55. Bölüm

125 9 0
                                    

Birlikte aldıklarımızı bagaja koyduk.
"Bunları benim gardırobuma koyarız, sana yeni bir gardırop alana kadar" dedi
"Harry bunları Zayn'in evine bırakmalıyız"
"Neden?"
"Siz de kalmayacağım"
"Bu çok saçma. Tabi ki erkek arkadaşının evinde kalacaksın"
"Harry ben ciddiyim"
"Bende öyle"
"Bak Harry. O senin baban bu yüzden bir şey demek istemiyorum ama ben onunla aynı evde kalamam. Gelmemem daha doğru olur. Benden hoşlanmadığı apaçık belli"
"Babam bir kaç güne gidecek zaten. Sen benim sevgilimsin ve benim evimde kalacaksın"
"Ama Harry-"
"Konu kapanmıştır" dedi ve arabaya binmem için kapıyı açtı. Birlikte bindik. Üstümde yeni aldığım kıyafetlerden biri vardı. Kabinde denedikten sonra çıkarmamıştım. Bütün kıyafetleri denemiştim ve Harry oylamıştı.
"Harry ben çok gerginim"
"Sakin olmaya çalış bebeğim. Her şey iyi olacak"
"Umarım" dedim. Sonunda vardığımızda indik. Çantaları alıp kapıyı çaldık. Barbara kapıyı açtı. Onu görünce kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu.
"Şükürler olsun ki iyisin" dedi Barbara ve geçmemiz için yol verdi. İçeri girip Harry'nin odasına çıktık. Kıyafetlerimi Harry gardırobuna astı. Bende ayakkabı kutularını yerleştirdim.
"Bu odayı bir daha görebileceğimi sanmıyor dum" dedim. Harry yanıma gelip elimi tuttu. "Burası artık bizim odamız" dedi. Gözlerine bakıp gülümsedim. Dudağıma bir öpücük kondurdu. Derin bir nefes aldım.
"Hadi gidelim" dedim. Birlikte el ele aşağı indik. Babası da aşağıdaydı. Ellerimize bakıyordu ve hiç memnun görünmüyordu.
"Barbara seninle bahçe de konuşabilir miyiz?" Dedim.
"Tabi" dedi ve ayağa kalkıp bahçeye yürüdü. Harry ellerini ayırdı.
"Sizi yalnız bırakayım" dedi. Tekrar elini tuttum.
"Lütfen sende gel. Bana cesaret veriyorsun" dedim ve olumlu anlamda başını salladı. Simon ters ters bize bakıyordu ve eminim ki ne konuştuğumuzu merak ediyordu. Onu içerde merakıyla baş başa bırakıp bahçeye çıktık. Barbara bahçe koltuklarından birine oturmuştu. Bizde yanına gidip Harry ile yan yana oturduk. Harry'nin elini sıkıca tutuyordum.
"Ee? Anlatmayacak mısın?" Dedi Barbara uzun bakışmalarımızdan hemen sonra. Dudağımın içini ısırıyordum sitresle. Kesinlikle çok gergindim ve bu yüzden ellerim titriyordu. Her an bayılmamak için dua ediyordum. Kafamı kaldırıp Harry'e baktım çaresizce. Elimi bıraktı ve belime doladı. Sıkıca tutuyordu destek olmak için. Derin bir nefes aldım ve sonunda konuşmaya başlayabildim.
"Barabara, sen hiç anne oldun mu?" dedigim de Barbara'nın şokun verdiği etkiyle ağzı açık kaldı. Çabuk toparladı ve konuştu.
"Nereden çıktı bu?"
"Belki kimseye anlatmadığın bir hikayen vardır"
"Hayır yok"
"Olduğunu biliyorum. Yalan söylemen bunu değiştirmeyecek" dedim. Yabancı ülke de bana rahatlıkta gelmişti. Türkiye de olsam ve anneme 'yalan söylüyorsun' deseydim muhtemelen beni öldürürdü. Bilirsiniz Türkiye de anne babaya yalan söylüyor denilmez yoksa ağımıza biber sürerler.
Barbara da benim annemdi ve söylerken hiç düşünmemiştim.
"Ne biliyorsun?" dedi
"Bir bebeğin olduğunu" dedim. Gözleri dolmuştu bile.
"Bunu nereden biliyorsun?"
"Biliyorum işte. Anlatacak mısın?" Dedim. Söylemeden önce emin olmak için hikayeyi ondanda duymak istedim. Derin bir iç çekti.
"Pekala" dedi.
"Yeni doğum yapmıştım. Odamda bebeğimin gelmesi için heyecanla bekliyordum. Çok geç bebek sahibi olmuştuk. Bu yüzden kocaman bir çocuk özlemim vardı. Doğum yaptıktan hemen sonra bayılmıştım. Bu yüzden ilk ağlayışını duyamadığım için üzgündüm. Yarım saat sonra odamda gözümü açtım ve kızımı istedim. Kocam yanıma gelip elimi tuttu. Ona ne olduğunu sorduğumda ağlamaya başladı. Bir şey söylemeden anlamıştım onun.." dedi ve ağlarken zor nefes alıyordu ve sesi titriyordu.
"Onun öldüğünü" diyerek cümleyi tamamladı. Bir süre durdu ve devam etti. Ben ve Harry pür dikkat onu dinliyorduk.
"Kocama ne kadar onu görmek istediğimi söylesem de çok üzüleceğimi bu yüzden görmememin dah iyi olacağını söylüyordu. Evet onu bir kere bile görmedim. Arada mezarına gidiyor ve onunla konuşuyordum" dediğinde kendimi çok tuhaf hissettim. Benim bir mezarım vardı. Harry' e dönüp gergince baktım. Beni kendine daha da batırıp başımın üstüne çenesini dayadı.
"Be-.. yani onun mezarı Türkiye'de mi?" Diyerek kendimi düzelttim.
"Evet. Uzun yıllar oldu gitmeyeli. O zaman Türkiye de yaşıyorduk"
"Bir adı var mıydı peki?"
"Evet. Onunda adı Yağmur'du" dediğinde Harry'nin tuttuğum diğer elini daha da sıkılaştırdım.
"Kocanın kız kardeşinin adı da mı Yağmur'du?"
"Hayır"
"Öyle söylemiştin ilk tanıştığımız gün"
"Sadece daha iyi bir bahane bulamamıştım. Çünkü kimse bilmiyordu"
"Pekala, ya kocan?"
"Kocam her zaman balık tutmayı severdi. Yağmur'un ölümünden 2 hafta sonra.." her bu cümleyi kurduğunda tüylerim ürperiyordu ve cok tuhaf hissettiriyordu.
"Kocam yine balığa gitti arkadaşlarıyla. Onun suya düştüğünü ve kurtaramadıklarını söylediler. Arama ekipleri geldi ama onu bulamadılar. İlk zamanlar inanmamıştım. Çıkıp gelecek diyordum hep kendime. Aradan bir yıl geçince artık kendimi inandırdım ve buraya geldim" dedi
"Onları çok özledim" dedi ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Koşup dizlerimi çöküp önünde oturdum ve ellerini tuttum. Bende ağlıyordum.
"Barbara, ben" dedim ve durdum bir saniye bu çok zordu.
"Ben senin kızın olan Yağmur'um. Ben ölmedim" dedim. Barbara donup kaldı. Kafasını hayır anlamında salladı.
"Yemin ederim" dedim. Hemen göz yaşımı sildim ve yanına oturdum. Hala ellerini tutuyordum.
"Dinle. Uçağa binecekken bir adam yanıma gelip onun kızı olduğumu söyledi. Yıllar önce borcu olduğu için tehdit etmişler ailesini öldürmekle. Oda kızının yani benim öldüğümü söylemiş ve kendinin de aynı şekilde öldüğüne inandırmış. Böylece ailesini koruyabilirmiş. Buraya gelebilmem, seninle karşılaşmam için başından beri planlanmış"
"Sen neler söylüyorsun" dedi Barbara ve Harry söze girdi.
"O doğru söylüyor Barbara" dedi. Bir iki dakika yüzümün tamamına baktı.
"Şükürler olsun Allah'ım" dedi Türkçe ve boynuma sarıldı. Bende ona sıkıca sarıldım. Ikimizde ağlıyorduk. Gerçekten sefkat hissediyordum sarıldığında, tıpkı bir anne gibi. Ayrıldığımızda yüzümü avuçlarının içine aldı ve bir kaç kez yanaklarımı öptü.
"Bu inanılmaz" dedi.
"Gerçekten öyle" dedim gülümserken.
"İnsanın kızını 20 yaşında görmesi çok garip. Bebekliği görememek İlk konusmanı duyamamak, ilk adımını, ilk okula gidişini, her doğum gününü görememek çok kötü. Koca bir 20 yıl kaybımız var"
"Artık buradayım. Bunu telafi edebiliriz" dedim. Tekrar sarılıp derin bir nefesle kokladı beni.
"Yani kocam da mı yaşıyor?" Dedi. Evet anlamında kafamı salladım.
"Bizi korumak için bunca yıl nasıl bizden ayrı kalabildi?"
"Aslında pek öyle denilemez. Senelerdir ikimizi de uzaktan takip ediyormuş"
"Sahi mi?"
"Evet" dedim. Barbara Harry'e döndü.
"Görüyor musun Harry, benim bir kızım var" dedi gülerek. Harry ayağa kalkıp yanımıza geldi.
"Evet ve senin kızınla sevgiliyim" deyip ikimizede sarıldı.
"Artık ona daha dikkatli davranmalısın. Yoksa seni öldürebilirim"
"Hey! Senelerdir bana sen bakıyorsun. Bende senin çocuğunum. Bilmem hatırlar mısın?" Dedi Harry kıskanç bir vaziyette
"Evet. Bu yüzden aynı şey Yağmur içinde geçerli" dedi.
"Evet annemden ilk astarımı almış bulunmaktayım. Umarım bundan sonra daha çok yüz alırım" dedim ve hepimiz güldük. Barbara ikimize de aynı anda sarıldı.
"İkiniz de benim çocuğumsunuz" dedi. Ayrıldıktan sonra bana döndü.
"Annenle konuştun mu?" Dedi Barbara. Yani Barbara annem. Nasıl demem gerektiğini bilmiyorum.
"Hayır. Ona çok kızdım ve daha konuşmadık"
"Meraktan ölmüşlerdir. Hemen arayıp konuşmalısın" dedi
"Haklısın. İlk iş bunu yapacağım" dedim. Birlikte içeri girdik. Aksam olunca birlikte yemeğimizi yedik. Simon dışarı çıkmıştı. Birlikte salonda oturduk ve plan yapmaya başladık.

(Türkçe) First Love! Harry Styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin