Kırk Beşinci Bölüm: Şah-mat

8.8K 872 453
                                    

Volta atıyordum. Volta atmamalıydım. Neden volta atıyordum?

"Neden volta atıyorsun?" Diye sordu Bennett duvara yaslanarak. "Endişelenmesi gereken sen değilsin, o."

Gergin bir kahkaha attım. "Evet, ama yine de öyleyim."

Elimi tuttu ve volta atmamı engelledi. "Sadece sakin ol. Bu kadar heyecanlanmaya gerek yok. Sadece sakinliğini koru, tıpkı-"

"Sen gibi mi?" Diye önerdim.

"Salatalık diyecektim," dedikten sonra ufak bir gülümsemeyle ekledi. "Ama böyle düşündüğün hoşuma gitti."

Geri gülümsememi engelleyemedim, "Rica ederim."

"Bent, sana Naomi'nin sevgilisi olduğunu hatırlatmak zorunda bırakma beni," diye mırıldandı Jordan, Bennett'ın eli birden elimi bıraktı ve elim yanıma düştü.

Bennett ona kötü kötü baktı. "Neden bunu bana hatırlatmak zorunda olacakmışsın ki?"

Jordan ona sinsi bir gülümseme gösterdi, "Gerçekten söyleyeyim mi?"

"O heybenin içindeki de ne?" Diye sordum Jordan'a konuyu değiştirmeye çalışarak.

Jordan şaşkınlıkla ağzını açtı ve cüzdanını kendisine yaklaştırdı, "O bir heybe değil."

Gözlerimi devirdim, "Affedersin, o meybenin içindeki ne?"

"O da değil," diye cevapladı. "Bu bir omuz çantası. Bir de gözlük takıyorsun sözde. Yani gözünün önündekini görüp bunun bir heybe değil, omuz çantası olduğunu anlaman gerekirdi."

Güldüm. "Gözümün önüne bakıyorum ama omuz çantası göremiyorum."

"Ben de," diye katıldı Bennett.

"Oh ha ha," dedi Jordan.

"Ama cidden, ne bu çantadaki?"

"Göreceksiniz."

Bennett etrafa baktı, "Declan nerede bu arada?"

"Göreceksiniz."

Ona baktım. "Gizemli görünmeye çalışıyorsun, değil mi?"

"Öyle mi görünmeye çalışıyorum?"

Onu görmezden gelmeye karar verdim sanırım tanıştıkları ilk andan itibaren Bennett da aynısına karar vermişti. Okul bugünlük daha yeni bitmişti ve üçümüz, -ki dördümüz olmalıydık- okulun batı kanadında bekliyorduk. Buraya biraz özel alan isteyen çiftler, dersleri ekmek isteyen çocuklar, ya da kafayı bulmak isteyen bağımlılar hariç kimse gelmezdi.

Telefonuma birkaç kez vurdum. Parker'ın da dediği gibi pirince koymuştum ama işe yaramamıştı. Muhtemelen sebebi dayanamayıp pirinci yemiş olmamdır. Hayır sadece şaka yapıyorum. Yine de yeni bir telefon almam gerekecekti.

"Neredeyse zamanı geldi," dedim. "Şimdiye burada olmalıydı."

Küstahça gülümseyerek Jordan telefonunu çıkarttı. "O zaman... başlayalım."

Jordan batı kanadına açılan çift kanatlı kapının bir tarafına, Bennett ve ben de diğer tarafına  yürüdük. Ortam tamamen karanlık olana kadar ışıklar teker teker kapandı. Jordan bana bunu, okulun ışık yönetim panelini telefonuna senkronize ettiği şeklinde açıkladı. Şimdi okulun her yerindeki ışıkları açıp kapama olanağı vardı. Bazı sınıflardan gelen çığlıklara bakılacak olursa Jordan milleti korkutmak için başka yerlerin de ışığını kapatmıştı. Klasik Jordan.

İşte o an, koridor zeminine değen adım seslerinin gittikçe yükseldiğini ve yakınlaştığını hissettim. Bazen adım sesleri yavaşlıyor ve hatta bazen de kesiliyordu. Sanki gelen kişinin kafası karışmıştı ya da tereddüt ediyordu. Birden adım sesi kapının hemen önünde durdu. Kapı ileri doğru itildi ve duvara çarpma sesi geldi, bunun akabinde Jordan'dan acı dolu bir inleme sesi geldi. Neyse ki bu sesi kapının gıcırtısı bastırmıştı.

The Good Girl's Bad Boys: The Good, The Bad, And The Bullied (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin