"Ver şunu" dedi elini uzatırken. Elimi arkama koydum ve hayır anlamında kafamı salladım.
"Ver dedim" dedi. Tehdit eder ses tonuyla.
"Vermeyeceğim. Beni dinleyeceksin" dedim.
"Neyini dinleyeceğim. Nasıl aldattığını mı?" dedi
"Kes şunu artık. Seni aldatmadım" dedim. Kapıya öyle bir yumruk attı ki yerimden sıçradım. Neredeyse yüzüme gelecekti. Sarhoştu. Bunu görebiliyordum ve nefesinde ki kokuyu alabiliyordum.
"Uzun zaman sonra ilk defa aşık olmuştum. Neden? Sevdiğim kadının beni aldatması için mi?" Dedi.
"Harry" dedim elinden tutarak. Elini çekti ve saçlarından geçirirek içeri doğru yürüdü. Sonra bana döndü.
"Neden ha? Söyle neden? Bende olmayan ne vardı onda?" dedi
"Seni aldatmadım. Dediğin adamı tanımıyorum bile. Neden bağırıp, içmek yerine beni dinlemiyorsun"
"Duyacaklarımdan korkuyorum" dedi. İleri geri gitti ve önümden durdu. Bakışları korkutucuydu.
"Yamur git buradan. Sarhoşum ve çileden çıkmış durumdayım. Sana zarar vermeden git buradan" dedi. Açıkça tehdit ediyordu.
"Korkmuyorum" dedim. Açıkça korkuyordum. Bağırıyordu ve gözleriyle resmen öldürüyordu. Uzundu ve üstüme yürüyordu. Ama umursamıyordum. O Harry di. Aşık olduğum adam. Elini kaldırınca korkup yüzümü sakladım. Ama parmak aralarımdan görebiliyordum hala. Havada olan elini yumruk yaptı. Sonra göğsüne getirdi ve parmak uçlarıyla hafif hafif göğsüne vururken konuştu.
"Canım yanıyor. Bunu düşünmek çok canımı yakıyor" dedi. Gözleri dolu doluydu. Elimi uzattım ama kendini geri çekti.
"Bana inanmıyorsun" dedim çaresizce. Gidip yatağa oturdu ve başını yere eğdi. Artık pes etmiştim. Yarım saattir beni dinlemesi için uğraştım ama bana fırsat bile vermedi. Benimle konuşması gerekirdi. Ama o bana yabancıymışım gibi davranıyordu. Yanına gidip önüne dikildim. Elimle başını kaldırdım.
"Gidiyorum. Seninle konuşmaktan, sana anlatmaktan vazgeçtim. Nasıl olsa artık bana inanmıyorsun. Boşuna zamanını alamayacağım. Sadece yüzüne bakarak bunları söylemek istedim. Belki son kez" dedim ve koşarak aşağı indim. Barbara oturma odasındaydı. Hiç bir şey demedim ve dışarı çıktım. Göz yaşlarımı silip bir taksiye bindim. Zayn'in evine gittim. Kapıyı açtığında gergin bir ifade vardı yüzünde.
"Merhaba " dedim
"Gelsene" dedi eliyle içeriyi göstererek. İçeri girip bir kanepeye oturdum. Oda bir meyve suyu alıp geldi. Meyve suyunu bana uzattı. Alıp sehpaya koydum.
"Teşekkür ederim" dedim ama o hiç konuşmadı.
"Zayn, gerçekten üzgünüm. Sana bağırmamalıydım. Özür dilerim" dedim
"Bana bağırdığın için kızgın değilim sana. Tek kızdığım şey, o sana milyonlarca şey söyledi. Ama ağzını açıp tek kelime söylemedin. Bunların hiç birini hak etmemiştin"
"Söyleyemezdim Zayn. Dilek oradaydı. Ve başka birinin daha duymasını istemediğimi biliyorsun"
"Evet ama sen iyilik yapıyorsun ve yine kırılan sen oluyorsun. Buna tahammül edemiyorum" dedi
"Bunlar gerçekten umurumda değil. Buraya Harry'den geliyorum. Ona olanları anlatmak istedim ama beni dinlemedi. En kötüsü de bana inanmadığını söylediğimde cevap vermedi, sessiz kaldı. Bu gerçekten çok canımı yaktı. Onun yerinde olsaydım belki bende aynı tepkiyi verirdim ama ben-" dedim ve ağlamakla konuşamadım. Zayn gelip yanıma oturdu ve kollarını bana doladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Türkçe) First Love! Harry Styles)
Fiksi PenggemarYağmur hayatında hiç âşık olmayan üniversiteli Türk bir kızdır. İki arkadaşıyla 2 haftalığına İngiltere'ye giderler. Ve hayatlarında ki ilk deneyimleri yaşarlar. Bu maceraya siz de katılın ve hikaye kahramanlarını kendi hayal gücünüzde oluşturun.