Bunu doğru duyduğuma emin değildim. Az önce içerde onu sevmediğini söyleyememişti. Arkamı dönüp ona baktım. Koşarak yanıma geldi. Soph da arkasındaydı bize bakıyordu.
"Seni seviyorum" dedi tekrar.
"Sana inanmıyorum. Az önce ona cevap veremedin. Hala ona aşıksın değil mi?"
"Evet ona aşıktım ve o gitti. Sonra böyle çıkıp gelince şaşırdım sadece ve ne diyeceğimi bilemedim. Şuan sadece sana aşığım. Yemin ederim" dedi ve artık göz yaşlarıma sahip olamadım ve yanağıma süzüldüler. Diğer kızlarda geldi.
"Artık önemi yok. Türkiye ye dönüyorum. Bu sadece ikimize de acı verir. Başlamadan bitmesi en doğrusu" dedim ve arabaya bindim. Diğer kızlarda bindi. Arabanın kapısını kilitledim.
"Lütfen Diana gidelim artık" dedim. Harry iki elini de cama vuruyordu.
"Aç şunu. Konuşalım" diyordu ama yüzüne bile bakmadım. Diana sürmeye başladı. Ve hala ağlamaya devam ediyordum. Kızlar teselli etmeye çalışıyordu. Gerçekten canım yanıyordu. Orada onunla kalmak istiyordum ama artık çok geçti. Yolculuğumuz kısa sürdü. Eve geldik. Hemen odama çıkıp üstümdekilerden kurtulup yüzümü yıkadım. Odama geri geldiğimde kızlar da odadaydı. Geçip bende yatağa oturdum.
"Iyi misin?" Dedi Diana
"Değilim. Sanırım ilk defa aşık oldum ama birlikte olamıyorum. Bu çok canımı yakıyor" dedim ve sarılıp ağlamaya devam ettim. Kizlarla biraz sohbet ettikten sonra odalarımıza geçtik. Bir kaç saat sonra uyudum.
Uyandığım da ilk olarak telefonuma baktım ama hiç bir şey yoktu. Sonra kalkıp kahvaltı yaptık birlikte. Akşama kadar film izleyip sohbet ettik. Akşam olunca kızlar parti için hazırlanıp çıktılar. Onlarca ısrarlarına rağmen gitmek istemedim. Evde tek başıma kaldım.
*Harry'nin ağzından*
Sonunda ona itiraf edebilmiştim. Ama o benimle konuşmak bile istemedi. Öylece çekip gitti. Eğer Soph olmasaydı ona normal bir şekilde söyleyecektim. Bir kez daha her şeyi mahvetti. Neden tekrar geldi ki. Neden karşıma çıktı. Bir anda karşıma çıktığında şaşırmıştım ve ne tepki vereceğimi bilememiştim. Yamur haklıydı. Düşünmeden hayır demem gerekirdi. Diyemedim işte. Ona çok aşıktım. Beni bırakıp gittiğinde resmen yıkılmıştım. Onu unutmak kolay değildi. Sadece artık yokluğuna alışmıştım. O zor günde beni tek teselli edebilecek kişi oydu ama o çekip gitmişti. Bu yüzden ona olan nefretim, aşkımı bastırmıştı. Ama artık onu sevmedoğime emindim.
Ben gerçekten Yamur'a aşık oldum. Ona doğru düzgün söyleyemedim bile. Birlikte bir şeyler yaşamasaydık bile ve o artık gidiyor. Ona çok alıştım. O gidince ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Bu yüzden içip sarhoş olmaya karar verdim unutturur diye ama daha çok körükledi. Kalkıp konuşmaya gidecektim ama Liam ayakta bile zor durduğumu söyleyip beni bırakmadı. Onun evine gidip orada kaldım gece. Sabah olduğunda mutlaka konuşmak istiyordum. Geç saatte uyandım ve başım çatlıyordu. Kendime gelene kadar akşam olmuştu bile. Üstümü bile değiştirmeden çıktım. Bugün konuşmalıydım.
Sonunda eve geldim. Diana'nın arabası yoktu. Lanet olsun. Partiye gitmiş olmalıydılar. Yine de Yamur'un evde olduğunu umut ederek kapıyı çaldım. Ve kapıyı o açtı. Yüzünde iyi yada kötü hiç bir ifade yoktu. Sadece o masum bakışlarıyla bakıyordu bana. Söze nasıl başlayacağıma dair hiç bir fikrim yoktu.
*Yağmur'un ağzından*
Kapıyı açtığımda Harry karşımda duruyordu. Kapıyı açık bırakıp içeri girdim ve koltuğa oturdum. O da kapıyı örtüp gelip yanıma oturdu. Yüzüne bakmıyordum. Bakamazdım. Dün gece anladım ki onu seviyorum. Aşık olmama engel olamadım ama ondan kendimi uzak tutabilirdim. Derin nefes aldığını duyabiliyordum. Onunda gergin olduğuna eminim. Sitresle ellerini saçlarından geçirdi ve bana döndü.
"Yüzüme bak" dedi. Bakmadım. Bakamazdım. Eğer bakarsam kendime engel olamazdım ve bunun olması en son istediğim şeydi.
Baş parmağını dudağımın altına, işaret parmağınıda çenemin altına koyarak yavaşça başımı kaldırdı. Hala bakmıyordum. Başka şeylere bakmaya çalışıyordum.
"Lütfen yüzüme bak. Sadece konuşmak istiyorum" dedi. Gözlerimi onun yüzüne çevirdiğim de göz göze geldik. O mükemmel yeşil gözlerine çok yakından bakıyordum. Şuan onunla böyle sonsuza kadar kalabilirdim. Yüzünde ki her çizgiyi, yüzünün her hattını ezberleyebilirdim ve bu küçük şeylere aşık olabilirdim. Belki de çoktan olmuştum bile. Tek istediğim onun yanaklarına dokunmak ve elmacık kemiklerinde parmaklarımla daireler çizmekti. Burnunu burnuma ve alnımı alnına yaslamaktı. Onu gülerken izlemek ve o mükemmel gamzesine dalıp gitmekti. Sürekli dudaklarını yalamasını ve ellerini saçlarından geçirerek uzun saçlarını geriye atmasını her zaman sevmiştim. Bunlar kesinlikle onu çok özel kılıyordu. O bana bu kadar yakınken bunları yapamamak gerçekten canımı yakıyordu. İçimde ki bunca fırtınaya rağmen sakin duruyordum ve bir tepki vermemeye çalışıyordum.
"Ben dün akşam için üzgünüm. Ona bir an önce sevmediğimi söylemeliydim. Sana karşı dürüst olmak istiyorum. Ona çok aşıktım. Ayrılmak hiç istemiyordum. Ona bu kadar aşıkken bırakıp gitti ve buna alışmam çok zor oldu. Yemin ederim artık sadece seni seviyorum. Senden başkasını düşünemiyorum. Kendime engel olamıyorum" dedi. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Onun boynuna atlamak ve sıkıca sarılmak istiyordum. Tek düşünebildiğim buydu. Ama yapamazdım.
"Bir şey söyle" dedi. Dayanamadım ve koşarak bahçeye çıktım. Göz yaşlarıma engel olamıyordum. Artık gözümden dökülmeye başlamıştı. Harry de arkamdan geldi.
"Yamur" dedi
"Harry git buradan" dedim arkam dönükken ve sesim titriyordu. Beni kendine çevirdi ve elleriyle yanaklarımdan tuttu.
"Beni seviyor musun?" dedi
"Bu bir şeyi değiştirmez yarın gidiyorum"
"Sadece söyle. Eğer seviyorsan burada benimle yaşayabilirsin. Yeni bir hayatımız olabilir. Sana yalvarıyorum, gitme" dedi ve ağladığını görebiliyordum.
"Sevmiyorum" dedim. Bunu bir çırpıda söyledim. Söylemek zorundaydım. Bunu söylemek çok canımı yaktı. Ona aşıktım ama az önce olmadığımı söyledim.
Ellerini yavaşça yüzümden indirdi. Öylece bana bakıyordu.
"Bu doğru olamaz" dedi
"Bu doğru. Seninle olmak istemiyorum. Git artık buradan"
"Ben.." dedi ama konuşmasına izin vermedim.
"Git" dedim. Bağırdığımı fark ettim. O elindeki telefonu yere fırlattı ve
"Lanet olsun" dedi. Yerimden sıçradım ve daha çok ağlamaya başladım. Oda kapıları çarparak çıktı. Telefon parçalara ayrılmıştı. Önce onları topladım ve hala elimdeyken merdivene oturup ağlamaya devam ettim. Buradan gitmek istemiyorum. Onu burada bırakmak istemiyorum. Koşarak yukarı çıktım. Elimde ki parçaları masaya bıraktım. Onun bana aldığı fotoğraf makinesini aldım elime ve yatağıma girdim. Onun resmine bakıyordum ve ağlıyordum. Tek istediğim burada biraz daha, onun yanında kalmak. Tam birlikte olmamaya da razıyım ama en azından her gün onu görebileyim. Sesini duyabileyim. O mükemmel kokusunu alabileyim. Yüzünde ki o mükemmel gülümseyi görebileyim. Bunlara bile razıyım.
Ama artık çok geç. Burada ki maceram acı bir son ile bitti. Yarın gidiyorum. Burayı ve burada yaşadıklarımı hep hatırlayacağım.
Hala ağlarken elimde kamera ile uyuya kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Türkçe) First Love! Harry Styles)
FanfictionYağmur hayatında hiç âşık olmayan üniversiteli Türk bir kızdır. İki arkadaşıyla 2 haftalığına İngiltere'ye giderler. Ve hayatlarında ki ilk deneyimleri yaşarlar. Bu maceraya siz de katılın ve hikaye kahramanlarını kendi hayal gücünüzde oluşturun.