendi isteğiyle arkadaş olması imkansızdı.Sürekli dalga geçip, umutsuzca düşündüklerini bıçak gibi kıza saplayan o adamla bir gün geçirirse eğer gecesinde kendini bir yerden atmak zorunda kalırdı zaten .

"Ben kabul etmek istiyorum tabii."

Bunları söylerken hem utanmış hem de patronundan korktuğu için kafasını yerden kaldıramamıştı.Umay içinden 'Aptal.'diye bağırmakla meşguldü o sıra .Aklını peynir ekmekle mı yemişti bu çocuk?Kabul ediyorum da ne demekti ?

Ağabeyi sinirle elini masaya vuracakken nazlı usulca tutup sıkmıştı gülümseyerek.Cidden çok fena bir kadındı doktoru.

Umay , dakikalardır susan koruması , ozanın adını duyduğunda nasıl konuşmaya başladığını da farketmişti ancak onu kıskandığını düşünmüyordu.Ne olduğunu bilmese de aklında bir şeyler döndüğü belliydi.

BANA UNUTMAYI ÖĞRETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin