"Sence Bayan Kennedy'nin sınavında iyi bir şeyler yapmış mısındır? İlk dönemin sonunda geçtik ya, yetişmemiz gereken çok konu vardı."
"Aynen," diye onayladı Parker gülümseyerek. "Özel öğretmenimin olması iyi bir şey."
Omuz silktim. "Benim pek iyi geçmemişti," diye itiraf ettim. "Bütün hepsini öğrenmek zor oldu ama sana anlatmak için iyice öğrenmem gerekiyordu."
"Mucizevi bir öğretmensin."
Gözlerimi devirdim. "Tabi, tabi."
"Hey bekle, dolobımdan defterimi almam gerekiyor. Bu derski sınav için son dakika çalışması yapmam lazım."
Kaşlarımı çattım. "Son dakika çalışmalarının iyi olmadığını biliyorsun. Hem de sınava çoktan çalışmış olman gerekiyordu."
"Çalıştım, yemin ederim," dedi Parker. "Zaten çalışıyordum ve haftsonu boyunca tekrar yapmayı planlamıştım ama..." sustu.
Devamını söylemesine gerek yoktu.
"Çalışmana yardım edeyim," diye önerdim.
Başını iki yana salladı. "Hayır bunu kendim yapmak istiyorum. Sanırım yapabilirim."
Gülümsedim, "Sanırım değil, yapabilirsin zaten."
"Tamam o zaman yapabilirim," dedikten sonra ekledi. "biraz şansım yaver giderse tabi."
Sonunda dolabına gelebildik.
"Şans her işte işe yaramıyor," dedim yanındaki dolaba yaslanarak. Bunu tecrübe ettiğimden biliyordum.
"Belki Lorraine şansına ihtiyacım vardır," diye cevaplarken dolabını açtı.
"Ah yine mi?"
Güldü ve dolabından kimya defterini aldı. Ama kitabı alırken sol kolunu kullandındı ve kitabın ağırlığını küçümsediği için kolunu sanki yandan çekmişler gibi kolu yana düştü ve defteri de gürültüyle yere saçıldı. Hemen diğer eliyle omzunu tuttu.
"Kahretsin, kahretsin." Dedi dişlerini gıcırdatarak.
Parker'a defalarca dememe rağmen bir kol askısı takmamıştı. Sanırım bunun sebebi ona bunu yapanlara gösterip yaptıklarıyla gurur duymalarını istemiyordu. Bu tıpkı aldığım yara izlerini kapalı kıyafetler ya da makyajla kapatmak istememe benziyordu. Onlara zaferlerinin memnuniyetini tattırmak istemiyordum. Ama revirden ödünç aldığım omuz sargısını verdiğimde sonunda pes etmişti.
"Neden bu kolumu kullandım ki ben?" Diye kendi kendine kızdı.
"Muhtemelen alışkın değildin ve taşıyabileceğini düşündün," dedim ve omzuna dokunmak için elimi uzattım. Ama birden kendisini uzaklaştırdı.
"Gerek yok," dedi doğrularak. "İyiyim ben."
"Hayır değilsin," diye karşı çıktım. "İyi değilsin."
"Kolum-"
"Kolundan bahsetmiyorum," dedim. "Senden bahsediyorum."
Gözlerini kırpıştırdı. "Ben mi?"
"Son zamanlarda kendin gibi değilsin, uzaksın... kazadan beri."
Parker alay edercesine güldü. "Kaza mı? Sen ona kaza mı diyorsun? Kaza?"
Ona baktım. "Ne dememi istersin? Dayak #137 mi?"
Bu onun çenesini kapamıştı.
"Sorun ne Parker?" Diye sordum. "Söyle. Bana her şeyi anlatabileceğini biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Good Girl's Bad Boys: The Good, The Bad, And The Bullied (Türkçe Çeviri)
Comédie"Aslında oldukça basit," dedi Bennett. "Sen bizim iyi kızımız olacaksın," Declan başladı. Jordan gülümsedi, "Ve biz de senin kötü çocukların olacağız." Bir anlığına sessiz kaldım, bir onlara bir sözleşmeye baktıktan sonra tekrar onlara döndüm. Ardın...