"Umarım bugün finallerin iyi geçer," dedi annem. "Ve şans getirsin diye sana öğlen yemeği hazırladım."
Gülümsedim. "Teşekkürler anne. Şimdi enerji kazanmak için okul yemeklerine ihtiyacım olmayacak."
"Bizi gururlandır," dedi babam gazete okurken. Sonra güldü. "Ne diyorum ben? Tabi ki gururlandıracaksın."
"Beni çok fazla baskı altında bırakıyorsunuz," dedim onlara.
Gözlerini devirdi. "Senin için A- almak başarısızlık."
"Onu boş ver sen," dedi annem. "Gitmeden önce bana bir iyilik yapıp postalarımı gönderir misin? Sanırım yolunun üstünde bir posta kutusu var. Mümkün olduğunca çabuk gönderilmeleri gerekiyor."
Kafamı sallayıp zarf demetini aldım. "Tamam."
Evden çıktığımda normalden erkendi. Çocuklar genelde beni 7.30'da alırdı çünkü Bennett beni almadan önce Jordan ve Declan'ı alıyordu. Bennett'a posta işim olduğunu ve okulda buluşacağımızı söyledim. Telefonum çatı faciasından sonra hoparlörümle birlikte resmi olarak ölmüştü. Ben kendime yenisini alana kadar Jordan bana geçici bir telefon verdi.
Şimdi okula gittiğimde kendime biraz zamanım kalacağından ilk birkaç derste olan finallere kütüphanede şimdi son dakika tekrarları yapabilecektim, öğleden sonra olanlara da öğle arasında göz atacaktım. Elimde zarflarla yürümeye başladım. Artık okul servisiyle uğraşmadığım için mutluydum. Tabi ki bana koşmamı geliştirmek konusunda yardım etmişti ama okula çocuklarla gitmeyi artık yeğliyordum. Birkaç blok ötede bir posta kutusu buldum ve postaları içine attım. Bunu aradan çıkartarak okula doğru birkaç dakika boyunca yürümeye başladım.
Dün göz gezdirdiğim notları düşünürken yanımdan geçen limuzini fark etmemiştim. Gördüğümde ikinci kez bakma isteğime engel olamadım. Gerçekte hiç görmemiştim sadece filmlerde birisi mezuniyete giderken ya da gerçekten zenginken limuzin kullanırdı. Bir limuzinin burada ne işi olduğunu anlamadım ve sadece görmezden gelmeyi seçerek yürümeye devam ettim. O zaman fark ettim ki beni takip ediyordu. Hızlı yürümeye başladığımda hızımla eşleşerek tam yanımdan gidiyordu. Aklıma ilk gelen isim Bennett olmuştu tabi ki.
Yürümeyi kestim ve film camlara baktım. "Bennett buna seni Jordan mı mecbur etti? Her ne kadar ikna edici olsa da ona karşı şantaj yapmadığı sürece teslim olmayacağını biliyorum. Niye bir limuzin getirdin ki hem? Son olacağın şey, gösterişli olmaktır."
Tek cevap kapının açılması oldu.
Şüpheci bir bakış attım. Ama bu bir limuzindi. Başka ne zaman binebilirdim ki? İçeri şüpheci bir bakış attıktan sonra bindim ve kapıyı kapattım. Kapıyı kapattığım gibi araba sürmeye devam etti. Ama kafam karışmıştı, Declan ve Jordan burada değildi, sadece ikimizdik, Bennett ve ben. Benden uzağa bakıyordu, ufak bir buz dolabı olduğunu tahmin ettiğim şeye bakıyordu. Yani bu bir limuzin, neden bir ufak buz dolabı ekleyip olduğundan da harika yapmasın ki?
"Neler oluyor Bennett?" Diye sordum. "Diğerleri nerede?"
Hiçbir şey söylemedi.
Tamam, biraz korkmuştum. Tek çıkış olan kapıya bir göz attım.
Tekrar denedim. "Bennett?"
"Hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm," dedi. "Ama sanırım beni başkasıyla karıştırıyorsun."
Bir elinde kola diğerinde Sprite ile bana döndü. Çocuk tıpkı Bennett gibiydi, tıpkı ikizi olacak kadar korkutucu bir benzerliği vardı. Ama küpeleri olmadığını gösteren kulakları Bennett'ınkinden kısa saçlarıyla açıktaydı ve gözleri Bennett'ın parlak mavi gözlerine benzer, biraz koyuydu. Ama bu görünür farklılıkların yanı sıra en önemlisi Bennett'da asla görülemeyecek bir sırıtış vardı dudaklarında. Bununla birlikte bir özel okulun formasını giyiyordu. Üniforması üzerinde arma olan siyah bir ceketle beraber yakalı beyaz gömlek ve kırmızı kravattan oluşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Good Girl's Bad Boys: The Good, The Bad, And The Bullied (Türkçe Çeviri)
Humor"Aslında oldukça basit," dedi Bennett. "Sen bizim iyi kızımız olacaksın," Declan başladı. Jordan gülümsedi, "Ve biz de senin kötü çocukların olacağız." Bir anlığına sessiz kaldım, bir onlara bir sözleşmeye baktıktan sonra tekrar onlara döndüm. Ardın...