Lise iğrençti.
Ben İnek Naomi, yani Dartwell Lisesi'nin en az popülerliği olan ve en çok zorbalık gören kişisi, aileme (tanıdığım bazı kişilerin aksine) verdiğim sözümü tutmak için gelecek hafta okula dönmüştüm.
Evet, biliyorum. Ölmek istiyor falan olmalıydım. Ama iki hafta boyunca üst üste okulu asmıştım ve bu büyük bir şeydi. Onaylanmış bir inek olarak okulu bir gün bile asmamalıydım. Kaçırdığım her şeyi bir düşünün: Ev ödevleri, sınıf içi çalışmaları, testler, sözlüler ve projeler. Okul sakinlerini -öğretmen ve öğrencileri ama daha çok öğrencileri- saymazsak bütün bunları çok özlemiştim.
Bu hafta okulda geçen o uzun haftaların aksine düşündüğümden çok daha hızlı geçti. Çoğu zamanlar, saklandığım tuvalette yaralarımı ovarken ya da ağlamakla meşgulken haftanın çok yavaş geçeceğini düşünüp hafta sonunun bir yıl kadar zamanda geleceğini düşünürdüm. Belki hafta sonu çok hızlı gelmişti çünkü aklım başka bir yerdeydi, kanayan yaralarda, yaratıcı hakaretlerde ya da çalınmış ödevlerimde değildi.
Kollarımda yaralar meydana gelmeye başladığında, ödevlerim çantamdan çalındığında ve iç sesim tüm hakaretleri kafamda tekrarlamaya devam ettiğinde, düşünceler çoktan zihnimde dolaşmaya başlamıştı. Sorular hala cevapsız kalmasına rağmen, aklıma başka bir şey daha düşmüştü. Çocukların çetede olduğunu zaten biliyordum ama hiç ne yaptıklarını düşünmemiştim. Bir çetede neler yapıldığını kim bilebilirdi ki? Kavgalar, birilerini öldürme, silahlar, uyuşturucu, yasa dışı ticaretler, karaborsa, tefecilik, soygunlar ve düşünmek bile istemediğim birçok şey daha. Starbucks Anlaşması'na göre, bu kötü hayatın, çete hayatının hakkında en ufak şey bilmeme bile izin yoktu. Biliyordum, tehlikeliydi, hapse düşebilirdim, öldürülebilirdim ve hatta daha kötüsü... herhangi bir üniversiteye girişim bile yasaklanabilirdi.
Bu durumu anlasam da hala bir şeyler bilmeyi hak ediyordum. Benim bu hayata karşı güvende olmam çocukların da güvende olduğu anlamına gelmiyordu. Bir çete hayatı yaşıyorlardı... hayır, onlar çete hayatının ta kendisiydi. Sokakta gezdikleri her saniye başka çeteler tarafından yaralanabilirlerdi ve hatta öldürülebilirlerdi. Özellikle de, Kayıp Çocuklar tarafından. Şimdi anlıyordum ki onlardan sayıca fazla olan çete Kayıp Çocuklar'dı. Kayıp Çocuklar'ın sayısı onlardan üç fazlaydı, belki de daha çok. Er ya da geç bu avantajı kullanıp çocukları öldürmelerinden korkuyordum. Bana yaptıklarından sonra, hayır daha doğrusu yapmadıklarından sonra onlar için endişelenmem biraz ironikti.
Doğrusu, bu artık umrumda bile değildi. Tamam, hayatımın onlara bağlı olup olmadığı konusunda hala biraz tereddütteydim -ki kesinlikle bağlıydı- ama birbirimize söz vermiştik ve bu söz bizi bir arada tutuyor, bizi birbirimize bağlıyordu. Tek bir hata yüzünden bunu öylece yok edemezdik. Ve doğrusu onları özlüyordum da. Eğer birisi bunun olacağını söyleseydi, eğer birisi, beni koruma sözü verip koruyamayan ve yine de affettiğim bu üç eğlence dolu ileri derece aptal çete üyeleriyle arkadaş olacağımı söyleseydi çok gülerdim. Ama bu çoktan olmuştu, ve şuan hiç de gülmüyordum.
Her zaman sadece kendine dikkat etmek zorunda olan bağımsız bir kız olmuştum. Onca yıl boyu -tam olarak on bir yıl- tek başıma olduktan sonra isteyen herkese kolayca güvenimi veremezdim. Hatta çocuklardan bile biraz şüpheliydim hala. Ama bunun yanında asla... onlara ihtiyacım olabileceğini düşünmezdim. Kim zorbalık gören inek bir kızın üç kötü çocuğa ihtiyacı olabileceğini düşünürdü ki?
Onları özlediğimi itiraf etmiş olsam da, hayır, ihtiyacım olduğunu itiraf etmiş olsam da bu hiçbir şeyi değiştiremezdi. Bütün hafta boyunca gelmemişlerdi. Ve döndüklerinde hala beni umursuyor olup olmayacaklarından şüpheliydim. Muhtemelen beni tanımıyorlar gibi, ben yokmuşum gibi davranacaklardı. Bunu yaparlarsa da onları suçlayamazdım, sosyal statülerimiz arasında o kadar çok fark vardı ki, aramızda bir kilometre falan vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Good Girl's Bad Boys: The Good, The Bad, And The Bullied (Türkçe Çeviri)
Humor"Aslında oldukça basit," dedi Bennett. "Sen bizim iyi kızımız olacaksın," Declan başladı. Jordan gülümsedi, "Ve biz de senin kötü çocukların olacağız." Bir anlığına sessiz kaldım, bir onlara bir sözleşmeye baktıktan sonra tekrar onlara döndüm. Ardın...