•
•
•
İtiraflar köşemizde bugün; Bölümü düzeltmek yazmaktan daha zor geliyor.🥲
İyi okumalar.
•Levent Gürsoy, "On üç. “diye mırıldandı sevgilisinin ailesiyle konuşmak için yukarı çıkışını izlerken. Ara sıra yoklayan ancak geldiğinde bütün hücrelerine işleyen özlem duygusunu görmezden gelmedi bu kez.
Annesi bu dünyadan göçeli birkaç ay sonra tam on üç sene olmuş olacaktı. Nefes alması durmuştu kadının lakin güzel çehresi , güzel gülümsemesi hep aklındaydı.
Leyla Gürsoy’la geçirdiği on altı senenin bedelini on üç sene ve üzerine eklenecek nice seneler ayrı geçirerek ödeyecekti. Dünyada kendinden daha kötü durumda olan insanlar vardı. Bunu düşünmek içine su serpmese de bile yalnız olmadığını bilmek en azından hislerini kontrol altına almasına sebep oluyordu. Telefonunda herkesten sakladığı fotoğrafı açtı.
Annesinin üzerinde uzun mavi bir elbise vardı. Umay, annesinin kollarının arasında elini ağzına götürmüş kocaman gözlerini açmış fotoğrafı çeken kişiye bakıyor, kendisi ise annesinin yanında ailesi için sanki dünyanın bütün yükünü omuzlarında yüklemeye hazır bir adam gibi oturuyordu. Daha on yaşındaydı. Küçük bir kardeşi olduğu için hem mutluydu hem annesini paylaşma mevzusu biraz canını sıkıyordu. En çok sıkan kişi de babasıydı aslında ama bunu daha kendine itiraf edememişti o yıllar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA UNUTMAYI ÖĞRET
Romance"Bir cesedi sırtlamış ufacık bir ruhsun sen."dedi adam geçmişinde yaşamaktan geleceğe bir türlü tutunamayan kıza. Ve kız ekledi ."Çünkü acı hissedilmeyi talep eder." Sonra iki farklı ruh; olacaklardan habersiz,sonsuza dek birbirine kırmızı bir kader...