1. Bölüm

1.1K 18 2
                                    

Okuduktan sonra lütfen oylayın yada yorum yapın. Gerçekten yorumlarınızı çok merak ediyorum ve umursuyorum. Kötü yada güzel. Yeter ki bir şeyler yazın.

Bugün 20 oldum.

Arkadaşlarımla küçük bir parti yaptık. Tam olarak partide denemez. Üzerinde bir kaç mum, bir kaç da fişek olan küçük bir pasta. Hiç birimiz içki içmiyoruz. Bunun yerine meyve suyu ve kola tercih ediyoruz. Küçük bir doğum günü tezahüratı iyi ki doğdun sonrasında dilek tutup mumlara üfledim. Sonrasında pastayı kestim. Daha sonra tabaklara koymak için mutfağa gittik. Pastaya akan mumları hummalı bir çalışmayla temizledim. Daha sonra kesip tabaklara koydum. Yanına da bir kaç tane kendi yaptığım kapkekleri koyup tabağı tamamladım. Sonra hepimiz tabaklarımızı alıp oturma odasına girdik. Önümde aniden duran arkadaşıma çarparak tabağımın devrilme tehlikesi geçirdim. Beyaz halıya dökülüp bunu anneme açıklama tehlikesini düşünürsek, küçük çaplı bir kalp krizi de diyebiliriz. Ve koltuklara yayılıp sohbet etmeye başladık.

Ece erkek arkadaşından bahsetmeye başladı. Ondan bahsederken kelimenin tam anlamıyla gözleri parlıyordu.

Ece beyaz tenli, kumral hafif dalgalı saçları neredeyse beline kadar uzanan, yemyeşil gözleri olan aşırı sempatik gülüşü olan bir kız. Erkek arkadaşı ona sahip olduğu için çok şanslı.

Ece anlatmaya devam ederken Selin de ona öğütler veriyordu.

Selin kahve düz saçları ve koyu kahve gözleri olan ve daha çok ciddi olan çok iyi kalpli biri. Çok fazla espri yapmaz ama yapılan esprilere hep güler. Güldüğünde yanağınının kenarlarında kocaman gamzeleri beliriverir. Grubun en zeki olanı o. Teknik olarak beyni de diyebiliriz. Yaşı en büyük olan da Selin. O 22 yaşında.

Son olarak Dilek. Onun da kahve karamel arası saçları var. Grubun en yaramazı ve en komik olanı o. Mükemmel bir vücudu var ve bununla her zaman övümnekten hiç çekinmez.

''Yağmur'' birinin seslendiğini duydum.

Dönüp baktım ve Ece kocaman gülümsmesiyle,

''Vişne suyu kaldı mı?'' diye sordu.

''Evet. Sana bir bardak getireyim'' dedim ve yerimden kalkıp mutfağa doğru ilerledim.

Evet, ben Yağmur. Saçları sarı, gözleri açık kahve ve büyük gözlü bir kızım. Ve aralarında en kısa boylu benim. Bu yüzden küçük erkek kardeşim bana Hobbit diyor. Hepsine göre daha utangaç ve telaşlı biriyim. Her şeyi en küçük ayrıntısına kadar düşünürüm. Ve bundan nefret ederler.

Bu gruba en son katılan benim. Her ne kadar hissettirmeseler de öyleyim.

Onlar çocukluktan beri arkadaşlar. Onlarla tanıştığım günü hatırlıyorum.

Biz üniversiteyi dışarıdan okuyoruz. Bunun için yılın belirli zamanların da sınava giriyoruz.

* Bir yıl önce *

Sınav günü alarmımı kurdum ve uyudum. Sabah her çalışında gözümü açmadan elimi yastığın altına sokup erteledim. Bir kez daha çalmaya başladı ve sonunda gözlerimi açmayı başardım ve ekrana baktım. Sınavın başlamasına 5 dakika vardı. Aniden yerimden fırlayıp banyoya koştum hemen yüzümü yıkadım ve dislerimi fırçaladım. Makyaj yapmadan hemen saçımı dağınık topuz yaptım. Sarı bilekte biten pantolonumu giydim ve üstüne oldukça geniş siyah bir gömlek giyip ön kısmını pantolonumun içine tıkıştırdım. Çantamı alırken yere göz kalemimi düşürdüm ve umursamadan koşarak krem babetlerimi giydim.

Okula dogru koşmaya başladım. Neyse ki okul yakındı ve 5 dakika kadar koştum.

Telaşla çantamdan sınav giriş belgemi çıkardım ve nefes nefese 7 numaralı sınıfı aramaya başladım.

Koridorda koştururken birinin seslendiğini duydum.

"Kaç numaralı sınıfı arıyorsun?" diye sordu sınav görevlisi.

"7" dedim.

"Az önce önünden iki kere geçtin" dedi gülerek.

"Teşekkür ederim" dedim ve sınıfa doğru gitmeye başladım. Nasıl olurda önünden iki kere geçmeme rağmen göremem.

Koşarak sınıfın kapısına geldim. saatime baktım ve bana bakan görevliye;

"13 dakika geç kaldım biliyorum. Gerçekten üzgünüm. Sınava girebilir miyim?" diye sordum.

"2 dakika daha geç kalsaydınız asla almazdım'' dedi ve önümden çekilerek bana yol verdi.

"Teşekkür ederim" dedim ve yerime geçtim.

Oturduğumda yüzümden terin aktığını hissettim. Hemen Telefonumu kapattım ve hırkamın cebine attım.

Kitapçığı açtım ve çantamdan kalemimi çıkarmak için eğildim. Uzun bir süre karıştırdım ve kalemimin orada olmadığına karar verdim. Ve gözüme göz kalemim çarptı. Tabi yaa.. Evden çıkarken düşürdüğüm şey göz kalemim değil, kurşun kalemimdi.

"Kahretsin" dedim kendi kendime.

Kafamı kaldırıp baktığım da aslında kendi kendime demediğimi fark ettim. Sınav görevlisiyle göz göze geldim. Ve bana doğru yürümeye başladı.

"Bir sorun mu var?" dedi neredeyse benim bile zor duyabileceğim ses tonuyla.

"Sanırım kalemim yok. İzin verirseniz yolun karşısında bir kırtasiye var, hemen alıp gelebilir miyim?" dedim titrek bir sesle.

"Elbette gidebilirsin, ama döndüğünde sınava tekrar girebileceğinizi sanmıyorum küçük bayan" dedi gıcık bir ses tonuyla.

"Bunu alabilirsin!"

Arkamı döndüm. Elinde kalem bana gülerek bakan bir kız vardı. Hemen kalemi alıp;

"Çok teşekkür ederim. Hayatımı kurtardın. Sana minnettarım" dedim. Gülümsedi ve önüme döndüm.

Sınav kitapçığını çözmeye basladım. Nihayet bitmişti ve kafamı kaldırdığımda iki saat geçmişti. Ayaga kalktım kalemi vermek için baktım ama skahve karamel saçlı kız yoktu. Büyük ihtimalle ben kitapçığın içinde boğulurken o bitirmiş ve kalkmıştı. Hemen hırkamı aldım ve birden gürültü bir ses geldi. Yere baktığımda telefonum düşmüş ve parçalara ayrılmıştı. Kafamı kaldırdığımda hala sınavda olanlar ve tabi ki sınav görevlisi bana bakıyordu. Eğilip parçaları toparladım ve hemen yanına gidip sınava girdiğime dair olan kağıdı imzaladım. Kizardığıma emindim. İyi günler dileyip hızlıca sınıftan çıktım. Koridorda bir kaç dakika bana kalemini veren kızı aradım, dışarıyada baktım ama gitmişti. Eve gider gitmez üstüme eşofman giyip hemen yatağa attım kendimi ve 10 dakika içinde uykuya daldım.

Ertesi gün 15 dakika erkenden gittim ve sorunsuz sınava girip çıktım. Koridorda giderken kahve karamel saçlı kızı gördüm ve yanına koştum.

"Dün kalemin bende kaldı. Çok teşekkür ederim. Sen olmasan ne yapardım bilmiyorum" dedim.

"Büyük ihtimalle bir yıl daha fazla okuyacaktın" dedi. Gülerek yürümeye basladık.

"Ben Yağmur" dedim.

"Bende Dilek. Arkadaşlarımla bir kafeye buluşmaya gidiyorum. Sende gelmek ister misin?" dedi.

"Çok isterim" dedim ve birlikte kafeye gittik.

Orada Selin ve Ece ile tanıştım. İkiside çok sıcak davrandılar.

Ve o günden sonra bir yıldır çok iyi arkadaş olduk.

(Türkçe) First Love! Harry Styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin