"Her ne düşünüyorsan, düşünmeyi kes."
"Kesemem," dedim. "Hala düşünüyorum."
"Açıklayabilirim," diye beni rahatlattı.
Kapıya yaslandım. "Aydınlat beni o zaman. Tam olarak neden odamdasın?"
Bennett iç çekti ve arkasını dönüp pencereye doğru yürümeye başladı. Birden pencereyi açtı ve bir ayağını dışarı çıkarttı.
"Bekle, atlayacak mısın? Hayır, atlama! Daha çok gençsin!" Diye bağırdım.
Dönüp bana baktı. "Ne? Hayır, atlamayacağım. Neden böyle düşündün ki?"
"Bennett, yanıldığını söylemekten nefret ediyorum ama çıkış bu tarafta," dedim kapıyı göstererek.
"O zaman sana bir şey göstereyim."
Ve sonra pencereden çıktı. Pencereye koştum, bir bedenin yere çarpış sesini duymayı bekliyordum. Ama sonra, yangın merdiveninde öylece ayakta durduğunu gördüm. Bir saniyeliğine Aladdin'e dönüşüp sihirli uçan halıda dikildiğini düşündüm. Aslında Bennett'ı da tanıdığımdan, kolaylıkla bir uçan halı almış olabileceğini biliyordum.
"Atlayacağımı düşünmeyi bırak," dedi elini bana uzatırken. "Hadi, bence bunu seveceksin."
Heyecanımı zar zor tutarak sordum. "Bana dünyayı mı göstereceksin?"
Gözlerini kırpıştırdı. "Ne? Hayır."
"Ve işte, Bennett insanların umutlarını böyle kırıyor," dedim uzattığı elini tutarken.
Yangın merdivenine geçebilmeme yardım etti. Burası Bennett'ın, Jordan ve Declan'ı paintballda vurduğu yangın merdiveniydi. Bu yangın merdiveninin odamla bağlantılı olduğunu bilmiyordum. Benim odamın yanındaki Declan'ın odasına bağlantılı olduğunu sanmıştım. Bennett, beni önden geçirdi ve o da arkamdan merdivenleri çıkmaya başladı. Son birkaç adım daha attıktan sonra binanın çatısına ayak bastım.
Buranın manzarası, tıpkı Jordan'la boyama yaparkenki ilan panosunun manzarası kadar büyüleyiciydi. Bir saniye durdum ve derin bir nefes alarak hafif rüzgara karşı gülümsedim. Bana ufak bir gülümsemeyle bakan Bennett'a döndüm. İkimiz de binanın uzun çıkıntılarından oturduk, kazayla düşemeyeceğimiz kadar güvenliydi ve manzara büyüleyiciydi.
"Sık konuşmadığını fark ettim, yani sadece ikimiz," dedi Bennett.
Biraz düşündüm. "Evet, haklısın, üçü içinde sen sessiz olansın." Durdum ve kıkırdadım.
Bana baktı. "Ne oldu?"
Gülümsememi tuttum. "Seninle ilk tanıştığında insanların Avox olabileceğini düşündüklerini düşünüyordum."
Beklediğim gülüş yerine düz bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Açlık Oyunları? Dilsiz?"
Hayır, hiçbir şey olmadı.
"Boş ver," diye elimle geçiştirdim, bu espriyi kapacak Jordan'a yapmadığım için aptal gibi hissediyordum. "Ama çok konuşmadığın için, havalı oluyorsun."
"Havalı," diye tekrar etti. "Kötü bir şey mi?"
"Hayır, tabi ki değil. Keşke bana-bize kendini daha fazla açabilsen."
Bir süre durdu. "Bunu düşüneceğim."
Gülümsedim.
"Burayı sana söylemediğim için üzgünüm," dedi Bennett. "Sanırım kendimize tutmak istedik. Odan eskiden boştu ve biz de çatıya bağlantı olarak kullanırdık," diye açıkladı. "Oda senin olduğundan, biz artık sen yokken kullanıyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Good Girl's Bad Boys: The Good, The Bad, And The Bullied (Türkçe Çeviri)
Comédie"Aslında oldukça basit," dedi Bennett. "Sen bizim iyi kızımız olacaksın," Declan başladı. Jordan gülümsedi, "Ve biz de senin kötü çocukların olacağız." Bir anlığına sessiz kaldım, bir onlara bir sözleşmeye baktıktan sonra tekrar onlara döndüm. Ardın...