Bölüm:1

23.8K 788 68
                                    

*Arkadaşlar fikir ve görüşlerinizi belirtirseniz inanın çok mutlu olacağım.

    O gün yüzyıllar öncesiymiş gibi aslında, bir yandan da daha dün gibi. Şimdi bile düşününce yüzümde garip bir gülümseme oluyor. Hem acı hem tatlı olan bir sürü hatıra gözümün önünden geçiveriyor.

Normal günlerde annemin bin bir yalvarmasıyla yataktan zor çıkan ben, o gün alarmın bir kere çalmasıyla uyanıverdim. Hiç oyalanmadan yatağımdan çıktım. Yumuşacık yorganımı kaldırmak normal günlere nazaran çok daha kolaydı. Odanın camını açıp içeri biraz hava girmesini sağladığımda çok daha iyi hissediyordum. Balığıma yemini verdikten sonra etrafı toparlamaya başladım. En son serin bir duş alıp dolabımın başına geçtim.

Ben Zümrüt Cenker, bu gün tam on sekiz yaşıma basıyorum. Aslında çokta önemli değilmiş gibi gözüken bu gün benim için çok başka anlamlar içeriyor. Çok istediğim araba, gezmek istediğim yerler, ailemin yapmama izin vereceği daha nice şey var. Yani ben bir sürü vaatle güne gözlerimi açıyorum. Ve buna uygun giyinmeliyim.

Dolabın önünde bir iki dolaştıktan sonra kararımı beyaz bir elbiseden yana kullanıyorum. Üzerinde pembe papatyalar olan kolları dirseklere kadar, boyu dizin biraz altında tiril tiril bir yaz elbisesi. Aslına bakılırsa elbiselerimi diğer tüm kıyafetlere tercih ederim.

Saçlarımı da hafif dalgalandırdığımda güne hazırdım. Ayna karşısındaki görüntü hoşuma gitmişti. İstemsiz kıkırdadım. Kendimi hiçbir zaman çok güzel bir kız olarak görmedim. Hiçbir zaman zayıf, ince, uzun biri olmadım. Ki güzellik algım da bu yönde değildir. Hafif toplu, orta boylu, kahverengi gözlü yani son derece standart bir kız çocuğuydum. Beni farklı kılan ve gözüme güzel gelen yanağımdaki ufacık gamze ve gözlerimle tamamen aynı renge sahip uzun saçlarımdı.

Boynuma babamın geçen sene doğum günü hediyesi olarak aldığı zümrüt kolyeyi takarken bir yandan da çalan telefonumu bulmaya çalışıyordum. Ve nihayet arayan kişi kapatmadan yastığımın altındaki telefona ulaşıyorum. Ayaz, biricik süt kardeşim. Sinir bozucu ağabeyim.

"Buyurun, Zümrüt Cenker'in telefonu, nasıl yardımcı olabilirim?"

"Oo Zümrüt hanım, bu saatte uyanmışız, bir de abimize espri yapıyoruz. Helal olsun."

"Günaydın efendim size de günaydın." Diyerek cevap veriyorum ve karşıdan güçlü bir kahkaha duyuyorum. Bir yandan Ayaz'la konuşurken bir yandan da çantamı kontrol ediyorum. Aslında gece yatmadan önce hazırlamıştım ama yine de gün içinde herhangi bir eksik olmaması adına bir göz gezdirdim.

"Hazır mısın? Gelip alayım mı?"

"Daha kahvaltıya inmedim ki."

"Ee ne güzel işte, beraber yaparız."

"Babamı tanımıyormuş gibi konuştun." Çantamın ağzını kapatıp yatağın üzerine bıraktım.

"Bugün pazar ve pazar günleri Sedat Cenker, kahvaltıyı ailesiyle beraber yapar."

"İyi tamam. Sen yine de çok gecikmemeye çalış. Zaten tekneyi zar zor ayarladım."

"Tamam tamam, öpüyorum abilerin en yakışıklısı."

"Yılışık şey." Deyip şak diye kapatıyor telefonu.

Son kez aynanın karşısına geçip saçıma pembe renkli ince bir bandana takıyorum. Bence çok güzel oldu. Böyle sırıta sırıta aynadaki yansımamı izlerken annemin sesi tüm evi dolduruyor.

"Zümrüt, haydi kızım. Uyan artık." Bu üst kata, odama gelmeden önceki ilk seslenişi oluyor. Bundan sonra dört kere daha seslenip sonra yanıma gelip beni yataktan adeta söküyor. Ama bugün durum biraz farklı. Merdivenlerden inerken son derece kibar bir tonda sesleniyorum.

Güllük Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin