48. Bölüm

117 9 1
                                    

Saçlarımın kımıldamasıyla uyandım. Gözlerimi biraz araladığımda Robbie yatağa uzanmış saçlarımı geriye itiyordu. Fark edince hemen kalkıp yatağa oturdum.
"Ne yapıyorsun sen burada?" Dedim
"Günaydın hayatım. İyi uyudun mu?"
"Sana bir şey sordum" dedim. Omuzunu kaldırıp indirdi.
"Uyandırmaya geldim ama çok güzel uyuyordun. Sonra kendimi burada buldum. Ha bir de bunu buldum" dedi bilekliği gösterek.
"Ver onu bana" dedim elinden almaya çalışırken. Geri çekti.
"Bunu çok mu istiyorsun? Al o zaman" dedi ve kahkaha atarak ayağa kalktı.
"Ver şunu" deyip yerimden fırladım. Odanın içinde koşmaya başladı.
"Ver dedim"
"Al" dedi elini arkasına saklayarak. Resmen sarılmış almaya çalışıyordum. Tab ki alamadım. Çok kızgındım ve onu parçalayabilirdim.
"Gerçekten istiyor musun?" Dedi. Aynı anda üstüme doğru yürüyordu. Korkuyla geri geri yürümeye başladım. Ayaklarım yatağın kenarına çarpınca durdum. Yüzüme yaklaştı ve aramızda sadece bir kaç santim vardı.
"Neden bu kadar istiyorsun?"
"Benim için önemli" dedim sesim titrerken. Onun nefesini yüzümde hissediyordum.
"Harry ile bir alakası var mı?"
"Evet" dedim. O kadar geriye eğmiştim ki uzak durmak için neredeyse belim kırılacaktı. Benimde tutup yatağa sırt üstü attı. Refleksle çığlık attım. Üstüme atlayıp ağzımı eliyle kapattı. Diğer eli de kafamın diğer yanındaydı. Ağırlığı tamamen üstümdeydi ve kımıldamama izin vermiyordu. Korkudan resmen titriyordum.
"Sessiz ol" dedi. Korkuyla kafamı tamam anlamında salladım. Dudağıma yaklaşarak konuştu ve neredeyse değiyordu.
"Unut Harry'i" dedi
"Ne?"
"Şşşşş dinle" dedi ve devam etti
"Sana daha fazlasını verebilirim. Daha fazla sevebilirim. Seni lüks yerlere götürebilir moda dergilerine çıkmanı sağlayabilirim. Bir sürü varlığım var, şirketlerim" dedi. Şok olmuştum ve gözümden düşen göz yaşlarıma engel olamadım.
"Bunların hiç birini istemiyorum. Lanet mal varlığın senin olsun. Senden nefret ediyorum. Sen-" bir anda boğazımı sıktı. Neredeyse zor nefes alıyordum.
"Sakın bana karşı gelme. Ben ne dersem onu yapacaksın" dedi. Kafamı hayır anlamında salladım. Daha çok sıktı. Artık nefes alamıyordum.
"Anlamadım" dedi ve kulağını dudağıma yaklaştırdı.
"Tamam" dedim sessizce. Nefesim çıkmıyordu artık. Bedenini çekti üzerimden ben boğazımı tutup öksürmeye başladım. Dakikalarca öksürdüm. Robbie bilekligi pencereden dışarı attı. Düzgün nefes almaya başladım sonunda. Robbie elimden tutup ayağa kaldırdı. Ve belimden tutup çekti kendine.
"Hadi hazırlan canım, kahvaltı için aşağıda bekliyorum seni" dedi ve kafamın üstüne bir öpücük kondurup çıktı odadan. Yatağa oturup ağlamaya başladım. Ben nasıl birine bulaşmıştım böyle. Psikolojisinin düzgün olmadığına emindim. Sonunda toparladım kendimi ve getirdiği elbise ve ayakkabıyı giydim. Saçımı at kuyruğu yapıp indim aşağı. Herkes masadaydı. Hemen koşarak yanıma geldi ve kolumu tutup koşarak yukarı çıktık. Odasına girip kapıyı örttü. Çok endişeliydim ve ne yapacağımı bilemedim. Konuşamadım da.
Gidip gardırobunu açıp içinden bir eşarp çıkardı. Yanıma gelip boynumu öptü ve eşarbı boynuma bağladı.
"Böyle daha iyi" dedi ve elimi tutup aşağı indirdi. Ally yoktu. Sandalye mi çekip bana yer verdi.
"Günaydın tatlım" dedi Robbie'nin annesi.
"Günaydın" dedim ve bir kaç lokma yemeye çalıştım.
"Hadi hayatım bahçeye çıkalım" dedi Robbie ve elini uzattı. Önce ailesine baktım sonra da Robbie'ye baktım ve elini tuttum. Birlikte çıktık bahçeye ve hemen elimi çektim. Belimden tuttu ve çekti. Aramızda hiç mesafe yoktu. Dudaklarımı öptüğünde karşılık vermedim. Gözlerimi sıkıca kapattım ve ağlamaya başladım. Bıraktığında yüzüne bakmadım, kafamı eğdim hemen. Burada bekle sana sürprizim var deyip gitti içeri. Elimi anlıma koydum ve derin bir nefes aldım. Koşarak arka bahçeye gittim ve kendi odamın penceresini buldum. Hemen dizlerimi yere koyup bilekligi aramaya başladım. Aceleyle arıyordum ve ellerim titriyordu. Sonunda buldum ve nereye koyacağımı bilemedim. Biraz dekolteli olan elbisemin göğüs kısmından içeri koydum. Koşarak ön tarafa gittim. Aceleyle koşarken Robbie'ye çarpında küçük çaplı çığlık attım.
"Bir sorun mu var?" Dedi
"Hayır. Birden görünce korktum"
"Nereden geliyordun?"
"Öyle bahçeyi geziyordum"
"Pekala. Bu senin" dedi ve bir hediye paketi uzattı. Aldım elime ve yüzüne baktım.
"Aç hadi" dedi. Sonra paketi açmaya başladım. Bir kutu vardı içinde. Telefon kutusu olduğuna eminim. İçinden çıkardım. Bu son model bir iPhone telefondu. Elime aldım ve yüzüne baktım.
"Beğendin mi?" Dedi yüzündeki kocaman gulumsemeyle.
"Benim zaten bir telefonum var"
"Hayır yok. Çünkü dün gece onu çöpe attım ve çoktan konteynırların temizlendiğine eminim"
"Sen nasıl benim telefonumu çöpe atarsın. Adi herif" dedim iterken. Bir eliyle çenemi tuttu ve sıktı.
"Benimle düzgün konuşacaksın" dedi.
"Canımı yakıyorsun" dedim. O anda annesi
"Merhaba" deyince hemen dudaklarıma yapıştı.
"Oh! Üzgünüm. Yanlış zamanda geldim" dedi.
"Hayır. Lütfen gel anne" dedi ve çenemi bırakıp tek elini belime doladı.
"Kız arkadaşıma hediyesini veriyordum" dedi
"Çok kibar bir hareket oğlum" dedi tek elini Robbie'nin yanağına koyarken.
"Ama sen pek beğenmemiş gibisin" dedi bana bakarak. Robbie arkadan tuttuğu eliyle belimi sıktı.
"Hayır efendim çok beğendim" dedim. Robbie de kendine yaslayıp başımı öptü.
"Siz çok sevimli görünüyorsunuz. Seni tanıdığım için mutluyum Yağmur" dedi.
"Bende" deyip sahte bir gülümseme gönderdim. Annesi sonunda içeri girdi. Robbie bana döndü.
"Eğer birine bir şey çaktırırsan seni öldürürüm" dedi. Sonra dirseğimden tutup çekti.
"Anladın mı?" Dedi. Korkuyla başımı aşağı yukarı salladım.
"Güzel. Şimdi sevgilimle film izlemek istiyorum" dedi ve yanağımdan öptü.

(Türkçe) First Love! Harry Styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin