Sabah gözümü araladığımda karşımda bana bakan ve gülümseyen bir Harry duruyordu. Gülümsedim.
"Günaydın" dedi
"Günaydın" dedim ve yüzüme düşen saçlarımı kenara attım.
"Ne zamandan beri uyanıksın?" dedim
"Sanırım 1 saat kadar olmuştur"
"Neden uyandırmadın beni?"
"O kadar güzel uyuyorsun ki"
"Aşağı inseydin o zaman. Açlıktan öldüğüne eminim"
"Gözlerimi doyurmayı tercih ederim" dedi gülerken.
"Güne seninle başlamak harika olacak"
"Evet bu yüzden yatağımın hemen karşısında bir ayna var. Böylelikle bende güne kendimle başlamış oluyorum. Inan bana inanılmaz geçiyor günüm"
"Kendini beğenmiş" dedim ve dil çıkardım.
"Ama seni gördüğümde de mükemmel geçeceğini eminim diyecektim" dedi.
"Harry" dedim ve atladım üstüne. Onu öpücüklere boğduktan sonra iki kolumu göğsüne koydum ve çenemi de kolumun üstüne koydum. Yüzümüzün arasında neredeyse hiç mesafe yoktu. Çenesine bir öpücük kondurdum. Oda belime sıkıca sarılmıştı. Kapı tıklandığında bu anın bozulmaması için dua ediyordum 'ne şom ağızım ama' dedim içimden.
"Çocuklar uyanın artık" Barbara'nın sesiydi. Harry' e dudağımı büktüm. Tam kalkacakken hemen geri çekti.
"Şşşş" dedi işaret parmağını dudağına bastırarak.
"Ne?" Dedim gülerek
"Sus. Uyuyoruz" dedi. Gözü kapalı ama ağzı açık gülüyordu.
"Hiç gerçekçi görünmüyorsun"
"Ele vermek zorunda değilsin"
"Ele vermem için önce inanmam gerekiyor" dedim. Ağzını kapattı ve gözü hala kapalıydı.
"Harry" dedim. Cevap vermedi.
"Harry" dedim tekrar ve gülmeye başladım.
"Aç şu gözünü" dedim ama açmadı. Bir kaç dakika durdum.
"Madem erkek arkadaşım uyuyor bende gideyim o zaman" dedim ve yalandan kalkar gibi yaptım. Hemen yakaladığı gibi yatağa attı ve o hızla çıkmıştı üstüme. Attığı anda küçük çaplı bir çığlık attım. İki eli başımın iki yanındaydı.
"Demek öyle" dedi ve yüzümün her yerini öpmeye başladı. Kahkaha atarken sağa sola çevirsemde kutulmam mümkün değildi. Sonunda iki elimi de dudaklarına bastırarak ağzını tuttum.
"Yeter. Aşağı inelim artık" dedim. Ağzını hala tutuyorken konuşmaya çalışıyordu. Mızmızlandığına eminim.
"İtiraz etmek yok" dedim. Kaşlarını yukarı kaldırdı.
"Tamam mı?" Dedim. Gözlerini devirdi önce ve sonra başıyla onayladı. Sonunda açtım ağzını. Hemen eğilip dudağıma bir öpücük kondurdu. Kısa sürmüştü. Sonra çıktı yataktan. Birlikte banyoya gidip dişlerimizi fırçaladık. Fırçalaraken gerçekten iğrenç şeyler yapıyordu ağzında ki macunla. Banyodan çıktık sonunda. Hemen pijamsını çıkardı ve dar pantolonlarından birini giydi. Bu konu da hiç çekinmiyordu. Bende kıyafetlerimi alıp banyoya girdim. Üstüme omuzları düşük yere kadar olan şifon yazlık çiçek desenleri olan bir elbise giydim. Altına da oldukça yüksek dolgu topuklularımı. Böylece Harry'e biraz daha rahat sarılacak veya öpecektim. Yani bütün gün bunları daha fazla yapmayı düşünüyorum. Neler düşünüyordum ben böyle. Silkelendim ve kendime gelince sadece maskara, şeftali renginde allık ve yine aynı renkte ruj sürüp makyajımı tamamlamıştım. Saçlarımı tarayıp arkadan neredeyse örgüsü belli olmayacak kadar dağınık bir şekilde ördüm ve küçük çiçekli taclarımdan birini taktım. Evet alışverişteyken onlardan da bir kaç tane almıştım. Hatta almayı Harry teklif etmişti. Çok sevdiğimi bildiğini ve bana çok yakıştığını söylemişti. Bir kaç tanesini de o seçmişti. Hatta şuanda onun seçtiklerinden birini takıyordum. Sonra bir şeyin eksik olduğunu düşündüğümde aklıma parfüm olduğu geldi. Parfüm almayı unutmuştuk.
Sonra çıktım banyodan ve Harry karşımda dikilmiş bana bakıyordu. Elini uzattı ve tuttum. Beni etrafımda çevirdi.
"Harika görünüyorsun" dedi. Gülümsedim. Dudağımı öptükten sonra kendi dudağını yaladı.
"Hmm. Tadını sevdim" dedi. Karnına vurmuştum yine. Elini karnına koyunca güldüm ve boynuna sarıldım.
"Ah, bir saniye" dedi ve ayrıldı. Gidip çekmeceden bir kutu alıp getirdi bana ve uzattı.
"Sanırım bunu almayı unuttuk" dedi. Bu bir parfümdü. Kutusundan ismini okudum ve kesinlikle çok pahalı bir parfümdü.
"Teşekkür ederim" dedim ve yine boynuna atladım. Resmen aklımı okumuş gibiydi. Az önce bir parfümüm olmadığını düşünüyordum. Kutusundan çıkardım.
"Sıkmama izin verir misin?" dedi. Şaşkınlıkla onayladım ve elimde ki parfümü verdim. Eline alıp kapağını açtı ve yatağa attı. Boşta olan eliyle küçük bir dokunuşla çenemi yavaşça kaldırdı ve önce sağ boynuma sıktı. Sonra da çenemle başımı biraz sağa çevirmemi sağladı ve parfümü sol boynuma sıktıktan sonra boynuma yumuşak bir öpücük kondurdu. Bundan huylanmıştım ama aynı anda beni heyecanlandırmıştı. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı ve gülümsedi. Elinden parfümü çektim. Ne yapacağımı bilemiyordum ve cok utanmıştım.
"Hadi inelim" dedim ve yataktakta ki parfüm kapağını alıp kapattım ve komidinin üzerine bıraktım.
"Bekle" dedi ve kamerasını getirdi.
"Poz ver" dediğinde eteğimin iki kenarını da biraz kaldırarak başımı yana eğdim ve gülümsedim.
"Harika oldu" dedi. Yanıma geldi ve birlikte öz çekim (selfie) yaptık. İkinci çekimde yanağından öpmüştüm. Sonunda aşağı inebilmiştik.
"Günaydın anne" dedim ve mutfakta olan Barbara'nin yanağını öpmüştüm.
"Diğer yanağını bana sakla Barbara" diyerek geldi Harry ve Barbara'nın yanağını öptü. Birlikte masaya oturmak için içeri gittik. Simon da oradaydı. Sanırım ona iyi davranmalıydım. O Harry'nin babasıydı. Ona saygı duymak zorundaydım.
"Günaydın" dedim gülümsemeye çalışarak.
"Günaydın" dedi Simon. Yüzünde hiç bir ifade yoktu. Kahvaltı da pek konuşmadık. Harry kulağıma eğilip,
"Diana'yı aramamı ister misin?" Dedi
"Sanırım yüz yüze görüşsek daha iyi" dedim. Gülümseyip yanağıma bir öpücük kondurdu. Ayağa kalktı.
"Bizim artık gitmemiz gerekiyor" dedi ve elini uzattı. Elini tutup kalktım.
"Bekle, Çantamı almalıyım"
"Tamam dışarıda seni bekliyor olacağım" dedi ve ben koşarak yukarı çıktım. Yeni aldığım çantalardan birinin içine bir kaç parça bir şeyler tıkıştırdım.
"Kimliğim?" Dedim kendi kendime. Sonra pasaportla birlikte Harry'e verdiğim aklıma geldi. Aşağı inecekken koridorda Simon ile karşılaştım. Gülümseyip geçtim yanından. Arkamdan seslendi.
"Bekle" dedi. Döndüm ve yanına doğru ilerledim.
"Sana kaba davrandığım için üzgünüm. Oğlumu gerçekten mutlu ediyorsun. Hatta bunun için teşekkür bile etmem gerekir" dedi. Şaşkınlıkla yüzüne bakıyordum.
"Beni affeder misin?" Dedi.
"Elbette" dedim ve beline sarıldım. Oda bana sıkı bir sarılma vermişti. Ayrıldıktan sonra güldüm ve
"Görüşürüz" dedim.
"Hoşçakal" dedi ve koşarak aşağı indim. Dışarı çıktığımda Harry arabaya yaslanmış beni bekliyordu. Ben gelince doğruldu.
"Beni bu kadar bekletmemelisin küçük bayan" dedi.
"Üzgünüm"
"Ah Harry, pasaportum?" dedim
"Merak etme. O işi hallediyorum"
"İngiltere'den yaka paça atılmak istemiyorum"
"Atılmayacaksın. Bana güven" dedi. Yanağından öpüp şoför koltuğunun yanına oturdum. Oda binip sürmeye başladı.
"Ona kızgın mısın?" Dedi
"Kime?"
"Diana'ya"
"Emin değilim. Sonuçta kötü bişey yapmadı. Benden sakladı ama eminim ki bunu babamın isteği üzerine yaptı. Yani yapması gerekeni yaptı. Belki ben olsaydım bende onun yaptığını yapardım"
"Sen nasıl bu kadar her şeyi güzel düşünebiliyorsun"
"Çünkü kalbimle düşünüyorum. Plansız, çıkarsız"
"Belki de bu yüzden sana bu kadar aşığım"
"Boyumdan dolayı olmadığına eminim" dedim. Ikimizde sesli gülmüştük.
Kısa bir yolculuktan sonra varmıştık. Arabadan indik ve evin önünde durduk. Harry kapıyı çaldı. Kapıyı açan Louis beni görünce çok şaşırmıştı.
"Merhaba" dedim gülerek.
"Tanrım! Bu gülüşü bir daha asla göremeyeceğim sandım" dedi ve belime sarılıp kaldırdı. Bende ona sarılmıştı.
Yere bıraktığında Harry ile tokalaştılar. Birlikte içeri girdik ve Diana ayağa kalktı. Suçlu gibi görünüyordu. Öyle hissettiğine eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Türkçe) First Love! Harry Styles)
FanficYağmur hayatında hiç âşık olmayan üniversiteli Türk bir kızdır. İki arkadaşıyla 2 haftalığına İngiltere'ye giderler. Ve hayatlarında ki ilk deneyimleri yaşarlar. Bu maceraya siz de katılın ve hikaye kahramanlarını kendi hayal gücünüzde oluşturun.