51. Bölüm

146 8 0
                                    

Sabah güneşli bir güne gözümü açtım ve aniden yerimden sıçradım. Bir an kendimi hala Robbie'nin evinde sandım. Sonunda aklım başıma gelince rahat bir nefes aldım ve saçlarımı geriye atıp yutkundum. Etrafıma bakındım ama Harry'i göremedim. Yataktan kendimi kaldırıp indirdim ve mutfağa doğru ilerledim. Harry ıslık çalarak masayı hazırlıyordu ve masanın her yerinde papatyalar vardı. Onu izlerken gülümsedim. Kendi kendine konuşuyordu.
"Bence bu sürprizime bayılacak Şirinem" diyordu.
"Oh!" Dedim sessizce ve sürprizi bozmamak için koşarak yukarı çıkıp yatağa çıktım. 5 dakika sonra kapı açıldı. Ben uyuyor numarası yapıyordum. Gelip yatağa oturdu ve saçlarımı okşamaya başladı. Sessizce konuşuyordu.
"O kadar özledim ki seni. Bir daha asla görememekten çok korktum. Bunca yaşadığın kötü şeyleri unutturmayı dilerdim. Ben sensizken yok gibiyim. Boş, anlamsız, hiç kimse.." dedi ve burnunu çekip derin bir nefes verdi.
"Şirineem" dedi cıvıltıyla.
"Hı?" Dedim mızmızlanarak. Tabi ki numara yapıyordum.
"Uyan hadi sabah oldu?" Dedi. Gözümü biraz aralayıp baktım.
"Daha erken. Gel uyuyalım" dedim ve konumu kaldırdım gelmesi için.
"Olmaz mızmızların efendisi. Uyanma zamanı" dedi ve başımdan tutup kaldırdı. Yüzüme düşen saçlarımı geriye attı. Açtım sonunda gözlerimi. Bir papatya uzattı ve kocaman güldü.
"Günaydın Daisy'm (ingilizce papatya)" dedi ve güldüm.
"Günaydın muhteşem Gatsby'm" dedim ve kahkaha attı. Papatyayı alıp yanağından öptüm.
"Hadi yıka yüzünü kahvaltı hazır" dedi. Kalkıp banyoya gidip yüzümü yıkadım. Harry hala odadaydı. Ayağa kalktı ve elini uzattı. Parmaklarımı parmaklarının arkasından geçirdim. Birlikte mutfağa gittik. Elimle ağzımı kapattım şaşırmış gibi.
"Aman Allah'ım bunları sen mi hazırladın?" Dedim
"Evet. Beğendin mi?"
"İdare eder" dedim ve masaya yürüdüm. Hala yerinde duran Harry'e dönüp baktım. Kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
"Şaka yapıyorum. Bayıldım" dedim ve elini tutup çekiştirdim. Kızgın yüz ifadesinin yerini tamamen sevimlilik kaplamıştı. Birlikte masaya oturup kahvaltı yaptık. Sonra salona geçip oturduk. Yanına oturup kafamı göğsüne koymuştum. O da belime sarılmıştı. Kendimi düzeltip oturdum karşısına.
"Sana bir şey söylemeliyim" dedim.
"Dinliyorum"
"Harry, Barbara benim öz annemmiş" dediğimde Harry'nin gözleri büyüdü.
"Uçağa binerken bir adam geldi yanıma ve babam olduğunu söyledi, Barbara'nında annem. Bu yüzden gitmedim Türkiye'ye"
"Bu mümkün mü?'
"Kulağa saçma geliyor ama annem, üvey annem doğruladı" dedim. Harry sessiz kaldı.
"Bir şey demeyecek misin?" Dedim
"Ben çok şaşkınım" dedi.
"Gerçek ailemle konuşmak istiyorum. Ama bir sorun var"
"Nedir?" Dedi.
"Vizem dolmak üzere"
"Bunu halledebilirim" dedi ve devam etti
"Adamı yani babanı tanıyor musun?"
"Hayır"
"Nasıl bulacağız?"
"Diana sayesinde"
"Ne?" Dedi. Daha çok şaşırmıştı. Neredeyse 1 saat boyunca olanları tamamen anlatmıştım ve ne yapacağımıza karar vermiştik.
"Tamam ilk önce gidip vizeyi halledeceğim. Sen evde kalmalısın"
"Bende geleyim"
"Lütfen evde kal. Tamam mı?" Dedi. Mecburen onayladım. Beni öpüp çıktı hemen. O gelene kadar ne yapacaktım tek başıma.
Sonunda evi temizlemeye karar verdim. 3 saat boyunca temizlik yapmıştım. Kapı çaldı.
"Kim o?"
"Çok yakışıklı biri"
"Hmm. Üzgünüm benim zaten bir erkek arkadaşım var. Biraz çirkin ama seviyorum"
"Hey. Kapıyı aç da göstereyim sana kimin çirkin olduğunu" dedi. Elbette Harry'di güldüm ve açtım kapıyı.
"Sen az önce bana çirkin mi dedin?" Dedi ve üzerime yürümeye başladı.
"Hayır" dedim geri geri giderken.
"Öyle mi?" Dedi ve gıdıklamaya başladı. Çığlık çığlığa bağırıyordum ve gülüyordum.
"Tamam üzgünüm. Sana çirkin dediğim için. Bırak"
"Bana iltifat et o zaman"
"Ne? Hayır" dedim gülerken
"O zaman devam ederim"
"Kendini beğenmiş"
"Kendine değil bana iltifat edeceksin"
"Gıdıklamaya devam edersen ölü birinden iltifat bekliyor olacaksın" dedim ve gülmekten zar zor nefes alıyordum. Sonunda durdu ve dirseğimle karnına vurdum.
"Ah! Bunu çok özlemiştim" dedi. Dudağına öpücük kondurdum.
"Ya bunu?" Dedim.
"Bu favori özlemim"
"Bu da ne demek" dedim yüzümü ekşiterek.
"Bilmiyorum. Sanırım bu demek" deyip yapıştı dudaklarıma. Öpüşme kısa sürdü çünkü kapı çaldı. Korkuyla Harry'e baktım.
"Sakin ol. Burada ki bekçilerden biridir" dedi ve dudağıma küçük bir öpücük kondurup kalktı. Kapıyı açtığında iki polis vardı.
"Harry Styles" dedi Şerif
"Evet"
"Hakkınızda suç duyurusu var. Bizimle geliyorsunuz" dedi. Koşarak Harry'nin yanına geldim.
"Hayır hayır hayır" dedim elimi önlerinde sallayarak. Harry yüzümü ellerinin içine aldı.
"Sakin ol" dedi ve cebinden telefonu çıkardı.
"Al bunu ve Zayn'i arayıp seni almasını söyle. Durumu da açıklarsın" dedi. Telefonunu aldım. Kolundan tutup götürmeye başladı.
"Harry" diye bağırıp ağlamaya başladım arkasından.
"Korkma. Seni seviyorum" dedi ve arabaya soktular. Hemen içeri girip kapıyı kapattım ve Zayn'i aradım. Bir kaç dakika içinde açtı.
'Alo, Zayn. Ben Yağmur'
'Yamur. Sen gitmemiş-'
'Boşver şimdi. Harry'i polisler götürdü. Yardım et'
'Ne? Dur bir saniye. Sakin ol. Neden?'
'Anlatacağım ama önce gelip beni al. Tek başıma kafayı yiyeceğim'
'Tamam canım, nerdesin?"
'Harry'nin eski bir yazlığında. Gölün kenarında bir yer'
'Tamam geliyorum hemen. Sakinleşmeye bak'
'Lütfen çabuk gel Zayn'
'Geliyorum. Çok uzakta değilim' dedi ve kapattım telefonu. Çok endişeliydim ve ağlamama engel olamıyordum. Deli gibi evin içinde dolandım durdum.

(Türkçe) First Love! Harry Styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin