|The night we met-Lord Huron|"Bir kirlenmeden korumak için susarak yaşadığım her şeyin bir yenilgi olduğunu çok sonradan öğrendim."(İnsanın acısını insan alır-S.80)
***
Bazı anlar vardır, ne yapacağını bilemez , öylece izlersin olanları.Ne bir şey diyebilirsin ne de terk edebilirsin yaşananları.Tam o an , dudaklarında hissettiği baskıyla gözlerini kocaman açmış bakıyordu öylece karşısında ağlayan adama.Göz yaşları bedenlerine karışmıştı.Peki ya ruhları ?Bir taraf hayat doluyken, diğer taraf ölümün koynunda bir ömür geçirmişken birbirine karışabilirler mi?
Hayatında ilkleri tatmıştı istemsizce.Seneler önce ruhu karanlığa karışmışken ölüme bu kadar yakın hissetmemişti.Karşısında ki adam boş silahı, ağabeyine doğrulturken ne düşünmüştü?Ya da asıl önemli olan şey, o silahı elinden alıp kendi kafasına dayama ihtimalini nasıl akıl edebilmişti?
Aklında bir sürü soru peyda olmuştu.Tolga gözlerini açıp umaydan ayrılırken hala elleri yanaklarındaydı.Onu sevdiğini söylemişti daha önce evet ama böyle bir zamanda öpmesi bambaşkaydı.Neredeyse bütün ilklerine sahip olan adam ilk öpücüğüne de sahip olmuştu.
Ne diyebilirdi şu an ?Onu neden öptüğünü sormak istemiyordu ki.Sevgi denen şey beraberinde küçük dokunuşları getirirdi evet bu normaldi de.Sadece ansızın gelen öpücük bütün dengesini bozmuştu işte.
Tolga gözlerinin içine bakarken o adamın varlığını yok saymaya başladı.Mavi renk ağırlıklı salonda gezdirdi gözlerini.Göz yaşları hala yanaklarından akıp gidiyordu.Bir kadının sevgisi ağabeyini iyileştirmiş ancak onu mahvetmişti.
Tanrı biliyor ya silah dolu olsaydı şu an nerede olacağını bile bilmiyordu.Hiç inanmadığı o cennetin onu kabul edeceğini düşünmüyordu da.
Eğer bir sonraki yaşam diye bir şey varsa bu adam için yeniden doğup daha iyi koşullarda karşısına çıkmak istiyordu.İlk öpücüğü ölümün koynundan çıktıktan hemen sonra değil de karların ilk yağdığı zaman olabilirdi.Bir inanışa göre ilk karı kimle izlerseniz birbirinize sonsuza kadar aşık olur, ayrılmazdınız.İlk karı, onunla izlemek istedi.
"Bir şey söyle küçüğüm."
Kafasını kaldırıp, çaresizce bakan adama acıyla güldü."Ölmeyi bile beceremedim."Sesi o kadar zayıf çıkmıştı ki adam acımıştı bu haline.Son gücünü adam dudaklarını dudaklarına bastırdığı an yitirmişti.Utanarak yüzünü inceledi.Erkeksi yüz hatları, küçük burnu ve dudakları utanç kaynağı olmuştu adeta.Bu güzel yüzü, böylesine yakından izlemek yanaklarının alev alev olmasına sebebiyet vermişti.
İkisi de dizlerinin üzerine çökmüş öylece duruyorlardı yerde.Dışarıdan nasıl gözüktüklerini bilmiyordu.Kimsenin bu yakınlaşmayı görmesini istemiyordu.İyice utanırdı çünkü.
"Yaşamayı öğreteceğim demiştim sana."Elleri saçlarına gitmiş, parmaklarını yukarı aşağı gezdiriyordu adam.Yaptığı şeyin bencillik olduğunu, ölmek isteyen birini yaşatmanın hiçbir anlamı olmadığını söylemek , haykırmak istedi ama ölümün koynundayken gelen o küçücük yaşama arzusu engel oldu yine.
Yaşam denen şey böyle bir şey miydi ?Umay parmaklarını Tolga'nın yüzüne götürmüş korkarak dokunmuştu.Bu sıcak beden miydi onu yaşama tekrar bağlayan şey.Adam, ani dokunuşuyla şaşırsa da bir şey demedi.Birini ilk defa keşfediyordu.Ağabeyi bu hissin onu terk etmesinden korktuğu için uçuruma sürüklemişti demek genç kızı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA UNUTMAYI ÖĞRET
Romance"Bir cesedi sırtlamış ufacık bir ruhsun sen."dedi adam geçmişinde yaşamaktan geleceğe bir türlü tutunamayan kıza. Ve kız ekledi ."Çünkü acı hissedilmeyi talep eder." Sonra iki farklı ruh; olacaklardan habersiz,sonsuza dek birbirine kırmızı bir kader...