24-Kuleye Kapanmış Prenses

66 9 4
                                    

Not: Sakin olaysız geçen bir bölüm yazmak istediğim için biraz uzun sürdü bölümün gelmesi.Birde 4000 kelime tuttu.Bu yazar bölümü atıp bayılır...🩷

Ben seni bir okyanusun derinliğinde buldum da sevdim
Parlak bir inciydin benim için
Paha biçilmez bir inci
Ben seni soğuk ve yağmurlu bir günde
Seni düşünürken gülüşündeki sıcaklığın içime dolup da Beni sardığı bir anda sevdim.

***

Karanlığı ruhuna öyle bir bulaşmıştı ki ne yapacağını bilmez halde boşlukta sallanıyordu.Yıllardır inandığı bütün değerler bir bir başına yıkılmış gibi hissediyordu.O canavarın cümleleri zehirli bir ok misali ruhuna saplanmıştı.

El bebek gül bebek büyütme gayretinde olan annesinin onları terk etmek istediğini söylemişti babası.Yalan söylesin ya da söylemesin sözlerini kalbi reddediyordu.

Ruhu kanıyordu genç kızın.Var mıydı bunun bir ilacı?Ruhun tek ilacı sevgi olsaydı annesi nefes alıyor olmaz mıydı? Babası denen pislik hala insan olarak kalmaz mıydı?Hayır , ruhun bir ilacı yoktu kesinlikle.İnsanların hastalıklı düşünceleri vardı sadece.Sevgi denen şey bencillikten başka bir şey değildi.

Başına giren ağrıyla gözlerini araladı.Ellerini tutan eller arzu ettigi insana ait değillerdi.Hayata tutunmak için son sebebi olan adam neredeydi?Terk mı etmişti? Annesi bile terk etmek istemişken başka bir adamın ömrü boyunca yanında olacağına inanıyor muydu?Hayır diye iç geçirdi.Annesi terk etmek istememişti.Bunlar yalnızca o adamın boş hurafeleriydi.

"Su."diye mırıldandı çaresizce.Dili damağı kurumuştu.Yanında bir hareketlilik olduğunda gözlerini tekrar açmaya çalıştı.

Neler olduğunu hatırlamaya çalıştı.Tolganın endişeli sesi hala kulaklarında çınlıyordu.Üzüntüden çöktüğü her an bayılacaksa cidden işi vardı.Son birkaç günde ikinci bayılışıydı bu.

"Al kardeşim."

Gözlerini tamamen açıp ağabeyinin telaşlı gözlerine döndü.Saçları dağılmış, yüzü kızarmıştı.Ellerine baktı göz ucuyla.Kan yoktu.Bir an Tolgayı dövmüş müdür diye düşünmedi değil.

Yavaşça yatakta doğruldu.Elini kaldırmaya dahi hali yoktu ki .Ağabeyi anlamış gibi şişenin kapağını açmış dudaklarına getirmişti.Minnetle kafasını sallayıp birkaç yudum içti.Şiseyi komidine bıraktığında etrafa bakındı.Aynı iğrenç koku vardı.Hastanedeydi hala.

"Çok korktum seni öyle baygın görünce."Elini yanağına götürüp hafifçe okşadı.İfadesizdi bakışları genç kızın.Ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu.Geç kalınmış sevgi gösterisi ruhuna iyi gelmediği aşikardı.Yine de sesini çıkarmadı.

"Mektuptan haberin var mı ?"Ağabeyi gözlerine derin bir acıyla baktığında ağlamak istedi.Demek ki sadece baygın olduğunu bildiği için değildi bu acının kaynağı.

"Babamız hasta ruhlu bir adam Umay.En başından beri öyleydi bize belli etmese de."

Ellerini saçlarına götürdü.Oturduğu sandalyeyj yatağa yaklaştırmış usulca seviyordu saçlarını.Sevme demek istedi, geç kalınmış on iki yıl varken şimdi sevmesi saçmaydı.Sustu yine.Geç kalınmış sevgiye dahi açtı çünkü.

BANA UNUTMAYI ÖĞRETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin